Irkçı-Siyonist İsrail rejiminin Gazze’deki soykırım savaşı ikinci yılında devam ederken, tarihin tanık olmadığı bu vahşet karşısında alınan tutumlar kimin ne olduğu hakkında fikir veriyor.
ABD ile Almanya başta olmak üzere, batılı emperyalistler ilk günden beri suça ortak oldular. 7 Ekim 2023’ten beri Gazze’yi, son haftalarda ise Lübnan’ı “barbarlık gösterisi yapılan arena” haline getiren Tel Aviv’deki soykırımcı çete, “uygar Batı” tarafından sınırsız bir şekilde destekleniyor. Netanyahu’nun başını çektiği dinci-faşist çete silahlandırılıyor, finanse ediliyor, diplomatik alanda korunuyor ki, soykırım savaşını devam ettirebilsin. Emperyalistlerin suç ortaklığı olmasaydı, Netanyahu çetesi savaşı bir ay bile sürdüremezdi. Yani insanlığa karşı suçu el birliği ile işliyorlar. Cellat misyonunu işgalci ordu yerine getiriyor. Silahlar, finansman, istihbarat, siyasi destek ve diplomatik örtü ise batılı emperyalistler tarafından sağlanıyor.
Suç ortaklığı bariz olmasına rağmen, emperyalistler sivillerin katledilmesini açıktan savunamıyordu. Riyakarca da olsa, Netanyahu çetesine sivil kayıpların çok olmaması için dikkat etmesi gerektiği söyleniyordu. Bu söylemleri Filistinli çocukların, kadınların, yaşlıların, gençlerin katledilmesini engellemek için dile getirmiyorlardı. Zira böyle bir dertleri olsaydı, soykırım çetesine silah taşımaya son verir, finans kaynaklarını keserlerdi. Oysa onlar para ve silah akışı devam ederken, o riyakarca çağrıları yapıyorlardı. Çünkü lafta da olsa sivillerin katledilmesine karşıymış gibi görünmek istiyorlar.
Yaptıkları çağrılar riyakarca da olsa, emperyalist şefler “İsrail sivilleri bombalayabilir” diyecek kadar zıvanadan çıkmıyorlardı. Bunu bir numaralı savaş suçlusu Joe Biden bile açıktan yapmadı. Bu düşkünlük, ahlaksızlığın dip çukurundaki bu çırpınış Yeşiller partisinden Annalena Baerbock’a nasip oldu.
Alman parlamentosunda kendisine yöneltilen “Sivilleri bombalayan İsrail’e neden hala silah gönderiyorsunuz?”sorusuna, “Eğer aralarında teröristler bulunuyorsa İsrail kendini savunmak için sivilleri bombalayabilir. Sivilleri bombalayan İsrail’e silah vermekten imtina etmeyiz” anlamına gelen sözlerle yanıt verdi. Oysa bu “yeşil soykırımcı” Gazze’de halkın arasında direnişçi dolaşmadığını biliyor. Zira direnişçilerin yeraltındaki tünellerde konumlandığını, oradan çıkarak işgalcilere saldırdığını herkes biliyor. Yani Baerbock, cellat takımının yalanlarını Berlin’de pazarlamaya çalışırken, suçüstü yakalanmış bulunuyor.
Barbarlığı bu kadar açıktan savunan, soykırımcı çetenin safında olduğunu ilan eden Baerbock, ırkçı-faşist zihniyetin önde gelen temsilcilerinden biri olduğunu birkez daha kanıtlamıştır.
Nitekim Uluslararası Adalet Divanı da Baerbock'un beyanının, hükümetinin soykırım savaşına katılımına ilişkin ek kanıt olarak kabul edilmesi yönünde çağrıda bulundu. Nikaragua, soykırımcılarla suç ortaklığı yapan Alman hükümeti hakkında Adalet Divanı’nda dava açmıştı.
Baerbock’un sözlerini sert ifadelerle protesto eden Filistinli direnişçi örgütler de açıklamayı "Suçun, nefretin ve Nazizm’in zirvesi" olarak nitelendirdiler. Güya yeşil olan, arada bir kadın haklarından söz eden Baerbock’un Gazze’de kadın ve çocukların bombalanmasını savunur duruma düşmesi, soykırım suçuna ortak olanların düşkünleşmekte sınır tanımadıklarının yeni bir ispatı olmuştur. Naziler bile işledikleri cinayetleri bir dönem saklamaya çalıştılar. Baerbock gibileri ise tıpkı Tel Aviv’deki soykırımcı çete gibi, tiksinti verici bir soğukkanlılıkla katliamı savunacak derecede düşkünleşmiştir.