İşçi sınıfı görece hareketli geçen bir yılı geride bırakıyor. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve siyasal krizlerin kaçınılmaz sonuçlarından biri toplumsal hareketliliğin artması oldu. Bu hareket, henüz yılların getirdiği zaaf ve eksiklikleri, parçalı ve dağınık yapıyı aşacak bir niteliğe ulaşamadı. Buna karşın tüm yıla yayılan işçi eylemleri/direnişleri birbirini izledi. Düşük ücret dayatmaları, hak gaspları, sendikal örgütlenmeye karşı saldırganlık bu eylemleri tetikleyen temel sebeplerdi.
Ekonomik krizin yıkımına ek olarak Saray rejiminin “Orta Vadeli Program” (OVP) adı altında gündeme getirdiği emek düşmanı saldırılar, işçi sınıfı ve emekçiler başta olmak üzere toplumun çoğunluğu için ağır yıkımlar yarattı. Düşük ücret dayatması, vergi soygunu, şu sıralar kitlesel boyutlara varan işten atmalar, sendikal haklara dönük saldırılar ve toplumsal yaşamın tüm alanlarını kapsayan baskılar emek ile sermaye arasındaki çelişkiye yeni dinamikler katıyor. Çalışma ve yaşam koşullarındaki kötüleşme devam ederken, OVP ile yıkımı derinleştiren Saray rejimi pişkin pişkin topluma “sabır” telkin ediyor. Din sosuna batırılan bu sahte söylemlerin emekçiler arasındaki alıcıları azalırken, mevzi direnişler de yaygınlaşıyor.
***
İşçi sınıfı, ücret artışı talebiyle 2022 yılının başlarında, çoğunlukla örgütsüz fabrikalarda fiili mücadeleyi esas alan güçlü bir eylem dalgası yaratmıştı. 2023 yılı Ocak zamları süreci bu açıdan “umutlu bir dönem” diye tanımlanmıştı. Ancak Maraş merkezli depremlerin etkisi ve seçim atmosferi beklenen hareketliliği baskılayan önemli etkenler oldu. 2024 yılı ise yine hak taleplerinin yükseltildiği eylemli süreçlerle başladı. 2022 ile kıyaslandığında etki ve yaygınlık açısından bir zayıflık olsa da ülkenin birçok sanayi bölgesinde ve iş kolunda düşük zam dayatmalarına karşı eylemler gerçekleştirildi. Düşük yoğunluklu bir şekilde tüm yıl devam eden bu hareketlilik, Temmuz’da hem ek zam hem asgari ücretin yükseltilmesi talepleriyle devam etti.
Ücret artışı talebiyle birçok fabrika ve işyerinde TİS mücadeleleri yaşandı, buna grev süreçleri ve sendikal örgütlenme çabaları eklendi. Farklı belediyelerde TİS süreçlerine eşlik eden eylemler oldu. Yanısıra, As Plastik, MKB Rondo, Mersen, Gates, Tarkett, Novares, Polonez, Lezita, KLS Klima gibi bir dizi fabrikada grev ve direnişler gerçekleştirildi. Bu işletmelerin bazılarında mücadele halen sürüyor.
Fernas işçilerinin Ankara yürüyüşü, Polonez işçilerinin sendikal hakları için fabrika önünde başlattıkları direniş ve yılın son döneminde Ankara’ya yürüme çabaları, Çayırhan Maden işçilerinin özelleştirme karşıtı direnişleri ile işçiler toplumun geniş kesimlerine de sesini duyurdu. Bunlar, yaygın denilebilecek dayanışma eylemleriyle karşılanan mücadele süreçleri oldu. Yerel seçimlerin ardından farklı belediyelerde gündeme gelen işten atma saldırıları ve buna karşı belediye önlerinde gerçekleştirilen eylemler, bazı kentlerde birkaç günlük grevlere konu olan TİS süreçleri yılın önemli sınıf gündemleri arasında yer aldı.
Özel Sektör Öğretmenleri’nin örgütlenme çabaları, insanca yaşanacak ücret ve güvenceli iş talepleriyle başlattıkları mücadele de zaman zaman öne çıktı. Taleplerini dile getirmek için sokaklara çıkan emekliler, ülkenin birçok kentinde tüm yıla yayılan eylemler gerçekleştirdi. İnşaat işkolunda genelde ücret gasplarına karşı gelişen direniş ve iş bırakma eylemleri örgütlendi. Kamu emekçileri ise değişik işkolları bazında gerçekleştirdiği eylemlerin yanı sıra, yılın son döneminde bütçe görüşmeleri vesilesiyle Ankara merkezli kitlesel bir miting örgütlediler.
Tabandan gelen basıncın altında kalan DİSK ve Türk-İş yöneticileri bölgesel mitingler düzenlemek durumunda kaldı. Ücret artışı talebi ve dayatılan vergi soygununa karşı Ankara mitingleri gerçekleştirdiler. Aile hekimlerinin hak gaspları içeren yasa değişikliklerine karşı örgütlediği dört günlük grev, ekonomik ve sosyal saldırı dalgasına karşı dikkat çeken tepkiler arasındaydı. Sınıf devrimcilerinin de dahil olduğu güçler, farklı sanayi merkezlerinde ekonomik krizin faturasına karşı mitingler ve işçi buluşmaları gerçekleştirildi.
Yılın son ayında ise MESS ile Birleşik Metal-İş arasında 5 fabrikayı kapsayan TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine parça parça grevler başlatıldı. MESS’in düşük ücret ve üç yıllık sözleşme dayatmasına karşı başlayan grevleri, Tayyip Erdoğan “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi” ile yasaklamak istedi. Ancak metal işçileri “grev yasağını tanımıyoruz” diyerek, AKP iktidarının rutin hale getirdiği grev yasağını fiili olarak boşa düşürdü. Şu sıralar devam eden grevler ve grev yasağına karşı alınan tutum, işçi sınıfı mücadelesi açısından yılın önemli gündemlerinden biri olarak öne çıktı.
Yılın diğer bir önemli gelişmesi ise, kuşkusuz henüz cılız ve salt tepki düzeyinde olsa da sendikal bürokrasiye karşı yükselen seslerdi. Türk-İş eylemlerinde gerçekleştirilen protestolar ve yönetimi istifaya çağıran sloganlar, belediye grevleri sürecinde iradesine sahip çıkmaya çalışan ve sendika yönetimlerine tepki gösteren işçilerin eylemleri önemli gelişmeler olarak yaşandı.
***
İşçi sınıfı yeni bir mücadele yılını karşılamaya hazırlanıyor. 2024 yılının deneyimleri sınıf mücadelesinin önünde bulunan engelleri aşmak için ihtiyaç duyulan dinamikleri ortaya koydu. İşçi sınıfının tabandan gelişen öfke ve tepkisine yanıt verecek örgütlenmeler yaratma ihtiyacı ortada duruyor. İşçi eylemleri görece bir yaygınlık taşısa da parçalı ve dağınık kaldığı sürece, krizin faturasına karşı etkili bir mücadele boyutuna ulaşamıyor. Dolayısıyla, işçi sınıfının bilinç ve örgütlülük alanlarındaki zaafları aşılamıyor. Sendikal bürokrasinin geriletici etkisine karşı tepki artsa da tabandan kitlesel/militan bir hareket yaratılamadığı için bu uğursuz etki de kırılamıyor.
Gerek ekonomik, sosyal ve siyasal saldırıların emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarında yarattığı yıkıcı etkiye karşı büyüyen tepkiler, gerekse hareketin önüne dikilen engellere karşı biriken öfke, 2025 yılında işçi sınıfı mücadelesinin güçlenmesini sağlayacak potansiyellerin hiç olmadığı kadar biriktiğini gösteriyor. Bu noktada önemli olan biriken bu potansiyele akacak kanallar açmak ve birleşik, kitlesel bir sınıf hareketi yaratmak için tabana dayalı örgütleme çabasına odaklanmaktır.