Gazze’nin tünelleri Gazze’de eksik olan bazı ihtiyaçların karşılanması için bir “kaçakçılık eylemi” olarak gündeme geldi. Sonrasında ihtiyaca bağlı olarak bu tüneller farklı amaçlarla kullanılmaya başlandı. Bazı kaynaklar Gazze tünellerinin 1982’den beri savunmaya destek olmak için kullanıldığını söylüyor. İsrail’in 1983 yılında ilk tünel gerçeğiyle karşılaştığı belirtiliyor.
Şimdi ise sözü geçen tüneller, bir başka deyişle “şehir altındaki bu şehir” İsrail barbarlığına karşı “direnişin merkezi” olma yükünü omuzlamış bulunuyor.
İsrail, Gazze Şeridi'nin altındaki bu “direniş merkezini”, bu “yeraltı şehrini” yok etmek istiyor. Ancak kullandığı ve kullanmak istediği yöntemler, insan haklarına da savaş kurallarına da aykırı.
Gazze Şeridi'nin altındaki dolambaçlı tünel sistemi 7 Ekim’den önce de defalarca gündeme gelmişti. Tünellerin toplam uzunluğunun 500 kilometreden fazla olduğu söyleniyor. “Gazze Metrosu” olarak da adlandırılan ağ, Filistin direnişinde merkezi bir rol oynuyor.
Aralık ayı başında İsrail ordusu (IDF), 800'den fazla tünel girişi keşfettiğini ve bunlardan 500'ünü yok ettiğini veya mühürlediğini iddia etmişti. Oysa “yeraltındaki şehrin” kararlı direnişi devam ediyor.
17 Aralık Pazar günü İsrail ordusu, “yeraltı şehrinin” bugüne kadarki en büyük tünelini Gazze Şeridi'nin kuzeyinde, İsrail sınırı yakınında keşfettiğini duyurdu. Tünelin 50 metre derinliğinde ve araçların geçebileceği genişlikte olduğu açıklandı.
Halihazırda direnişin merkezi olan bu tüneller, geçmişte Gazze halkının hayata tutunabilmelerinde merkezi bir işlev görüyorlardı. Yeme, içme, inşaat malzemeleri, ilaç dahil, hayatta kalabilmek için gerekli olan gereksinimler, bu “yeraltı şehrinden” yerüstüne taşınıyordu.
İşgalci Siyonist İsrail ordusu, başlangıçta tünellere asker göndermekten büyük ölçüde imtina etti. Gelinen aşamada işgal ordusu tüm dikkatini bu “yeraltı şehrine” çevirmiş bulunuyor.
Şehrin altındaki şehir
İsrail ordusunun 2021 yılında yayınladığı ve “genel bakış” olarak adlandırdığı bir şemada bu “yeraltı şehri” şematik olarak gösterilse de yeterli ya da tam bilgilere sahip olmadığı da görüldü.
İsrail, direnişin merkezi, yerüstündekilerin adeta yeraltındaki damarları olan bu “yeraltı şehrini” etkisiz hale getirmek için her türlü yöntemi mubah görüyor.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant geçen hafta İsrail birliklerinin artık "yeraltının derinliklerinde" faaliyet gösterdiğini iddia etmişti.
14 Aralık Perşembe günü işgalci ordu, tünele bir kameranın indirildiğini gösteren bir video yayınladı. Daha sonra bir “Hamas savaşçısının” cihazı tuttuğu ve aniden yerde hareketsiz yatmadan önce el salladığı görülüyor. Başka birkaç cesette kameraya yansıyor.
Birden fazla çekimle bir araya getirildiği anlaşılan görüntülerle, işgalci ordunun “yeraltı şehrine” hakim olduğu algısı yaratılmak isteniyor. Yani kirli savaşın psikolojik uzantısı. Filistinli direnişçiler siyonist orduya ağır kayıplar verdirdiği için bu tür propaganda videolarıyla güya imajını düzletiyor.
İşgalci ordu, tünelleri yok etmek için tam olarak hangi yöntemlere başvurduğunu büyük ölçüde dünya kamuoyundan gizlese de yerin derinliklerine indikten sonra patlayan bombaların yanı sıra, atıldıktan sonra katılaşan ve köpük içeren bir tür kimyasal bomba olan sünger bombalarını kullandığı biliniyor.
Tunelleri keşfetmek için kameralarla donatılmış köpekler de kullanılıyor.
Ancak bu yöntemlerle yetinmeyen siyonist ordu, tünelleri deniz suyu ile doldurmayı da “seçenekler” arasında görüyor.
Aşırı siyonist tutumuyla bilinen ABD merkezli Wall Street Journal gazetesi, ABD’li yetkililere dayandırdığı bir haberde, “IDF tünellere deniz suyu pompalamaya başladı” deniyor. Gazetenin aktardığına göre, “ilgili test aşaması Kasım ayında başladı.” İsrail Genelkurmay Başkanı Herzl Halevi’nin bunun, “iyi bir fikir olduğunu ancak ayrıntılar hakkında yorum yapmayacağım” dediği aktarılıyor.
14 Aralık Perşembe günü “Times of Israel” gazetesi de “test aşamasının başarılı olduğunu” yazdı.
Ekologlar, “bu fiil, yeraltı sularının ciddi şekilde kirlenmesine yol açar” dese de Gazze Şeridi'ndeki su kaynaklarını yok edecek ve aynı zamanda sınır çitinin her iki tarafındaki tarıma da ciddi zararlar verebilecek bu yöntem deneniyor.
Gazze’deki tünellere deniz suyunun pompalanması ilk defa yaşanmıyor. 2015 yılında Mısır ordusu, “artan kaçakçılığı önlemek amacıyla” Mısır ile Gazze Şeridi sınırındaki birçok tüneli deniz suyuyla doldurulmuştu.
Yeni bir anlaşma mı?
İsrail’in tünellere su pompalamayı “test etmeye” başlaması, “Mısır’la bu mealde yeni bir anlaşmamı var?” sorusunu akıllara getiriyor.
Tünelleri işlevsiz kılmak için alınan “yeni önlemler”, Hamas’ın elinde kalan İsrailli rehinelerin hayatlarını tehlikeye atması, işgalci İsrail’in umurunda değil.
Lakin o, “Siyonizmin yüksek çıkarları için” kendi rehinelerini öldürmekten de itina etmeyeceğini defalarca ispatmış bulunuyor. Geçen hafta IDF, beş İsrailli rehinenin cesetlerine ulaştığını açıklamıştı. Ölümleri hakkında ise hiçbir şey “bilinmiyor.”
Şu ana kadar IDF Gazze'den yalnızca bir rehineyi canlı olarak “kurtarabildi.”
15 Aralık Cuma günü İsrail askerlerinin, beyaz bayrak taşıyan üç İsrailli rehineyi “kazara” öldürdüğü açıklandı.
Aynı günün akşamı yüzlerce gösterici, müzakere masasına dönülmesi talebiyle Tel Aviv'deki ordu karargahının önünde gösteri düzenledi.
Dinci-faşist Netanyahu hükümeti çoktandır İsrail kamuoyu tarafından haklı olarak “rehineleri gözden çıkarmakla” itham ediliyor.
Bugüne kadar 20 bin civarında Filistinlinin kanına giren siyonist barbarlık, kendi rehinelerinin hayatlarını da hiçe sayıyor.