Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan emperyalist savaş, batı emperyalizmi ve NATO’nun çok yönlü müdahale ve kışkırtmalarıyla derinleşerek devam ediyor. Ukrayna krizini kaşıyıp ülkede savaşı adeta kundaklayan ABD emperyalizmi ve NATO bünyesindeki ortakları, şimdilerde ise savaşın uzaması için var gücüyle çalışıyor.
Son yansıyan bilgiler, ABD merkezli batılı emperyalist güçlerin Ukrayna’ya silah sevkiyatını artırarak sürdürdüklerini, Ukrayna ordusunu ve Neonazi çeteleri eğitip-donatmaya devam ettiklerini bir kez daha gözler önüne serdi. Büyük oranda NATO eliyle ya da bağlı ülkeler üzerinden sürdürülen bu dolaysız destek, Ukrayna merkezli emperyalist hegemonya mücadelesinin kızışacağını ve savaşın yıkıcılığının daha da artacağını gösteriyor. Bu noktada batılı emperyalist kampın Ukrayna üzerinde oynadığı oyunların stratejik arka planına ve politik hedeflerine daha yakından bakmak gerekir.
ABD’nin ve NATO’nun Ukrayna savaşından beklentileri
ABD merkezli emperyalist kamp, 2014’teki Meydan Darbesi’nden Ukrayna’nın AB ve NATO’ya alınması politikasına, ülkenin militarizasyonundan Neonazilerin palazlandırılmasına değin, savaşı önceleyen sekiz yıl boyunca kapsamlı bir ön hazırlık süreci yürüttü. Rusya’yı kışkırtacak bir dizi provokatif adım ve eylemi hayata geçirdi. Denilebilir ki Ukrayna eksenli bir savaşın patlak vermesi için süreci adım adım bizzat örgütledi.
Komünistlerin savaşı izleyen açıklaması bu gerçeği şu sözlerle saptamıştı:
“ABD emperyalizminin ve onun dolaysız aleti NATO’nun aylardır Ukrayna üzerinden özel olarak yoğunlaştırdığı kışkırtmalar nihayet gündemdeki savaşla sonuçlanmıştır. Rusya’nın belli tavizler çerçevesinde diplomatik uzlaşma arayışları katı bir tutumla kabaca geri çevrilmiş, böylece o, kendi emperyalist güç iddiasını ve nüfuz alanlarını korumak istiyorsa eğer, bu saldırıya adeta mecbur ve mahkûm bırakılmıştır.” (Emperyalist Dünya ve Ukrayna Krizi – 27 Şubat 2022 tarihli TKİP açıklaması)
Bu açık olgu, ABD emperyalizminin ve onun aleti NATO’nun, Ukrayna’daki savaş üzerinden kirli ve o ölçüde tehlikeli bir stratejik hesap ve hedeflerle hareket ettiğini göstermektedir. Amaçlanan, dişli bir emperyalist rakip olarak görülen Rusya’yı Ukrayna üzerinden uzun süreli bir savaşın içerisine çekerek, böylece ekonomik, siyasi ve askeri bakımlardan yıpratıp, güçsüz düşürmektir. Bunun için de Ukrayna savaşı mümkün mertebe uzayıp durmalıdır. Ukrayna’nın savaş alanı olarak yakılıp yıkılmasına, Ukraynalıların yaşadığı ve yaşayacağı büyük acılara rağmen. Onlar için Ukrayna ve Ukraynalılar, “büyük satranç tahtası”nın bu yolda feda edilebilecek piyonlarından öte bir şey değildir.
Şu günlerde artan ekonomik-askeri yardımlar, silah sevkiyatları ve eğit-donat uygulamaları, tüm bunlar bir arada buna hizmet etmektedir. Rusya’ya dönük boğucu ambargo ve yaptırımlar da bu politikanın bir parçasıdır, aynı hedefe ulaşmanın bir başka boyutunu oluşturmaktadır. Bu kirli militarist strateji tutarsa, yani Rusya Ukrayna’dan “eli boş” dönerse, böylece ABD emperyalizmi de kendi sarsılan hegemonyasını hem Rusya’ya hem de batılı partnerlerine yeni bir düzeyde dayatma olanağı elde edecektir. Bu arada gelecekteki asıl hedef olan Çin de çok önemli bir potansiyel müttefikten yoksun bırakılmış olacaktır.
Bunun başarılamaması durumunda ise, hem batılı emperyalist koalisyon içerisinde ve hem de NATO bünyesindeki çatlakların daha belirgin hale gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Yanı sıra, sürecin bu yeni seyri, Çin ve Rusya arasında daha sıkı ilişkilere ve çok boyutlu bir işbirliğine zemin oluşturacak, bu eksen dünya güç dengelerini etkileyecek başka bazı güçleri de yanına çekebilecektir.
Ukrayna’daki gelişmeler işte bu denli kritik ve hassas stratejik emperyalist hesaplara dayalıdır. Bu kirli hesaplar savaşın daha da genişlemesi ve çok daha acımasız bir hal almasının önünü sonuna kadar açmaktadır.
Öte yandan, emperyalist dünya sistemi içindeki hegemonik konumu geriye dönülmez biçimde çözülmekte olan ABD emperyalizmi, batılı emperyalist kamp içerisinde belirginleşen çatlakları/çelişkileri (elbette bunun NATO’ya yansımalarını), tam da Ukrayna savaşı üzerinden kendi lehine çözüme kavuşturmayı hesaplamakta ve hedeflemektedir. NATO’yu yeni bir düzeyde birleştirme ve mobilize etme çabası da bu hesaba dayalı ve bu aynı amaca yöneliktir. Bu, bir emperyalist saldırganlık, savaş ve iç savaş örgütü olarak NATO’nun, ABD emperyalizminin elinde öteki Batılı emperyalistleri denetim altında tutmada hala da son derece işlevsel bir araç olduğunu göstermektedir. Komünistler, ABD emperyalizminin çıkarları doğrultusunda NATO’nun yerine getirdiği bu temel işleve yeri geldikçe hep önemle işaret ettiler:
“NATO, ABD emperyalizminin elinde, öteki emperyalistleri denetim altında tutmanın, herşeye rağmen kendini gösteren çelişki ve çatışmaları dizginleyip uzlaştırmanın da temel önemde bir aracıdır. Onun bu özelliği ABD için bugün her zamankinden daha önemlidir. Zira onun bir döneme kadar tartışmasız olan egemenliğine kampın içinden itirazlar gelinen yerde daha açık ve güçlü bir biçimde ortaya konulabilmekte, bu çerçevede, bunları dizginleyebilmenin bir temel aracı olarak NATO’nun önemi de ABD payına artmaktadır.” (H. Fırat, NATO: Bir saldırı, savaş ve iç savaş örgütü, 2. Bölüm)
Ukrayna savaşı ve bekleyen tehlikeler
Gerek Rus emperyalizminin Ukrayna’yı yıkıma uğratan işgal harekâtı, gerekse ABD ve diğer batılı emperyalist güçlerin savaşı alabildiğine derinleştirmeye/uzatmaya dönük hamleleri, emperyalist savaş ve saldırganlığın çok yönlü faturasının tüm dünya için giderek kabaracağını göstermektedir.
Ukrayna üzerinden savaşan taraflar gerçekte emperyalistlerdir ve ellerinde sayısız nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar bulunmaktadır. Ukrayna savaşının uzaması, emperyalist tarafların kendi çıkarlarını ve egemenliklerini korumak için her türden çılgınlığı göze alabilecekleri koşulların da giderek olgunlaşması demektir. Böyle giderse işler çok geçmeden çığırından çıkabilir, savaş şimdiki gibi örtülü biçimler içinde değil, fakat artık açıktan bir Rusya-NATO savaşına dönüşebilir. Bunun sonuçları ise muhtemelen tüm insanlık için büyük bir felaket anlamına gelir.
Sürmekte olan emperyalist savaşa karşı güncel mücadele görevlerinin kapsamına ve gereklerine buradan bakabilmek durumundayız. Bu savaş bir an önce durdurulmalıdır. Ama onu ancak, başta doğrudan ya da dolaylı biçimde savaşın içinde olan ülkelerin işçileri ve emekçileri olmak üzere, dünya işçilerinin ve ezilen halklarının büyüyen duyarlılığı ve eylemi durdurabilir.
Kitlelerin emperyalist militarizme, saldırganlığa ve savaşa karşı mücadelesini geliştirip büyütmek, dünya ölçüsünde bugünün en acil ve en önemli devrimci görevidir. Türkiye’nin ilerici-devrimci güçleri gündemdeki 1 Mayıs’a hazırlık sürecini de bunun gerektirdiği bir bilinç ve sorumlulukla ele almalıdırlar.