Çin’in durdurulamayan yükselişi, mevcut dünya düzenine ve güç dengesine meydan okuma olarak kabul ediliyor. Önümüzdeki birkaç on yılda ise ABD’nin hegemon konumunu değiştirebilecek büyük potansiyellere sahip olduğuna inanılıyor. Çin’in yükselişinin şimdiden bölgesel ve küresel düzeydeki güç ilişkilerini değiştirmeye başladığı, ABD egemenliği altındaki “kurallara dayalı dünya düzeni”ni kabul etmediği ve bu egemenliğin aşınmasında önemli rol oynadığı genel kabul görüyor. Dolaysıyla Çin kendisini, yalnızca ABD’ye direnen bölgesel bir güç olarak değil, küresel bir güç olarak konumlandırıyor. Çin’in bir dünya gücü olarak yükselişini gerçekleştirmeyi amaçlayan Pekin yönetiminin dış politikası ise, doğal olarak Asya-Pasifik bölgesinin ötesini kapsayan küresel boyutlara uzanıyor. ABD’nin egemenliği altındaki bölgelerde de rekabet etme potansiyelini güçlendiriyor ve Ortadoğu bu bölgelerden biri olarak öne çıkıyor.
Ortadoğu’nun Çin açısından önemi ekonomik, siyasi ve jeostratejik açılardan giderek artıyor. Buna paralel olarak Çin, bölgede giderek daha aktif bir rol oynuyor. Bölgede büyüyen ekonomik varlığının merkezinde, öncelikle “yerel pazarları Çinli ticaret aktörlerine açmak ve petrol arzını güvence altına almak” var. Devasa “Kuşak ve Yol Girişimi” projesi, Çin’in hemen her alanda bölgedeki etkisini giderek arttırıyor. Güvenli enerji tedariki, Çin’in bölgedeki temel çıkarları arasındadır. Çünkü ülkenin petrol ihtiyacı büyük ölçüde Ortadoğu ülkelerinden karşılanıyor. Bunu, altyapı, ticaret ve finans alanındaki gelişmeler takip ediyor. Yanı sıra yeni yüksek teknoloji endüstrileri, nükleer teknoloji, uzay ve yenilenebilir enerjiler alanında da Çin’in Arap ülkeleriyle ilişkileri önemli ölçüde gelişti. Çin ekonomisinin ihracat pazarlarını büyütmek de Pekin’in önemli bir başka çıkar alanıdır. Buna göre Çin, bölgede ticaretini genişletti ve Arap ülkelerinin en önemli ticaret ortağı ve yatırımcısı oldu. Nitekim ikili ticaret oranı 2004’teki 36,7 milyar dolardan 2023’te 398 milyar dolara yükseldi.
***
Çin-Arap Ülkeleri İşbirliği Forumu (CASCF), Çin ile Arap ülkeleri arasında diyalog ve işbirliği için önemli bir platformdur. 2004 yılında siyasette, ekonomi ve güvenlikte çok taraflı koordinasyonu geliştirme hedefiyle kurulan Çin-Arap Devletleri İşbirliği Forumu’nun 10. Bakanlar Konferansı 30 Mayıs Perşembe günü Pekin’de gerçekleştirildi. Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, forumun açılış töreninde, Çin’in Arap ülkeleriyle birlikte çalışarak “beş işbirliği çerçevesi” (inovasyon, finans, enerji, ekonomi, ticaret ve kültürlerarası alışveriş) oluşturmaya hazır olduğunu belirtti.
Forumun kuruluşunun 20. yıl dönümüne denk getirilen toplantıda, “Çin ile Arap dünyası arasındaki birliğin öneminin” yanı sıra, bölgesel ve uluslararası konularda “ortak ses oluşturma” arzusuna da dikkat çekildi. “Çin ve Arap ülkelerinin küresel güneyin önemli temsilcileri olduğunu” hatırlatan Çin Dışişleri Bakanı, ilgili ülkelerin “önemli tarihi sorumluluklar taşıdıklarına” vurgu yaptı. “Ortak geleceğe sahip bir Çin-Arap topluluğu inşasının gerekliliğini” savundu. Filistin konusunda ise tarafların paylaştığı “sağlam duruş ve temel fikir birliğine” vurgu yapıldı. Ateşkesin teşvik edilmesi, insani yardımların sağlanması, Filistin halkının zorla yerinden edilmesine karşı çıkılması, Filistin’in BM’ye tam üye olmasının desteklenmesi ve iki devletli çözümün teşvik edilmesi konularında mutabık kalındığı belirtildi.
İşbirliği “çok boyutlu ve derinlemesine gelişiyor”
Bu forumda Şi Jinping ile Arap ülkelerinin liderleri, Filistin sorunu dışında güncel bölgesel ve uluslararası meselelere ilişkin “derinlemesine” tartışmalara odaklandı. Katılımcı liderler, dünyanın ikinci büyük ekonomisi ile Arap ülkeleri arasındaki işbirliğini güçlendirmeye karar verdi ve "Ortak Gelecek İçin Çin Topluluğu"nu inşa etmenin önemlerini tartıştı. Önde gelen Arap ülkeleriyle yaptığı konferansta Şi, Orta Doğu’nun “geniş kapsamlı kalkınma umutlarına sahip bir bölge olduğunu” savundu. Enerji sektöründe Arap ülkeleriyle iş birliğini derinleştirmek istediğini açıkladı. Taraflar arasındaki ilişkilerde bir başka dönüm noktası olacak olan "Çin-Arap Devletleri Zirvesi"nin 2026 yılında Pekin’de yapılacağını duyurdu. Bu ve benzeri gelişmelerden hareketle, pek çok Çinli ve bölgesel gözlemci, Çin-Arap İşbirliği Forumu’nun kuruluşundan bu yana pek çok önemli başarıya imza attığını dile getiriyor.
Yansıyan bilgilere göre Çin-Arap işbirliği “çok boyutlu ve derinlemesine” gelişiyor. Yeşil ekonomi, yüksek teknoloji ve bölgesel güvenlik yönetişimi, her iki taraf arasındaki işbirliğinin yeni odak noktaları haline geliyor. İnovasyon çerçevesinde Çin, Arap ülkeleriyle sağlık, yapay zeka, yeşil kalkınma, modern tarım, uzay ve bilgi teknolojileri alanlarında on ortak laboratuvarın yanı sıra merkezler de kurmayı planlıyor. Kimi "naif" analistler, anlaşmaların Çin ve Arap devletlerinin kalkınmasına yardımcı olmakla kalmayacağını, yanı sıra Orta Doğu’da sözümona “barış ve istikrara da olumlu katkı sağlayacağını” öne sürüyor. Ayrıca başta yapay zeka ve dijital ekonomi olmak üzere yüksek teknoloji alanının ikili işbirliği için yeni bir itici güç olacağı ve Çin-Arap işbirliğine yeni bir ivme kazandıracağı ve “Çin ile Arap devletleri arasındaki kalkınma işbirliğinin yeni bir aşamaya gireceği” öngörülüyor. Buna göre: “Çin-Arap ilişkileri bir yandan her alanda, her koşulda ve sürdürülebilir işbirliğinin yeni özelliklerini gösterecek. Öte yandan Çin ile Arap ülkeleri Orta Doğu’daki sıcak noktalara odaklanacak...”
Çin’in birçok Arap ülkesiyle ilişkileri, ortaklıktan stratejik işbirliği düzeyine doğru gelişmiş ve kalkınmadaki atılımlarla stratejik ortaklığa yükseltilmiştir. Çin, Arap ülkeleriyle daha yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor ve bölgesel meselelerde güçlü bir arabulucu olarak rol almak istiyor. Bölgenin ve dünyanın çözüm bulamadığı pek çok sorunla karşı karşıya olduğu bir ortamda, Çin ve Arap liderlerin bir araya gelmesi, Gazze’deki çatışma dahil olmak üzere dünya için yeni değişimler vaat edebileceği gibi abartılı değerlendirmelere konu ediliyor.
Orta Doğu’da Çin’in çıkarları ABD’nin çıkarlarıyla çatışıyor ve Çin, ABD’nin bölgedeki etkisini dengelemekle giderek daha fazla ilgileniyor. Başka bazı faktörlerin ve gelişmelerin yanı sıra İran’la ilişkiler ise Çin’e ABD etkisini dengelemek için çeşitli fırsatlar sunuyor. İran’a yönelik Çin’in jeostratejik bölgesel politikası alanında aldığı mesafe, Çin’in ABD pahasına bölgede nüfuzunu giderek güçlendirdiğini gösteriyor.