ABD üniversitelerinde gelişen kitlesel direniş, sınırlar ötesine taşarak Fransa, İngiltere, Kanada, Avustralya, Japonya gibi ülkelerin bazı üniversitelerine de yayıldı. Direnişin merkezi olan Amerikan üniversitelerinde ise öğrencilere karşı polis/yargı terörü ile siyonistlerin borazanı medya tekellerinin linç kampanyaları devam ediyor. Ancak bu zorbalık gençlere geri adım attıramıyor. Zira Biden yönetiminin histerik şiddetine rağmen direniş ikinci haftasında devam ediyor.
Direnen gençlere yönelik saldırıları yeterli bulmayan siyonist lobiler, bazı Kongre ve Temsilciler Meclisi üyeleri provokatif gösteriler de organize ediyor. Soykırımcı İsrail’e destek vermek için sokağa salınan güruhlar, direniş kamplarının kurulu olduğu üniversite kampüslerine girmeye teşebbüs ediyor. Filistin halkıyla dayanışmayı yükselten öğrenciler, bazı kampüslere giren İsrail destekçisi provokatörlerle çatıştı.
***
Kampüs direnişleri ve öğrencilere yönelik polis terörü hem ABD hem dünya gündeminin ön sıralarında yar alıyor. Buna rağmen ABD Başkanı Joe Biden, ayak üstü ettiği birkaç lafa dışında olaylara dair açıklama yapmaktan kaçındı. Suskunluk, Amerikan üniversitelerinin Filistin halkıyla dayanışmanın merkezlerine dönüştürülmesinin Beyaz Saray’da yarattığı sıkının boyutu hakkında fikir veriyor.
Geçen sürede direniş bastırılabilseydi Biden bir yükten kurtulacak, konuya dair konuşmak zorunda kalmayacaktı. Ancak direnişçi gençler ona bu fırsatı vermediler. Direnişin devam etmesi, bir aşamadan sonra Biden’ı konuşmak zorunda bırakmış görünüyor. Emperyalist rejimin başı sıfatıyla sonunda piyasaya çıkıp açıklamasını yaptı. ABD Başkan’ının açıklaması, “soykırımcı Biden” damgasını daha da koyulaştıran bir içerikte oldu.
Biden açıklama yaptığında gözaltına alınan öğrenci sayısı 1800’ü aşmıştı. Başka bir alemde yaşıyormuş gibi laflar eden Biden, gösterilerin barışçıl olmadığını iddia etti. Amerikan polisinin estirdiği terör dünyada tartışılırken, “Şiddet içeren gösterilere müsaade yok, barışçıl olanlara var” lafları sayıklayan Biden, “Bir toplumda farklı düşünen insanların bunu ifade etmesi demokrasinin gereğidir…” dedi. Oysa o bu lafları ederken “barışçıl” bir şeklide görüşünü dile getiren öğrencilere azgınca saldıran polisler öğrencileri göz altına almaya devam ediyordu.
Kampüslerdeki direnişin İsrail ve Ortadoğu politikalarını değiştirip değiştirmeyeceği soruna, “Hayır” diye yanıt veren Biden, öğrenci gençliğin başlattığı “Kampüs olaylarının” İsrail'e verdikleri desteği etkilemediğini de ekledi. Biden, bu tutumuyla soykırım suçunu işlemeye devam edeceklerini bir kez daha ilan etmiş oldu. Daha önce Gazze’de ateşkes yapılması için BM Güvenlik Konseyi’nde görüşülen tasaları veto eden Biden yönetimi, “Gazze’de soykırıma devam” politikasının halen geçerli olduğunu yinelemiş oldu.
Öğrenci direnişinin başlamasından kısa bir süre önce ABD rejimi Cumhuriyetçileri ve Demokratlarıyla İsrail’e 25 milyar dolarlık bir “yardım” paketi sağlanmasını onaylamıştı. Amerikan devlet sisteminin aldığı bu tutum, İsrail’in Gazze’de soykırım suçu işlemesinden sadece siyonist şeflerin değil, Beyaz Saray’daki zevatın da sorumlu olduğunu ispatlamaktadır.