2024’ün ardından…

Kadınlar mücadele ve direnişle kazanacak!

İşçilerin, emekçilerin ve kadınların 2025 yılını kazanabilmesi için; krizin faturasına, faşist baskı ve teröre karşı örgütlü mücadeleyi ve direnişi büyütmeye!

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Kadın
  • |
  • 30 Aralık 2024
  • 19:00

Dünya çapında ekonomik krizin derinleştiği, savaş ve saldırganlık politikalarının tırmandığı, şiddetin gün geçtikçe arttığı bir yılı geride bıraktık. Ukrayna savaşının yanı sıra 7 Ekim Aksa Tufanı’nın ardından Siyonist İsrail rejiminin Filistin halkına dönük soykırım savaşı da yıl boyu sürdü. İsrail, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 50 bine yakın insanı katletti, yüz bini aşkın kişiyi yaraladı.

2024 yılının son günlerinde ise emperyalist/Siyonist güçler ile Türkiye’nin güdümündeki cihatçı çeteler eliyle Suriye’deki Esad rejiminin yıkılmasıyla bölge halkları için büyük tehdit barındıran bir sürece girdik. Etnik, dinsel, mezhepsel çatışmaları ve savaşı daha da derinleştirecek olan bu tabloda bölge halklarını büyük bir yıkım, şiddet ve yoksulluk bekliyor.

Yıllar boyunca cihatçı çetelere her türlü desteği veren, onları besleyip büyüten saray rejimi büyük bir hevesle Ortadoğu’nun hamisi rolüne bürünürken, Türkiye’de işçilerin, emekçilerin, kadınların ve ezilen halkların büyük bir yıkıma, derin bir yoksulluğa itildiği 2024 yılı geride kaldı.

Son bir yılda daha da derinleşen ekonomik krizin faturası sistematik şekilde işçi ve emekçilere kesildi. AKP-MHP iktidarının uyguladığı OVP (Orta Vadeli Program) ile derinleşen ekonomik krizin tüm yükü işçi ve emekçilerin üzerine yıkıldı. Aynı anda sermaye sınıfına kaynak aktarımı devam etti. Enflasyon karşısında ücretler eridi, yoksulluk derinleşti, vergi adı altında emekçileri soyup/soğana çevirme icraatları devam etti.  “Aynı gemideyiz” masallarıyla sözde krize karşı önlem olarak gündeme getirilen “tasarruf tedbirleri” ise sadece emekçilere işledi. Kreşlerin kapatılması ve yenilerinin açılmasının engellenmesi, okullarda temizlik personeli sayısının sınırlandırılması, emekçilerin servis haklarının gasp edilmesi örneklerinde olduğu gibi, kamusal hizmetler kısılarak fatura bir kez daha emekçilere kesildi.

Krizi fırsata çevirerek kârlarına kâr katmayı hedefleyen kapitalistlerin “iş gücü maliyetlerini” düşürme politikası, halihazırda yedek iş gücü olarak görülen emekçi kadınların daha düşük ücretlere mahkum edilmesine ya da işten çıkarılmasına yol açtı. Dolayısıyla krizin faturası emekçi kadınlara en ağır şekilde ödetildi. Öte yandan esnek çalışmanın, kuralsız ve güvencesiz çalıştırmanın yaygınlaştırılması da öncelikle kadınları vurdu. “İşbaşı Uyum Programları” kapsamında çalışmanın haftada 3 güne indirilmesi, günlük ücretin 566 liraya çekilmesiyle de kadınlar sefalet koşullarına mahkum edildi.

Bu saldırılara AKP iktidarının kadınlara dönük gerici/cinsiyetçi politikaları eşlik etti. “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı” mayıs ayında iktidar tarafından açıklandı. Dinsel referanslara dayandırılan bu plan çerçevesinde, kadınların ev içi sorumlulukları “ailenin korunması” adı altında pekiştirilmek isteniyor. Öte yandan esnek çalışmayı yaygınlaştırma politikaları da bu söylemle meşrulaştırılmaya çalışılıyor.  

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından 6284 sayılı yasada, Medeni Kanun’da ve Anayasa’da kadınların kazanılmış haklarını tırpanlamayı hedefleyen değişiklikler için hazırlıklar yapıldı. Bu konularda henüz somut adımlar atılmasa bile bu planlar AKP iktidarının ajandasında uygun anda hayata geçirilmek için hazır tutuluyor. Öte yandan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ve ÇEDES gibi çocukları gericiliğin girdabına atmaya, dönük düzenlemeler de adım adım hayata geçiriliyor.

***

Baskı, eşitsizlik ve şiddetten beslenen sermaye düzeni ayakta kalmak için çürüyor, çürüdükçe toplumu da çürütmeye devam ediyor. Geride bıraktığımız yılda da bunun en büyük bedelini kadınlar ve çocuklar ödemeye devam etti. Narin Güran, Ayşenur ve İkbal isimli iki genç kadının katledilmesi en sarsıcı örneklerdi. Bununla birlikte kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin artmaya devam ettiği bir yıl oldu 2024. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre yılın ilk 11 ayında 233 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti ve 375 kadın cinayeti işlendi. AKP iktidarının cinsiyetçi politikalarının da etkisiyle cinayetler önceki yıllara göre artan bir seyir izledi.

2024, kriz içinde debelenen sermaye iktidarının faşist baskı ve terörü alabildiğine tırmandırdığı bir yıl oldu. Hak arama eylemleri polis/jandarma şiddetiyle bastırılmak istendi. Muhalifler, ilericiler, devrimciler gözaltı ve tutuklama terörü ile susturulmaya çalışıldı. Kayyım rejimiyle Kürt halkının iradesi kaba biçimde çiğnendi. Kadınların öfke ve tepkisini bastırmak için ise 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde İstanbul başta olmak üzere ülke çapında kadınlara dönük fütursuzca baskı ve şiddet uygulandı.

***

Sömürü, baskı ve şiddetin arttığı, çelişkilerin derinleştiği 2024’te genelde emekçilerin özelde kadınların öfkesi de arttı. Yaşamın her alanında kadınlar direnmeye devam etti.

Yılın başından itibaren kadın işçiler sınıf kardeşleriyle birlikte hak alma mücadelelerine katıldılar. Kadınlar sadece ekonomik hakları için değil, işyerlerinde cinsel kimliklerine dönük baskıya da maruz kaldıkları için eşitsizliğe karşı da direnişe geçtiler. Lezita, Agrobay, Polonez örneklerinde olduğu gibi kadın işçiler direnişlerin ön saflarında yer aldılar.  

Sadece işçi direnişlerinde değil, Akbelen örneğinde olduğu gibi doğa ve çevrenin yağmasına karşı gerçekleştirilen direnişlerde de kadınlar mücadelenin sürükleyici gücü oldular. Yanı sıra, Narin Güran, Ayşenur ve İkbal’in katledilmesine tepki gösteren kadınlar ülke çapında kitlesel gösterilere imza attılar.

Hem Zeren Ertaş isimli genç kadının önlem alınmadığı için KYK yurdunda asansör kazasında yaşamını yitirmesinin hem Ayşenur ve İkbal’in katledilmesinin ardından genç kadınlar üniversite ve yurtlarda yaygın ve kitlesel eylemler gerçekleştirdi. Eylemlerde, geleceğini öngöremeyen, düzenin çok yönlü kuşatması altında olan üniversiteli ve liseli gençlerin öfkesinin açığa çıktığına şahit olduk. 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde olduğu gibi, baskı ve engellemelere rağmen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde de sokaklara çıkan kadınlar yaygın ve kitlesel eylemler gerçekleştirdi.

***

Kapitalist krizin, faşist baskı ve terörün, savaş ve saldırganlık politikalarının derinleştiği bir süreçte kitlelerin öfke ve tepkisi de alttan alta mayalanıyor. Öfke, emekçilerin ileri kesimleri şahsında dışa vuruyor. Kapsamlı saldırıları püskürtmek, yeni kazanımlar elde etmek sınıf eksenli mücadelelerin büyütülmesinden, öfke ve tepkinin örgütlü kanallara akıtılmasından geçiyor.

İşçilerin, emekçilerin ve kadınların 2025 yılını kazanabilmesi için; krizin faturasına, faşist baskı ve teröre karşı örgütlü mücadeleyi ve direnişi büyütmeye!