"Nefret, insan ruhunun en derin köklerini çürütür; buna karşı dayanışma, özgürleşmenin kapılarını aralar."
Paulo Freire
20 Aralık 2024'te Almanya'nın Magdeburg kentinde Noel pazarına saldırı düzenlendi. Saldırıda 5 kişi hayatını kaybederken, en az 200 kişinin yaralandığı bildirildi. Saldırıya tepki gösterilmesi elbette ki beklenen bir şey.
Ancak bu puslu havada saldırının polis devletine ve aşırı sağa güç devşirmek için kullanılması, olayın tozu dumanı arasında yüksek perdeden dile getirilmesi dikkat çekti. Suudi Arabistan kökenli saldırgan Taleb Al-Abdulmohsen’ın İslam karşıtı ve aşırı sağcı AfD (Almanya için Alternatif) partisine sempati duyduğu bilinmesine rağmen, AfD ve onunla bağlantılı gruplar olayı yabancı düşmanlığını artırmak için bir fırsata çevirmek için harekete geçti.
AfD’ye paralel olarak Polis Sendikası da (Gewerkschaft Polizei-GdP) polisin yetkilerinin sınırlılığından dem vurarak “polisin yetkilerinin genişletilmesinin zorunluluğunu ve polis sayısının artırılmasını” talep ederek adeta “polis devleti” çağrısı yaptı. Sağdan “sol” yelpazeye kadar bütün sermaye partileri “göçmen politikasının gözden geçirilmesi gerekiyor” korosunda ses yükseltti. Aşırı sağcı faşist AfD liderleri ve trolleri, saldırıyı göçmen karşıtı propagandanın fırsatına dönüştürerek, kitleler içinde nefret ve korku iklimini yaymak için kolları sıvadı. Bu hezeyana katılan Trump destekçisi Elon Musk da düşmanca söylemler eşliğinde sağcı-faşist manipülasyonlarla AfD’ye arka çıktı. Musk'ın, saldırıdan kısa bir süre önce AfD'yi öven ve “Almanya'nın kurtuluşunun bu partiyle mümkün olacağını” iddia eden paylaşımları da dikkat çekiciydi. Bu söylemler, Alman devlet kurumlarının tutumu ve yaptıkları açıklamalar, Almanya'daki aşırı sağcı grupların hızla organize olup sokağa dökülmesine zemin hazırladı. Avusturyalı neo-faşist Martin Sellner ile diğer aşırı sağcı faşist figürler ise olayı çarpıtarak, sahte bilgiler ve abartılı iddialarla nefret ve korku iklimini derinleştirmeye çalıştı. 21 Aralık Cumartesi günü Magdeburg Merkez İstasyonu'nda toplanan yüzlerce neo-Nazi, ırkçı-faşist sloganlar atarak, göçmenlere ve farklı etnik gruplara karşı açık tehditler savurdu.
Dayanışma ve direniş
Magdeburg'daki bu nefret ortamına karşı, Miteinander (Beraber) İnisiyatifi ile Saksonya-Anhalt’daki demokratik kitle örgütleri ve sendikalar harekete geçti. Magdeburg halkı, işçi ve emekçiler, "Nefrete fırsat verme" sloganıyla bir insan zinciri oluşturarak, aşırı sağcı faşist güruha karşı dayanışma ve direniş mesajı verdi. "Nefrete fırsat verme" çağrısı ile bir araya gelen kitleye dönük yapılan konuşmalarda, “toplumun mağdurlara odaklanması gerektiği” vurgulanarak, aşırı sağcı faşist çevrelerin kutuplaştırıcı söylem ve etkilerine karşı durmanın önemine dikkat çekildi. Magdeburg halkının gösterdiği bu birliktelik, Almanya genelinde geniş bir yankı uyandırdı. Bazı politikacılar, kitle örgütleri ve tanınmış bireyler, bu dayanışmayı örnek alarak, aşırı sağın toplum üzerindeki nefret iklimi oluşturmasına karşı daha etkin politikalar geliştirilmesi gerektiğini dile getirdiler. Özellikle eğitim ve medya politikalarının, nefret söylemini engellemeye yönelik bir araç olarak yeniden ele alınması gerektiği vurgulandı.
Ezilenlerin pedagogu olarak bilinen Brezilyalı bilim insanı Paulo Freire’nin dediği gibi, “nefret çürütür, dayanışma özgürleştirir.”
Futbol maçında faşist avazlar ve tepkiler
Magdeburg saldırısından sadece üç gün sonra, 22 Aralık 2024'te Almanya'nın Essen kentinde oynanan Essen ile VfB Stuttgart arasındaki 3. lig maçında yaşanan bir başka olay, toplumun aşırı sağa karşı duyarlılığını bir kez daha ortaya koydu. Maç sırasında "Almanya Almanlarındır" şeklinde ırkçı slogan atan bir kişiye stadyumdaki binlerce insan Nazis raus (Naziler defolun) sloganıyla hep bir ağızdan karşılık verdi. Bu güçlü tepkinin ardından, ırkçı slogan atan kişi stadyumdan çıkarılarak tutuklandı. Essen Polisi tarafından yapılan açıklamada, “nefret söylemi ve kamu düzenini bozma” suçlarından soruşturma başlatıldığı belirtildi. Bu olay, sadece stadyumdaki insanlar arasında değil, aynı zamanda Almanya genelinde geniş bir dayanışma ruhu uyandırdı.
Irkçılığa ve faşizme geçit yok
Essen'deki olay, Almanya’da geniş kitlelerin aşırı sağcı-faşist provokasyonlara karşı durma iradesini ve birlikte hareket etme bilinç ve gücü hakkında fikir verdi. Aynı zamanda, nefret söylemleriyle toplumu bölmeye çalışanların, dayanışma karşısında ne kadar çaresiz kaldığını da gözler önüne seriyor.
Stadyumda atılan "Naziler defolun" sloganı, yalnızca o anın bir tepkisi değil, işçi emekçi çoğunluğun fabrikada birlikte çalıştığı, mahallede birlikte oturduğu, aynı işi aynı mahalleyi ve kapitalist sömürü çarkı karşısında aynı “kaderi” paylaştığı “kaderdaşlarına” sahip çıkmanın da mesajıdır.
Bu tür olaylar, Almanya'da aşırı sağcı eğilimlere karşı güçlü bir refleks geliştirildiğini gösterirken, bu eğilimlerin kök saldığı ekonomik ve politik dinamiklerin sorgulanması gerektiğine de işaret ediyor. Toplumsal eşitsizlikler, işsizlik ve sistemin gerici göç politikaları aşırı sağcı ideolojilerin yayılmasının zeminini güçlendiriyor. Devletin bakanları, polisi, politikacısı tutumlarıyla aşırı sağcı-faşist grup ve partilere adeta el birliği ile alan açıyor.
Ancak Magdeburg ve Essen'deki dayanışma örnekleri, ülkenin aşırı sağcı-faşist dalgaya karşı direncini simgeliyor. İşçi-emekçiler ile geniş kitlelerin ilerici bir çizgide birleşme potansiyelini ortaya koyuyor. Önemli olan, üzerinde durulması, çalışılması ve öne çıkarılması gereken de budur…
Rosa Luxemburg’un dediği gibi; "Gerçek özgürlük, sadece bireyin değil, toplumun da zincirlerinden kurtulmasıyla mümkündür."