Kış yaklaşıyor ve birçoğumuz faturalara yansıyacak rakamlardan korkuyoruz. Bir korku filmi gibi maaşlarımıza/ücretlerimize yeterince yansımayan zamlar faturalara fazlasıyla yansıyacak.
Doğallığında yaşamımızda pek çok şeyden tasarruf ediyoruz. Eskiyen ayakkabı ve montlar bir süre daha idare eder, yeter ki çocukların eğitimi aksamasın. Biz doymasak da olur, çocuklarımız bir gıdım daha fazla yesin. Evde yorganın altına girer ısınılır, fırın-tost makinesi raflara kaldırılır, çamaşırlar akşam yıkanır, pazara saat: 17.00’den sonra gidilir… Bu liste uzar gider. Bu konuda zaten uzmanlaşmış bir halimiz var.
***
Enerji Bakanlığı zamları açıkladı ve bununla da kalmadı ve bir “Aklınla verimli yaşa” ve “İşte, evde, yolda enerji verimliliği” adlı kitapçıklar yayınladı. Kitapçıkta “Yaşam standartlarınızdan taviz vermeden enerji tüketiminizi azaltarak hem cebinizi hem çevreyi hem de geleceğinizi koruyabilirsiniz” deniliyor. Yani bir yaşam standarttınız olduğu var sayılarak hazırlanan kitapçıkta çeşitli “öneriler” var:
“Özel günler dışında dekoratif aydınlatma yapmayın”
“Asansörler alt katlarda mümkün olduğunca kullanılmamalı”
“Toplu ulaşım tercih edilmeli”
“Buzdolabı, fırın, radyatör gibi ısı üreten gereçlerden ve güneş ışığından uzağa yerleştirilmeli”
“Cephe yalıtımıyla en az yüzde 35 tasarruf”
Enerji Bakanlığı’nın yayınladığı kılavuza göre tasarruf yapması gereken bizleriz. Peki bizler tasarruf yaptığımızda ne olacak?
Ülkenin ekonomisinin kötü gidişatının sorumlusu bizler miyiz?
Tasarruf kılavuzunun amacı bu kötü gidişatta sorumluluğu olanları gizlemektir. AKP-MHP iktidarının şefi “itibardan tasarruf olmaz” dedi, Turizm Bakanı Ersoy “kışın gezin” dedi.
İktidarın tepesinden en alt kademesine kadar tüm makamlar, mevkileri ile orantılı israf yapıyor. Eşleri, çolukları-çocukları yedi tekmil akrabalarını sayınca liste uzayıp gidiyor…
Bu zenginlik nereden geldi? Bu soruyu bir kenara bırakalım şimdilik…
İlk olarak, hadi meselenin “tasarruf” olduğunu varsayalım -ki bu değil- yine de açıklanan verilere göre Türkiye, milli gelirinin yaklaşık yüzde 15’ini israf ediyormuş. Bu büyük israfın asıl faili ise devlet. Zira “itibardan tasarruf olmaz” düsturuyla hareket eden rejim, devlet bürokratlarının makam araçlarına, sarayların ve kamu binalarının aydınlatılmalarına, iletişim giderlerine, basın yayın giderlerine, kırtasiye giderlerine, ağırlama giderlerine vb. devasa harcamalar yapıyor. 2021 yılında bunlara ayrılan paranın 1 trilyon 81 milyar TL olduğu söyleniyor.
***
Elbette bizler doğaya ve insanlığa karşı sorumluluğumuz gereği hiçbir şeyi israf etmeyelim. Ancak sorun bu değil, israf bu sistemin işleyişinde var. Öyle ya, çarkların dönmesi için eldeki kaynakların çarçur edilmesi gerekir.
Bunca zenginliğin içinde zenginliği üreten bizlerin aç ve yoksun kalmasının, bir avuç sermayedarın zenginleşmesinin, şirketler kâr üstüne kâr elde ederken, ülke ekonomisi büyürken, bizlerin yoksullaşmasının başka bir izahı olabilir mi?
Sömürü sisteminde israf emekçilerin harcamalarından kaynaklanmaz.
Şimdi kitapçıktaki öneriyi yineliyoruz: “Aklınla verimli yaşa”
Verimli ve akıl sağlığının korunacağı tek bir yol var: O da bu barbarlık düzenine karşı örgütlenmek ve mücadele etmektir.