Nazizm’in doğduğu topraklarda yeniden türeyen Neonazi partilerin büyümesi sürüyor. Faşistlerin iyice palazlandığının son göstergelerinden biri, Almanya’nın Thüringen Eyaleti’nde, 27 Ekim 2019’da yapılan Eyalet Parlamento Seçimleri oldu. Thüringen, 2000-2011 yılları arasında “dönerci cinayetleri” olarak kamuoyuna lanse edilen, çoğu Türkiyeli göçmen 10 insanı katleden NSU faşist örgütünün kurdurularak büyütüldüğü Jena kentini de içine alan bir eyalet.
Seçimlerde Sol Parti (Die Linke) bir önceki seçime göre oylarını %3 oranında artırarak, %31’lik oranla birinci pati olarak çıksa da onun bu başarısı, faşist AfD’nin (Almanya için Alternatif) elde ettiği desteği ve faşizm tehlikesini hiçbir şekilde hafifletmiyor.
Sistemin klasik partileri erimeye devam ediyor
Seçimlerde sistemin iki temel partisi, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) büyük bir yenilgi yaşadılar. Başbakan Angela Merkel’in partisi CDU %33,5’ten %21’e, SPD %12,4’den %8,2’ye geriledi. Seçimlerden büyük bir yenilgiyle çıkan federal hükümet ortağı CDU ve SPD, Sol Parti ve faşist AfD’nin peşinden 3. ve 4. sıraya düştüler.
Sistemin iki ana partisin aldığı seçim yenilgisi, Fransa, İtalya gibi ülkelerde sistem partilerinin daha önce uğradıkları yenilgilerle birlikte okunduğu zaman, kapitalist-emperyalist dünyada işlerin eskisi gibi yürütülemediğini gösteriyor. Toplumun derinlerinde mayalanan değişim istemi kapitalist tekelleri hızlı hareket etmeye zorluyor. Alman tekelleri, sistem partilerinden yaşanan kopuşu faşist kanallara kanalize etmek için, Alman kapitalist tekellerinin birliği BDI (Bundesverband der Deutschen Industrie) eski başkanları Hans-Olaf Henkel ve Heinrich Weiss’in önderliğinde AfD’yi kurdurdular. Ellerinin altındaki medya gücü sayesinde, “protesto” oylarının adresi olarak AfD’yi propaganda edip öne çıkardılar. Burjuva medyanın sınırsız desteği ile şişirilen AfD, girdiği ilk Federal Parlamento Seçimleri’nde barajı aşarak, Federal Parlamento’ya taşındı.
Faşizm ve militarizm sarmalı
2008 sonrasında Yunanistan’da yaşanan ekonomik krize karşı yükselen genel grev ve halk hareketini gözden düşürerek tecrit etmek için çok yönlü karalama, aşağılama, iftira propagandası yürüten emperyalist medyanın sayfaları, “tembel Yunanlar”, “gözleri Alman paralarında” gibi saçmalıklarla dolup taşıyordu. Bu dönemle birlikte, kriz bölgelerinde Alman birliklerinin daha aktif görev alması, federal orduya eleman toplamak için reklamların okullara kadar taşınması, askeri harcamaların artırılması, AB ordusunun kurulması gibi militarist politikalar medyada daha çok kendisine yer bulmaya başladı. AfD Alman tekellerinin milliyetçi hezeyanlarla zehirledikleri bu ortamda kuruldu.
Suriyeli savaş göçmenlerinin bir kısmının Avrupa ve Almanya’ya gelmesiyle birlikte, koparılan militarist-milliyetçi yaygara daha ileri taşındı. Mahallelerde durumdan vazife çıkartan SS bozuntusu paramiliter çeteler türedi. Bu çeteler Alman ırkının saflığını ve kadınlarının namusunu korumak, Alman soyunun devamını sağlamak adına nöbetler tutarak, yer yer kontroller yapmaya başladılar. Bütün bunlar medyanın haberleştirdiği gibi, devletin gözleri önünde ve koruması altında yapıldı, yapılıyor.
Bitmeyen devrim korkusu ve tekellerin tarih bilinci
Güncel olmasa da içinde taşıdığı devrim korkusu Alman burjuvazisinin uykularını kaçırmaya yetiyor. Kapitalist sistemin sorunları çözmekten çok giderek büyüten bir hale dönüştüğünü bilen ve sonuçlarını gören kan emici kapitalistler sürüsünün telaşının asıl nedeni, devrimci dalgayı daha başlamadan boğmaktır.
Hatırlanacağı gibi, 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan yenilerek çıkan Almanya’da monarşik yönetim yıkılmış, Alman burjuvazisi sınırların yeniden çizilmesini kabul etmenin yanı sıra, galip emperyalist devletlere savaş tazminatı ödemeyi de taahhüt etmek zorunda kalmıştı. Rakipler, özellikle de komşu Fransa başta olmak üzere emperyalist devletler Almanya’nın zenginliklerini yağmaladılar. Fransa’nın sınırında bulunan Saarland eyaletinin kömür yatakları Fransa’ya ganimet olarak sunuldu. Büyümek, yeni pazarlar edinerek dünyaya hükmetmek hayaliyle savaşı başlatan Alman kapitalist tekelleri, yenilginin sonucu olarak, rakip tekellerin yağmasına boyun eğmek zorunda kaldılar.
Emperyalist savaş yüküne eklenen savaş tazminatıyla ekonomisi çöken ve iflasa sürüklenen tekeller zor bir dönem yaşıyorlardı. Savaş sonrasında Alman burjuvazisinin, yükselen güçlü işçi ve emekçi halk hareketi karşısındaki aczi de derinleşiyor, ülke yönetilemez bir hal alıyordu.
Kapitalist tekeller yaşanan ekonomik ve sosyal yıkımın gerçek nedenini gizlemek için, devlet terörü eşliğinde çok yönlü bir manipülatif propaganda bombardımanı yürüttüler. Özellikle kent ve kır küçük-burjuvazisinin milliyetçi duygularını kışkırtarak, işçi grev ve direnişlerini kırmak için kullandıkları Hitler SS’lerine kitle temeli sağladılar.
Nazizm’in yeniden hortlatıldığı Almanya’da, tarih tekerrür ediyormuşçasına aynı söylemler yeniden istikrarlı ve inatçı bir şekilde piyasaya sürülüyor. Hitler faşizminin arkasındaki finans kapitalin desteğini gizleyenler, bugün de AfD’nin arkasındaki desteği gizlemek için devredeler. Dün Hitleri bir çılgın diye münferit bir vaka olarak yansıtanlar, onun finans kapitalin vurucu gücü olduğu gerçeğinin üzerini örtenler, bugün AfD’yi “protesto” partisi olarak sunuyor, sistemden kopuşun adresi olarak öne çıkartıyorlar.