Emek Çalışmaları Grubu “2019 Yılı İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu”nu açıkladı. Bir grup akademisyen, araştırmacı ve sendika uzmanından oluşan ve basına yansıyan işçi eylemleri ve grevleri üzerine 2014 yılından bu yana çalışma yapan Emek Çalışma Grubu, amacının “işçi mücadelelerinin görünürlüğünü arttırmak” olduğunu belirtiyor.
Emek Çalışma Grubu yayınladığı 2019 yılı işçi eylemleri raporu için “emek haberleri üzerine uzmanlaşmış iki haber sitesi Kızıl Bayrak, Evrensel Gazetesi ve bir medya takip ajansı aracılığıyla tüm yerel ve ulusal yazılı basın tarandığını” ifade ediyor. 2019 yılında gerçekleşen işçi sınıfı eylem ve grevlerine yakından bakıldığında binlerce işçinin hak mücadelesine katıldığı görülmektedir. Rapora göre genel eyleme katılan kişi sayısı yaklaşık olarak 279 bindir. En yoğun katılımın 1 Mayıs mitingleri olduğu görülmektedir.
Eylemlerin %25’inde iş durdurma
İşçilerin gücü üretimden gelen gücüdür. 2019 yılı işçi eylemlerine baktığımızda bunun önemini bir kez daha görüyoruz. İşçi mücadelesinde önemli bir yer tutan işyeri temelli eylemlere katılım 65 bindir. İşyeri temelli eylemlerin %25’inde üretimi durduran ya da yavaşlatan eylemler gerçekleşmiştir. Fiili ya da yasal grev, iş yavaşlatma, işyerini terk etmeme gibi üretime yönelik eylemlere bakıldığında 2019’da 423 eylemin 104’ü üretimde gerçekleşen eylem türü olarak gözlenmiştir. Geçen yıllarda olduğu gibi, özel sektör taşeronu işçilerin de üretimde gerçekleşen eylem oranı en yüksektir. Bunun sebebi bu kategorideki inşaat işçisi yoğunluğu ve sektördeki yaygın ücret gasplarına karşı işçilerin sıkça iş durdurma eylemlerine başvurmasıdır.
1.348 işçi eyleme katıldığı için işten atıldı
Yalnızca basına yansıyan eylemlerin değerlendirmeye alındığı rapora göre, 1.348 işçi hak arama eylemlerine katıldığı için işten atılmıştır. Bunların 749’u işyerinde sendikalaşma çalışması yaparken işten atılmıştır. Sendikalaşan işçiler üzerindeki baskı ve işten atma saldırısı her koşulda devreye sokuluyor.
Sendikalaşma, zam talebi, kadro talebi gibi eylemlerin oranı son iki yıldır %50 civarında seyrederken, 2019’da %29’a inmiştir. 2019 yılında üretimde gerçekleşen eylemlerin ve “hak geliştirme” eylemlerinin oranındaki düşüş dikkat çekicidir. Eylem sayısı geçen yıllara paralel olsa da eylemlerin niteliği ve gücünde bir düşüş yaşandığını görmek gerekir.
İşkollarına göre yapılan değerlendirmede ise işyeri temelli gerçekleşen eylemlerin %17’si metal, %11’i inşaat, %10’u genel işler, %10’u tekstil işkolundadır. 2018’e göre metalde gerçekleşen eylemlerin oranı düşmüş, tekstilde gerçekleşen eylem oranı yükselmiştir.
İşçi sınıfına dönük saldırıların arttığı bir dönem olan 2019 yılı içerisinde günlük ortalama tekil eylem sayısı 2,9’dur. Bir başka deyişle Türkiye’de işçiler 2019 yılında günde ortalama 3 eylem gerçekleştirmiştir.
Ücret gaspında artış
Yasalardan da güç alan patronların ücret gaspı saldırısı her geçen yıl artıyor. Rapora göre, işçilerin mücadelesinde ‘ücret gaspı’ eylem nedeni olarak öne çıkan başlıklardan biri. “İşteyken ücret gaspı oranı” 2017’de %14’ken; 2018’de %16’ya, 2019’da da %22’ye çıkarak yükselmiştir. Yasalardan da güç alan patronların ücret gaspı saldırısı her geçen yıl artıyor.
Eylemlerin %16’sına engelleme
İktidarın işçilerin en küçük hak arama mücadelesinden korkusu eylem yasaklarında kendini gösteriyor. 2019 yılında işyeri temelli eylemlerin %16’sı işyeri güvenliği ya da kolluk kuvvetleri tarafından engellenmiştir.
2019 yılında kitleselliği ile dikkat çeken eylemlerin başında 1 Mayıs gelmektedir. En yaygın gerçekleştirilen 1 Mayıs eylemlerine Türkiye’deki toplam katılım yüzbinlerle ifade edilmektedir.
Birleştirici güç işçi sınıfının mücadelesi
Ülkedeki ekonomik kriz, kıdem tazminatının fona devri, grev yasakları, sendikalaşmaya dönük saldırılar, yüksek vergi kesintileri ve çalışma koşullarının ağırlığı gibi saldırıların yansıması olarak 2019 yılında, 1 Mayıs’ın kitleselliği, yaygınlığı ve günde ortalama 3 eylem yapıldığı görülüyor.
Henüz birleşik ve örgütlü bir mücadeleden uzak olan işçi sınıfının bu zor ve baskı ortamında mücadele öğelerini alttan alta biriktirdiğini, saldırılara karşı tekil de olsa ses çıkarabildiğini yansıyan raporlar ortaya koyuyor. Pandemi ile birlikte daha da ağırlaşan yaşam koşullarına, siyasal baskı ve zora karşı direnişlerin, kitlesel eylemlerin yaşandığı bu sürecin birleştirici ve değiştirici gücü, işçi sınıfının mücadelesi olacaktır.