ChatGPT “üretken yapay zekâ aracı”, 30 Kasım 2022’de “CPT-3” olarak kullanıma açıldı. Daha sonra CPT-4 sürümü devreye sokuldu. Kullanıma açıldığından bu yana ise çokça tartışıldı, tartışılıyor ve muhtemeldir ki tartışılacak. ChatCPT’nin Wikipedia’da yer alan tanımı şu şekilde:
“ChatGPT, OpenAI tarafından geliştirilen ve diyalog konusunda uzmanlaşmış bir prototip yapay zekâ sohbet robotudur.”
Microsoft’a bağlı OpenAl tarafından geliştirilen ChatCPT, temel olarak metin girdisine dayanarak metin üreten bir öğrenme modeli kullanıyor. Ümit Alan ise bu sistemin işleyişini şu şekilde aktarıyor:
“İnternete yüklenen pek çok bilginin istatistik olarak hangi kelimelerin hangi durumlarda hangi şekilde yan yana gelebileceğini hesaplayan çok güçlü bir bilgisayar. İstatistik bir modelleme yaparak bana böyle yazıldığında şu kelimeler yan yana gelirse şöyle olur gibi bir denklem kuruyor.”
ChatGPT daha çok haber, makale yazımı, ödev yapımı, belli işlerin yapay zeka tarafından yapılması kapsamında tartışılıyor ancak kullanım alanı bunlarla sınırlı değil. CPT-4 videolar da üretebiliyor. Sosyal medyada gündem olan bazı fotoğrafların yapay zeka tarafından yapıldığı ortaya çıktı. Bazı ülkelerde belli uygulamalar yasaklanırken, yasal yaptırımlar da devreye sokulmaya çalışılıyor. Bu uygulama ve tartışmaların hepsinde şirketler arası rekabet esas alınmaktadır. Zira emperyalist kuruluşlardan kişilerin güvenliklerini umursamaları beklenemez.
***
ChatCPT’ye gelene kadar teknoloji alanındaki tüm gelişmeler “güvenlik” kaygılarının yanı sıra bazı tartışmaları gündeme getirdi.
Geçtiğimiz hafta içinde Geoffrey Hinton, yapay zeka alanındaki gelişmelerin korkunç olduğunu, bu alanda yaptığı çalışmalardan pişmanlık duyduğunu söyleyerek, Google’dan istifa etti. Guardian'da yayınlanan röportajında "Ben sosyalistim" diyen 75 yaşındaki uzman, medyada ve bilişim araçlarında özel mülkiyetin "iyi olmadığını" savundu ve şunları ifade etti:
“Google'ın yaptıklarını kapitalist sistem bağlamında incelerseniz, bekleyebileceğiniz kadar sorumlu davrandığını görürsünüz. Ancak bu, Google'ın bütün insanlar için en faydalısını yaptığı anlamına gelmiyor. Yasal olarak hissedarlarına en faydalısını yapmak zorunda. Bu çok farklı bir şey.”
Ardından ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Beyaz Saray’da teknoloji şirketlerinin genel müdürleriyle bir araya gelerek “yapay zekanın riskleri” konusunda bir toplantı yaptı.
Yaklaşık bir buçuk ay önce Musk’ın ve Apple’ın kurucu ortağının teknoloji uzmanlarının da içinde olduğu bir topluluk açık mektup yayınladı. Topluluk, “İnsanlığın geleceği ve güvenliği için yapay zeka sistemlerinin eğitimine en az altı ay ara verelim” diyen mektubu imzaya açtılar.
Bazı ülkelerde kullanım yasakları vb. getirilse de itirazlar ve kaygılar dile getirilirken bir yanıyla da yapay zeka çok uzun süredir hayatımızda.
Google, navigasyon vb. çok sık kullandığımız araçlar yapay zeka olarak tanımlanıyor. Ancak tartışmalar daha çok “üretken yapay zeka aracı” üzerinden ilerliyor. Endüstri 4.0, yapay zeka, robotlar vb. ile gelişen teknolojinin refah seviyesini yükselteceği iddiaları ve bu teknolojik gelişmelerin işçi sınıfını “gereksiz hale getireceği” tartışmaları eş güdümlü bir şekilde yapılıyor.
Gelişen teknoloji belli ülkelerde toplumun bir kısmı için refah getirse bile bu varsayımın genel anlamıyla doğru kabul edilmesi imkansız. İşçi ve emekçilerin yaşamlarına teknolojik gelişimin etkisi çalışma koşullarında artan denetimdir... Çalışma Ekonomisi alanında çalışan Dr. Arif Koşar bu durumu şu şekilde aktarıyor:
“Dünyanın en robotik işletmelerinden biri olan Amazon depolarında çok sayıda işçi yeterince üretken olmadıkları için işten atılıyor. Buna karar veren şeyse bir yazılım. Amazon’u temsil eden bir avukat, Ağustos 2017 ile Eylül 2018 arasındaki yaklaşık bir yıllık sürede, şirketin üretkenlik kotalarını karşılayamadığı gerekçesiyle sadece tek bir tesiste yüzlerce işçinin kovulduğunu açıkladı.”
Bunun yanı sıra, belli ülkelerde bazı kesimler için refah getiren teknolojik gelişmeler başka ülkelerdeki sömürünün ağırlaşması anlamına gelmektedir. Örneğin Amerika üretiminin büyük bir kısmını az gelişmiş ülkelerde ucuz iş gücü ile yapabiliyorsa, kendi ülkesinde yaşayanlara teknolojik gelişmeleri bir refah olarak sunabiliyor. Sonuçta kapitalizmde sermayenin tercihi her daim üretim sürecinin ucuza gelmesi ve maksimum kardır.
Emperyalist-kapitalist sistemde işçi sınıfı ve emekçilerinin refah koşullarının yükselmesi ancak ve ancak sınıf mücadelesinin seyrine bağlıdır. Teknolojik gelişimin işçi sınıfını “gereksiz hale getireceği” tartışmaları ise kapitalist sistemin işleyiş yapısına aykırıdır. Pek çok etken olmasına rağmen, üretilen metaların pazar içerisinde tüketicilere ihtiyacı vardır. İşçi sınıfı gereksiz hale gelecekse aynı zamanda tüketicilerin de gereksiz hale gelmesi gerekir ki bu durum sistemin işleyişi açısından mümkün değildir. Zira, toplumun en geniş kesimini ortadan kaldırmak aynı zamanda kapitalist pazarın önemli bir bölümünü yıkıma uğratmak anlamına da gelecektir. Bir başka yönden ise emek sömürüsü olmaksızın artı-değer üretmek de mümkün değildir.
***
İnsanlık tarihinin en ileri bilimsel ve teknolojik bilgi birikimine, araç ve gereçlerine sahibiz. Ama bu birikim genel olarak insanlık ve doğa için kullanılmıyor. Bunun en basit örneği bugünkü teknolojik gelişmişlik düzeyinde bile deprem nedeniyle on binlerce insanın hayatını kaybetmesidir… Sermaye bu gelişmişlik düzeyini savaş ve saldırganlık politikalarını güçlendirmenin, iktidarını koruyabilmenin bir aracı olarak kullanıyor. Bunun en son örneklerini Dünya Polis Zirvesi’nden yansıyanlar oluşturuyor. 5-7 Mart tarihlerinde Dubai’de yaklaşık 120 ülkenin katılımıyla yapılan zirve, kapitalist devletlerin toplumu denetim altına almak için kolluk güçlerini teknolojik gelişmelerle donatmaya hazırlandığını ortaya koydu.
Söz konusu zirvede yapay zeka temelli beyin dalgalarını okuyan yalan makinesi, bir kilometre uzaktan yüz tanıyabilen, plaka okuyabilen, bireylerin yüzlerini daha kente girerlerken saptayarak izleyebilen sistemler, kent üzerinde devriye gezen İHA’lar, belli bölgelerden geçenlerin telefonlarına otomatik olarak giren yazılımlar sergilendi.
Teknolojik gelişimin insanlığın gelişimine sunduğu katkıları reddedecek değiliz. Hayatın akışı elbette ki bu gelişmelerle mümkün olacak. Ancak bu muazzam gelişim, uzay çağı, teknolojik ilerlemeler hangi sınıfın elinde ve ne amaçla kullanılıyor?
TKİP programında tekniğin gelişmesi ve kullanımı üzerine şunlar ifade edilmektedir:
“Emperyalist tekeller, azami kârın gerektirdiği her durumda teknik gelişmeyi sınırlayarak ya da yıkıcı alanlarda kullanarak, üretici güçlerin özgürce gelişmesini engellerler. Bilim ve teknikteki muazzam gelişmelere rağmen, sermaye tekeli, bunun sonuçlarının insanlığın büyük çoğunluğu yararına kullanılmasına engeldir. Açlık, hastalık ve bakımsızlıktan yüz milyonlarca insanın perişan olması ve kitlesel ölümler, sistemdeki aşırı çürümenin trajik yansımalarıdır.” (TKİP Programı, Emperyalizm ve dünya devrimi süreci 21. madde)
Tartışmanın temelindeki olgu, kapitalist-emperyalist sistemde teknolojik gelişimlerin ve araçların sermayenin tekelinde olmasıdır. Teknolojik gelişmelerin insanlığın ve gezegenin gelişimi ve yararı doğrultusunda değil, burjuvazinin çıkarları doğrultusunda kullanılmasıdır. “Yapay zekanın babası” olarak bilinen Hinton itiraf niteliğindeki açıklamalarında bu kısım dikkat çekicidir. Emperyalist-kapitalist sistem bilimsel gelişmelerin insanlığın yararına kullanılmasının önündeki en temel engeldir! Bilimsel sosyalizmin kurucularından Engels, insanlığın kendi önüne çıkan tüm engelleri ve sorunları aşabileceğini, daha doğrusu aşabileceği sorunları önüne koyduğunu tarihsel referanslarla kanıtlamıştır… Kapitalizm içerisinde fayda ve zarar hep çift yönlüdür. Sistemin işine yarayan araçlar hem açık vermek zorundadır hem de bizler için de birer silahtır. Yeter ki kullanmasını bilelim…
Yararlanılan kaynaklar:
- Küresel hapishaneye dönüşen bir dünyada örgütsel güvenlik, www.tkip.org
http://www.tkip.org/arama/sonuc/-/kueresel-hapishaneye-doenuesen-bir-duenyada-oerguetsel-guevenlik/
-Digital dünyada örgütsel güvenliğe bakış, www.tkip.org
http://www.tkip.org/arama/sonuc/-/dijital-duenyada-oerguetsel-guevenlige-bakis-a-eldes/
- Robotlar İşimizi Elimizden Alacak Mı?- Dr. Arif Koşar, Kor Kitap
- “Yeni Medya 451” programı, Ümit Alan-Can Öz