Geçtiğimiz günler ve haftalarda ABD basınının manşetlerinde, Donald Trump’ın pandemi nedeniyle sokağa çıkma yasağı uygulayan eyaletlerde kendi taraftarlarını sokağa çağırması yer alıyordu. Salgının hala tüm hızı ile hüküm sürdüğü ve salgında hayatını kaybedenlerin sayısının 3 Mayıs itibarıyla 70 bine dayandığı ABD’de basının çığırtkanlığına rağmen, Trump’ın bu provokatif çıkışı neredeyse kendisi ile sınırlı kaldı.
Gelinen yerde ABD’de işçiler, emekçiler, yoksullar arasında artan sosyal dayanışmalar ile “sivil itaatsizlik” çağrıları basında ve sosyal medyada öne çıkmış bulunuyor. ABD ve Avrupa basınında 1930’larda New York’ta gerçekleşen en büyük kiracı grevi hakkında fazla bir şey yazılmasa da bugün 1930’larda olduğu gibi bir kiracılar grevi çağrısı yapılıyor.
1930 kiracılar grevi
Birinci Dünya Savaşı sonrası sekiz yıl içinde ABD’nin gayri safi milli hasılası %50 artmıştı. Bu ekonomik ve ticari büyüme inşaat sektöründe de bir patlamaya yol açtı. 1929 büyük buhran öncesi ABD ve özellikle New York şehri, gökdelenleriyle anılır oldu. 1929 ekonomik bunalımı ilk aşamada borsaları çökertti. Sonrası işsizlik, yokluk ve yoksulluk oldu. Sendikaların gücü kırılmış, işçi ve emekçi ücretleri radikal bir şekilde düşürülmüş, işçiler kitleler halinde işsizliğe itilmişlerdi. İnşaat şirketleri kriz öncesinde bir işçiye verdikleri parayla neredeyse 4 işçi çalıştırabilme “bolluğuna” kavuşmuşlardı. Bu “bolluk”, krize rağmen gökdelenlerin yükselmesine neden oluyordu. İşi olanlar aldıkları ücretle, kira ödeyebilmek bir yana, karınlarını bile doyuramıyorlardı. İşsizler açlıkla karşı karşıya idiler. Bu durum işçi ve emekçilerin kitleler halinde sokağa atılmasına ve evsiz kalmalarına neden oluyordu.
1930’daki New York kiracılar grevi böyle bir ortamda patlak verdi. Talep çok açık ve netti: “Oturma hakkı bir insan hakkıdır!” O dönem New York’ta gökdelenlerin yükseldiği semtlerde ilk elden 400 aile kiracılar grevine katıldı ve grev giderek kitleselleşti. Olay “1930 New York kiracılar grevi” olarak tarihe geçti.
Bugünlerde yeni bir grevle hatırlanıyor o tarih. “Oturma hakkı bir insan hakkıdır, herkes için iskân adaleti için, kira ödemeyi reddedelim!” şiarı ile 1 Mayıs 2020’de, çağrısı sosyal medya üzerinden yapılan New York kiracılar grevine ilk elden 10 binin üzerinden bir destek geldi ve bu destek giderek yaygınlaşıyor. New Yorklu işçi ve emekçilerden ne kadarının kiracılar grevine katılacağı şimdiden kestirilemiyor elbette. Fakat 1930’lardaki katılımdan daha çok olacağı söyleniyor.
Bu kiracı/konut grevine katılanların küçük bir kısmı bekli dayanışma için katılacak, fakat büyük çoğunluğun başka bir seçeneği zaten yok. ABD’de milyonlarca insan önümüzdeki aylarda kiralarını ödeyemeyecek durumdadır. Nisan ayının ilk haftasında, ülke çapında kiracıların üçte biri (yaklaşık 13,4 milyon kişi) kiralarını ödeyememişti. O tarihten bu yana 26 milyon işçi daha işten çıkarılarak işsizler ordusuna katıldı.
Bu dramatik gelişmeler karşısında devlet her bireye bir defaya mahsus 1.200 dolar vererek, adeta alay ediyor. Zira New York City’de tek odalı bir evin ortalama aylık kirası bile yaklaşık 2.500 dolar civarında. Buna ek olarak, şehrin tahmini 500.000 yasadışı göçmeninin bu tür “mini yardımlara” erişimi de mümkün değil.
Direnişle dayanışma çağrısı
Kiracılar grevi organizatörleri “Amerika Birleşik Devletleri’nde hemen her zaman olduğu gibi, eğer insanlar kendi aralarında örgütlenmezlerse, hiçbir şey elde edilemez, 1 Mayıs’ta, milyonlarca New Yorkluyu kiralarını ödemeyerek kiracılar grevine destek vermeye çağırıyoruz.” çağrısında bulundular.
Bu gelişmelere paralel olarak, ABD Temsilciler Meclisi “Demokratlar” temsilcisi Ilan Omar, ülke çapında Covid-19 salgını süresince, tüm kira ve ipotek ödemelerini askıya alacak bir yasa çağrısında bulundu. Omar, “Kongre bu belirsizlik ve kriz döneminde hem yerel halkı hem de konut piyasasını istikrarlı hale getirmek için müdahale etme sorumluluğuna sahiptir” diyerek, esas amacının kiracıları değil, konut piyasasını “istikrarlı” hale getirmek olduğunu beyan etmiş oldu.
Kiracılar grevi organizatörleri aynı zamanda salgın öncesi New York’ta 92 bin evsizin olduğuna işaret ederek “salgın sonrasında da ‘normale dönmek’ diye bir şey olmayacaktır, iskân hakkı insan hakkıdır” diyerek, kiracılar grevinin önemine vurgu yapıyorlar.
Görüldüğü üzere konut hakkı gibi masumane bir hak bile kapitalist sistemde ticarileştiriliyor ve bir sömürü kaynağına dönüştürülüyor. Burjuvaziye ait tüm konutlar kamulaştırılıp, herkese ihtiyacına uygun sağlıklı ve güvenli konutların sağlanabileceği bir düzen olmadıkça, kapitalizm her alanda olduğu gibi konut alanında da sömürüsünü ağırlaştırarak sürdürmeye ve en alttakileri bir insan hakkı olan konut hakkından mahrum bırakmaya devam edecektir.