Malum olduğu üzere, çok zor şartlar altında yaşayan engellilerin yaşam şartlarını görece de olsa düzeltebilmeleri adına devletin sunduğu bazı olanaklar vardı. Bunlardan biri de ÖTV ödemeden araç alabilme imkanıydı. Türkiye'de ÖTV miktarı, en az bir aracın gerçek değeri kadar olduğu için, normal şartlarda araç almayı aklından bile geçiremeyen engelli aileleri için bu hak bir olanak sağlayabiliyordu.
Bedensel ya da zihinsel yetersizliklerinden dolayı zaten büyük oranda evlerine hapsolmak durumunda kalan engellilerin, aile fertlerinin de yardımıyla dışarı çıkıp sosyalleşebilmeleri ve tedavi hizmetlerine daha kolay erişebilmeleri açısından işlevsel bir haktı ÖTV'siz araç alımı. Ancak her fırsatta “kul hakkını” dillerinden düşürmeyen egemen sınıflara bu da çok gelmeye başladı. Önce bu hakkın tümüyle ortadan kaldırılacağı söylentileri yayıldı kamuoyunda. “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme” politikası, AKP'nin yıllardır başvurduğu kepaze taktiklerinden biriydi. Bu defa da aynısını yaptı.
Türkiye’de “torba yasa” dönemini başlatan AKP, sosyal saldırılara bu yöntemle “yasal kılıf” uyduruyor. Hazırlanan son torba yasa çuvalına engellilerin ÖTV’siz araç alma hakkını ortadan kaldıran hükümler de koydular. Reisleri duruma “müdahale” etti ve yasayı tümden ortadan kaldırmak yerine, kolunu kanadını kırarak pratikte uygulanamaz bir hale getirdi. Şimdiye kadar, her yıl belirlenen üst limite kadarki araçlar satın alınabiliyordu engelliler tarafından. Yeni çıkan yasayla birlikte, “%40 yerlilik oranı” şartı getirilerek, 3-5 model dışında araç alma hakkı ortadan kaldırıldı.
AKP-MHP iktidarı tarafından gündeme getirilen kısıtlamalar bununla da sınırlı değil. Şimdiye kadar her 5 yılda bir araç alma hakkı varken, bundan sonra her 10 yılda bir araç alınabilecek. Bu da engellilerin ellerine geçen ücretler ve ortalama yaşam süreleri dikkate alındığında, bir engellinin bütün ömrü boyunca neredeyse sadece 1 adet ÖTV'siz araç alabilmesi anlamına geliyor. Ayrıca bu konuda Cumhurbaşkanı yetkilendirilerek, kapsamın genişletilmesinin önü açılmış oldu. Hesapları, zaten çok zor şartlar altında yaşamlarını sürdürmek durumunda olan engellileri daha da muhtaç hale getirmektir. Onları kulları, köleleri olarak gören Tayyip Erdoğan, bu sayede adeta tavuklara yem atar gibi küçük kırıntılarla tebaasını “sevindirme” imkanı bulacaktır.
Bu onların hesabı, ancak o hesapları bozmak da bizlerin ellerinde.
Ülke nüfusunun neredeyse %10'unun engelli raporu var. Aileleri de dikkate alındığında toplumun bu kesimi hatırı sayılır bir baskı unsuru olabilecek güce sahiptir. Bundan dolayı bizler de engelli örgütlerindeki çalışmalarımızı yoğunlaştırmalıyız. Örgütlü gücümüze dayanarak, haklarımızı savunmanın yolunun mücadele etmekten geçtiğini ve insanca yaşama koşullarımızın ancak devrim ve sosyalizmde mümkün olacağını tüm engelli kardeşlerimize anlatabilmek durumundayız.
Küçükçekmece’den bir Kızıl Bayrak okuru