Avrupa, yıkıcı ekonomik, sosyal ve politik sonuçları olan çok büyük bir enerji krizine saplanmış durumda. Rusya’nın gazı tümüyle kesmesi halinde durumun ne olacağını düşünmek bile istemeyen AB ülkeleri buna çareler arıyor. AB enerji bakanlarının bulduğu şimdiki çözüm, “gaz tüketiminde tasarruf” acil planı oldu. AB Komisyonu tarafından önerilen plan, 1 Ağustos 2022 ile 31 Mart 2023 arasında ulusal tüketimin gönüllü olarak yüzde 15 oranında azaltılmasını öngörüyor. Anlaşma, geniş kapsamlı tedarik darboğazları durumunda gaz talebinin azaltılmasının zorunlu olacağını da belirtiyor. Bu, “AB ülkeleri arasında enerji alanında dayanışmayı güçlendirmek” olarak sunuluyor. Anlaşma metninde, AB doğalgaz ağlarına bağlı olmayan ve alternatif gaz kaynağı bulunmayan bazı üye ülkelerin zorunlu gaz talebi azaltımından muaf tutulabileceği de belirtiliyor.
Avrupa, önümüzdeki kış aylarında olağan enerji ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli enerjiye sahip olmayacak. Bunun, “hem ekonomik hem de siyasi açıdan Avrupa için en büyük sistemik risk” olduğunu kapitalist düzen sözcüleri de dile getiriyor. Düzenin temsilcileri, “düzensiz bir enerji krizi, Avrupa’yı yalnızca ekonomik durgunluk ve sosyal gerilimler sarmalına sürüklemekle kalmayacak, aynı zamanda siyasi varlığını enerji korumacılığı riskine maruz bırakacaktır” demektedirler. Bunun da “Avrupa’nın dış politikasını zayıflatacağı” ve “Ukrayna’daki Rus saldırganlığına karşı güçlü bir ortak duruş sergilemeyi çok daha zor hale getireceği”ni vurgulamaktadırlar. Dolayısıyla Avrupa’nın söz konusu krizi nasıl yöneteceği konusunda alınacak kararların geniş kapsamlı siyasi sonuçları olacak. Bu gerçek, “Gaz tüketiminde tasarruf” tartışmalarının da odağına oturmuş bulunuyor.
Büyük ölçüde Rus gaz kaynaklarına bağımlı olan ülkelerden biri olarak Almanya, Rusya’ya karşı savaş kışkırtıcılığının yanı sıra acil durum planına da öncülük ediyor. Ekonomi Bakanı Robert Habeck, gaz arzında daha fazla kısıtlamaya gittiği için Putin’i “korkunç bir oyun” oynamakla eleştirdi. Rusya’yı Ukrayna’ya verilen büyük desteği zayıflatmaya, AB’yi bölmeye ve “Alman toplumuna bir kama sokmaya çalışmak”la suçladı. Batının basit bir piyonu olan Zelenski de, Moskova’ya Batı’ya karşı “terör” uygulamak ve “birleşik bir Avrupa‘ya karşı açık bir gaz savaşını” ateşlemek çığırtkanlığıyla saldırıyor. “Türbinlerin gerekli bakımı” gerekçesiyle gaz arzını kısmak durumunda olduğunu idda eden Rusya’nın argümanını inandırıcı bulmadığını söyleyen AB, Rusya’yı “gazı siyasi bir silah olarak kullanmaya” çalışmakla eleştiriyor.
Almanya, Rusya’ya karşı eşi benzeri görülmemiş kapsamlı bir ambargonun ve Rus olan her şeye düşmanlığın da mimarlarındandır. Tasarruf planını da bir savaş önlemi olarak AB’ye dayatmak isteyen ve Rusya’ya karşı görülmemiş bir “ekonomik savaş”la Rusya’yı iflas ettirmeyi hedefleyen ve milyarlarca dolarlık silahlarla Rus karşıtı savaşı körükleyen de Almanya ve AB’dir. Şimdiye kadar “Rusya’nın gazına ihtiyacımız yok, kendi enerjimizi kendimiz sağlarız” diyen ama Rusya’nın gönderdiği gaz azalınca “bu bir Rus oyunu ve şantajdır” diye feryat eden, daha fazla gaz için yalvaran da Almanya’dır. Rusya ile sürdürülen bir ekonomik savaşın ortasında “Rusya’nın enerji sevkiyatı sözleşmelerine sadık kalmasını bekliyoruz” tuhaflığı gösteren de Almanya ve de AB’dir. Gerçekten de enerji politikasını ‘‘bir savaş silahı olarak” kullanan AB ve omurgası olan Almanya, bu konuda yüzsüzlükte zirve yapıyor.
Tasarruf planına itirazlar
Anlaşma belgesi, kimi AB üye ülkeleri arasında tartışmalara yol açtı, AB Komisyonu’nun zorunlu gaz tasarrufu hedefleri belirleme girişimi dirençle karşılaştı. Bazı AB ülkeleri, tüm ülkelerden talep edilen doğal gazda yüzde 15 tasarruf yapma önerisine karşı çıktı. Özellikle Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İtalya gibi Avrupa ülkeleri, doğal gazda Rusya’ya bağımlı olan ülkelerle dayanışma için talep edilen söz konusu tasarıyı kabul etmek istemediği belirtiliyor. İspanya Ekolojik Geçiş Bakanı Teresa Ribera, “Bizim görüşümüzü dahi belirtmemize izin verilmeyen bir konuda fedakarlığı” kabul etmeyceklerini vurgulayarak “Ne olursa olsun, İspanyol aileler evlerine gelen gaz veya elektrik kesintilerine maruz kalmayacak” dedi. Portekiz’in çevre ve enerji sekreteri João Galamba, önerilen önlemin “sürdürülemez” ve “orantısız” olduğunu söyledi. Ayrıca Güney Avrupa ülkeleri Fransa ve Polonya‘nın da bu konuda çekinceleri olduğu ileri sürülüyor.
Doğal gazın yaklaşık yüzde 70’i sanayi alanında kullanıldığı için Alman Sanayiciler Birliği (BDİ) de Alman ekonomisini zor duruma sokacağı gerekçesiyle “tasarruf planına” itiraz edenler arasında. Ucuz doğalgaz ihtiyacı konusunda hükümete baskı yapan Alman sermayedarlarının derdi doğal olarak başka.
En sert tepki ise, Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımları da redden Macaristan’dan geldi. Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto anlaşmayı “Bu yeterli gerekçesi bulunmayan, uygulanamaz ve zararlı bir plan” diyerek eleştirdi. Petrolün yüzde 65’ini, doğalgazının ise yüzde 80’ini Rusya’dan satın alan Macaristan, Dışişleri Bakanı Szijjarto üzerinden, “Brüksel Macarlara, ülkede doğalgaz varken halkın ya da şirketlerin neden bu gazı kullanamayacağını açıklayabilir mi? Tüm bunlar anlamsız” çıkışıyla tepkisini dile getirdi. Frankfurt Rundschau ise, Avrupa’da gaz krizini ulusal egoizm olarak tanımladı.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Rusya’dan ne kadar gaz alırlarsa alsınlar” Rus arzının durdurulmasının “tüm AB ülkeleri üzerindeki etkilerinin çok büyük olacağını” ileri sürerek, acil durum planlarını eleştirenlere karşı çıktı. Rusya’nın, “er ya da geç, gaz arzının tamamen durduracağı” ve bu yüzden de Avrupa’nın “en kötü senaryoya” hazırlıklı olması gerektiğinden hareketle tasarruf planını savundu. “Rus gazını zor satın alan üye devletler bile, iç pazarımızdaki olası bir teslimat durmasının sonuçlarından kaçamaz” dedi. AB pazarında herhangi bir ülkede yaşanacak gaz krizinin bütün ekonomileri olumsuz etkileyeceğine işaret eden von der Leyen, üye ülkelerin birlik içinde hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Alman savunma bakanı olarak Alman militarizminin tırmandırılmasında da öncü rol üstlenen AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, tüm AB üyelerini gaz tüketimini azaltmaya zorlamak için de çırpındı.
Avrupa’da gaz krizini, tasarruf planına yapılan itirazı ulusal egoizm olarak tanımlayıp birden bire ulusal bencilliğin kötülüğünü keşfedenler bile oldu.
Fatura emekçilere!
Gaz ve petrol fiyatlarının patlamasına neden olan ve kışın büyük bir elektrik kesintisine yol açabilecek olan büyük enerji krizi, ABD ve AB’nin sorumluluğunu taşıdığı Ukrayna Savaşı’nın doğrudan bir sonucudur. Savaşın emekçiler için çok yönlü yıkıcı sonuçları oldu. Şimdi buna kat kat artacak olan enerji fiyatlarının yükü binecek, tüketiciye daha fazla fatura ödetilecek. Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya’daki tüketici danışma merkezinde enerji uzmanı olan Udo Sieverding “Parayı bir kenara koyun ve enerjiden tasarruf edin” tavsiyesinde bulunuyor. Federal hükümete danışmanlık yapan ve bir ekonomist olan Monika Schnitzer, birçok Alman vatandaşın “Noel hediyeleri için daha az parası olacağını” söylüyor. Çok kişinin “kışın artık her odayı ısıtamayacağı” acı gerçeğini dile getiriyor. Yanı sıra “dayanışma içinde” tüm tüketicilere dağıtılacak vergilerlerle de emekçiler daha da yoksullaşacak. Federal Ekonomi Bakanı Robert Habeck, bunun haneler için yılda 1000 Euro’ya kadar ek bir yüke yol açabileceğini varsayıyor.
Enerji tedarikçileri artan gaz fiyatlarını müşterilerine daha fazla yansıtmaktadır. Önümüzdeki dönemde ise bunun katlanacağı öngörülmektedir. DW’nin bildirdiğine göre, 2021 sonbaharında bir kilovat saatin maliyeti ortalama altı sentken şu anda 13 sentin üzerinde bulunuyor. Aynı kaynak fiyatın bölgesel olarak çok daha yüksek olabileceğini bildiriyor. Örneğin enerji devi Vattenfall, Berlin’deki yeni müşterilerinden kilovat saat başına 25 sent alıyor. 100 metrekarelik bir apartman dairesinde yılda 18 bin kilovat saat tüketen ortalama dört kişilik bir hane, geçen sonbaharda doğalgaz için 1.080 Avro ödedi. “Mevcut fiyatı alır ve gaz ek ücretine beş kuruş eklerseniz, yılda 3240 Avro olur. Bu, Almanya’da ortalama bir aylık gelire tekabül ediyor.”
Avrupa burjuvazisi ve hükümetleri, işçi sınıfı ve emekçilerin öfkesinin patlayabileceğinden, bir ayaklanmanın baş gösterebileceğinden korkuyor. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, geçtiğimiz haftalarda Rusya’dan daha fazla gaz gelmezse biz Almanya olarak “Ukrayna’ya artık hiçbir şekilde destek sağlayamayız, çünkü o zaman halk ayaklanmalarıyla meşgul olacağız” demişti. Baerbock, enerji kıtlığına, enflasyona, silahlanmaya ayrılan dev mali kaynaklara, işsizlik ve artan yoksulluğa karşı sosyal patlamalarda duyduğu korkuyu bu cümlelerle dile getirmişti. Baerbock’un söylediğinin yakında gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ayrı bir soru. Fakat sermaye sınıfı ne ektiğini ve er ya da geç bunu bir fırtına olarak biçeceğini biliyor.