Batılı emperyalistler, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Rusya’yı ‘uydu devlet’ durumuna düşürmeyi hedefliyorlardı. Bunun için harekete geçen Amerikalı “uzmanlar”, Sovyetler döneminin birikimlerini yağmalayarak kısa sürede milyarder olan oligarkların finanse ettiği bir “seçim kampanyası” organize ettiler. Oy desteği %12’lerde seyreden ve düşkün bir soytarıdan başka bir şey olmayan Boris Yeltsin’i “seçilmiş devlet başkanı” yaptılar. Ancak Yeltsin dönemi sonrasında toparlanan Rusya, Batılı emperyalistlerin heveslerini kursaklarında bıraktı. Bunun üzerine Rusya’yı kuşatma politikasına yöneldiler. Son dönemde ABD tarafından derinleştirilen “Ukrayna krizi” bu politikanın dolaysız ürünlerinden biridir. ABD-NATO cephesi sorunu geri adım attıramadıkları Rusya’ya karşı savaş kışkırtıcılığı yapma noktasına vardırdı.
“Ukrayna sorunu”, ABD-Almanya ikilisinin Neonazi çetelerle iş birliği yaprak 2014’te gerçekleştirdikleri darbe ile yaratıldı. Bu hamleye Kırım’ı ilhak ederek karşılık veren Putin yönetimi, oyunu bozmuştu. Buna karşın “Ukrayna sorunu” Batılı emperyalistlerin Rusya’yı kuşatmak için kullandıkları bir aparat oldu. Gerilimin yükseldiği son dönemde ABD-NATO ekseni işi savaşla tehdit etme boyutuna taşıdı.
“Rızanın imalatı” için medyayı kullanan emperyalistler, yayılmacılık ve savaşlara halklar nezdinde “meşruluk” kazandırmaya çalışırlar. Bugünlerde benzer bir kampanya Rusya karşıtlığı üzerinden yapılıyor. “Saldırganlık ve savaş propagandası” yapan Batı medyası, tam bir pervasızlıkla kimin ne kadar askeri, tankı, uçağı, savaş gemisi var diye listeler yayınlıyor. Yalan ve çarpıtmalara dayalı bu yayın çizgisiyle toplumları adım adım savaş destekçisi haline getirmeyi kendilerine iş edinmiş bulunuyorlar. Militarizmin emrinde yayın yapan sermaye medyası, her yıl yapılan trilyonlarca dolarlık askeri harcamalardan kasalarını tıka basa dolduran büyük silah tekellerine de hizmet ediyor.
Medya üzerinden verilen savaşlarda Alman hükümeti Rus devletinin finanse ettiği Russia Today (RT) televizyon kanalını kapattı. Putin yönetiminin yanıtı gecikmedi: Alman devletine ait Deutsche Welle’nin (DW) Rusya’daki yayınları durduruldu. RT kanalının kapatılmasına sevinen Batılı savaş çığırtkanları, elbette DW’nin yayınlarını durduran Rusya’nın “basın özgürlüğünü kısıtlaması”nı protesto ettiler.
Bu arada medya baronlarının savaş çığırtkanlığında başı çekmeleri dikkat çekiyor. Almanya’nın “saygın” dergilerinden Der Spiegel, “5000 kask, Almanya’nın Ukrayna’ya verdiği desteğin simgesi haline geldi. Federal hükümet, Kiev’den gelen acil taleplere rağmen savunma silahları tedarik etmek istemiyor. Rus yürüyüşü karşısında ülkeyi terk mi ediyor?” diyerek, hükümeti yeterince ‘şahin’ olmamakla eleştiriyor. Öte yandan “100.000’den fazla Rus askeri Ukrayna sınırlarına konuşlandırıldı. Berlin’deki Ukrayna toplumu bu tehdit durumu hakkında ne düşünüyor?” yorumunu yapan Der Spiegel, Almanya’da yaşayan Ukraynalıları da zehirlemeye çalışıyor.
Spiegel’i yalnız bırakmayan FAZ, Süddeutsche Zeitung, Bild, ARD, ZDF ve diğer savaş tellalları da hep birlikte haftalardır Rusya karşıtı ajitasyon yürütüyorlar.
Medya gruplarının yazı işleri müdürleri, televizyon istasyonlarının karargahlarında alarm zilleri çalıyor, benzer başlık ve içerikte yayınlar yaparak, tek merkezden yönetildikleri izlenimini güçlendiriyorlar. Ülkenin dört bir yanındaki ‘haber’ ofisleri “Ruslar geliyor!” diye koro halinde bağırıyorlar. “Ukrayna’nın işgali yakın” yalanını tekrarlıyor ve “Putin’i durdurabilir miyiz?” diye çığlık atıyorlar. Bulvar gazetesi Bild’den borsacıların gazetesi FAZ’a, “Putin Ukrayna’yı üç taraftan kuşattı” ‘haberleriyle’ ortalığı velveleye veriyorlar. Almanya’nın ‘ciddi’ yayın organlarından biri diye lanse edilen Der Spiegel, 22 Ocak tarihli sayısında, savaş çığırtkanlığında rakiplerine fark attı. Dergi kapağının yarısını kaplayan kaşları çatık askeri başlık takan Vladimir Putin’in bir portresini, altına tank falanksı monte ederek kullanan dergi, “Putin ne kadar ileri gider? Kremlin şefinin güç gösterisi ve Avrupa’da yaklaşan savaş” manşetini kullandı.
Konuyla ilgili yazıyı da savaş mizansenine göre kurgulayan Der Spiegel, okurlara, “Ukrayna’nın işgali yakındır! Kendinize sığınak arayın!” mesajı vermeye çalışıyor! Bir Kievli tanıtıldıktan sonra, sıra her iki tarafın askeri güçlerini hesaplamaya geliyor. Yazarlar tanksavar silahlarının, insansız hava araçlarının ve benzerlerinin “kalitesi” hakkında okuyucularını “aydınlatarak” savaşa hazırlıyorlar. Kalemlerinden kan damlayan yazarlar, güya Rusya’nın korkunç planını “deşifre” ederek şöyle diyorlar: “Bir kuşatma tehlikesi var. Birlikler kuzeyden Belarus ve Rusya’dan Ukrayna sınırını geçebilir. Doğuda Donetsk ve Lugansk çevresindeki kısmen işgal edilmiş bölgeler tamamen işgal edebilir ve paralel olarak daha güneyde Mariupol ve işgal altındaki Kırım’a ilerleyebilir.”
Kurt dumanlı havayı sever
Arsızlıkta sınır tanımayan savaş bültenleri “gün bugündür” diyerek tarihsel olguları da çarpıtma yarışındalar. Alman tekellerinin temsilcisi olarak tarih sahnesine çıkan Hitler faşizminin çok sayıdaki vahşet abidelerinden biri olan Auschwitz toplama kampındakilerin kurtuluşunun yıldönümünü (27 Ocak 1945), yeni bir emperyalist savaşın argümanı yapmaya çalışıyorlar.
Frankfurter Allgemeine Zeitung’un (FAZ) editörü Berthold Kohler, “Almanya’nın Geçmişinden Dersler” başlıklı bir yorumunda, NATO’nun 1999’da eski Yugoslavya’yı bombalamasına atıfta bulunarak, o dönem başta olan SPD-Yeşiller hükümetinin savaş suçuna ortak olmasını “olumlu örnek” diye gösteriyor. Güya o zaman Almanya “Balkanlarda etnik temizliği önlemek için” savaşa katılmış. Savaş çığırtkanı yazara göre şimdi de “Hitler’in imha savaşından en çok zarar gören Ukrayna’ya silah gönderilmelidir.”
Tübingen Üniversitesi’nde tarihçi olan Maocu eskisi döneklerden Gerd Koenen de aynı zırvayı tekrarlıyor: “Almanlar gerçekten de tarihsel bir borç ipoteği ödemek zorunda kalacaklar, ancak bunu kesinlikle ‘Rusya’ya değil, her şeyden önce Rusya karşıtlarına ödemek zorunda kalacaklar.” Oysa ruhunu savaş baronlarına satan tarihçi müsveddesi de çok iyi biliyor ki, Hitler faşizminin işgal etiği Ukrayna SSCB’nin bir parçasıydı. SSCB’nin Nazileri yenilgiye uğratmasının acısını unutamayanlar, “tarihsel borç ipoteği ödeneği” demagojisiyle Alman toplumunu bir kez daha emperyalist savaşın destekçisi haline getirmek istiyorlar.
Die Zeit’in dış politika koordinatörü Jörg Lau ise, Yeşiller Partisinden Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’a yüklenerek, Ukrayna’ya daha çok silah gönderilmesi için baskı yapıyor. ‘Yazar kılıklı’ savaş çığırtkanları, Nazilerin işlediği ağır suçlara atıf yaparak, yeni savaş suçlarının işlenmesine gerekçe uydurmaya çalışıyorlar.
Medya organlarının yazı işleri bürolarını ele geçiren profesyonel savaş tellalları, savaş suçuna gerekçe uydurmak için tarihsel olgulara dair yalan, uydurma ve çarpıtmada sınır tanımıyorlar. 1941’de 33 binden fazla Yahudi erkek, kadın ve çocuğun öldürüldüğü Babi Yar katliamı dahil, Ukrayna’da Alman tekellerinin işlediği suçları dile getiriyor ve tam bir utanmazlıkla “Bunlar bize savaşa katılma sorumluluğu yüklüyor” yalanını ortaya atıyorlar. Oysa Ukrayna’da yaşananlar Sovyetler Birliği’ne karşı başlatılan imha savaşının bir parçasıydı. Nazi Almanyası Ukrayna’yı işgal edip kanlı bir rejim kurduğunda orası Sovyetler Birliği’nin bir bileşeniydi. O imha savaşında 27 milyondan fazla Sovyet vatandaşı, kolektif mülkiyet sisteminin savunulması savaşında hayatını kaybetti.
Ukrayna’ya silah yığınağı
Medyadaki kuklalarına savaş çığırtkanlığı yaptırtan bazı NATO üyesi hükümet başkanları, Ukrayna’ya silah yığmak için Kiev’de el sıkıştılar. İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Polonyalı mevkidaşı Mateusz Morawiecki, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile bir araya geldi. Morawiecki, on binlerce el bombası, topçu mühimmatı, uçaksavar sistemleri ve insansız hava araçları da dahil olmak üzere mühimmat ve silah temini sözü verdi. Johnson ise, Rus gazına daha az bağımlı olmak için 100 milyon euro sözü verdi. Ayrıca, Rusya’yı hedef alan bir ‘dostluk anlaşması’ imzaladıklarını da duyurdular.
Bu arada ABD-NATO kuklası olan Zelenski’nin, Parlamentoya zorunlu askerliği askıya alan ve silahlı kuvvetleri profesyonel orduya dönüştürmeyi hedefleyen bir yasa tasarısı sunması talimatı verdiği bildirildi. 2025 yılına kadar asker sayısının 265 binden 365 bine çıkarılacağını açıklayan Zelenski, “Bu kararname, yakında barış-Ukrayna’da barış olacağı anlamına geliyor” iddiasını ortaya attı.
Yaptığı tutarsız ve çelişkili açıklamalarla Batı emperyalist blokunun elinde iradesiz bir oyuncağa dönüşen Zelenski’nin durumu, 3 Şubat’ta Ukrayna’yı ziyaret eden AKP şefi Tayyip Erdoğan’a ABD emperyalizminden takdir almasını sağlayan şov yapma imkanı sundu. SİHA ve İHA satışlarının yanı sıra Ukrayna ile ortak silah üretme çalışmalarına başlanacağını ilan eden Erdoğan Washington’daki efendilerini memnun etti. Zaman geçirmeden sahneye çıkan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, memnuniyetini dile getiren şu açıklamayı yaptı: “Türklerle olan yakın ilişkilerimiz de dahil, kurduğumuz her ilişkide Rusya’yı ve Ukrayna’yı gündeme getirdik. Türkiye, değerli bir NATO Müttefikidir; Türkiye, NATO İttifakı’nın bir üyesidir; Türkiye bu konuda NATO’dan gelen çok güçlü açıklamalara imzasını atmıştır.”
Kışkırtılarak patlama noktasına getirilen Ukrayna krizinin insanlığı büyük bir felakete sürükleme riski var. Batı emperyalist blokunun bütün provokasyon ve kışkırtmalarına rağmen gerilim savaşa yol açmayabilir. Ancak insanlığa cehennemi yaşatacak savaş tehlikesi de yerli yerinde duruyor.
Asker sayısının 265 binden 365 bine çıkarılmasını, “Bu kararname, yakında barış-Ukrayna’da barış olacağı anlamına geliyor” diye pazarlayan Zelenski’nin açıklaması tam da bu gerçeği teyit ediyor: Daha fazla silahlanma, daha fazla militarizm, artan savaş riski. Sistemin yarattığı diğer sorunlar gibi savaş da kapitalizm yıkılana kadar insan soyunu tehdit etmeye devam edecektir.