Sendikalar işçi sınıfının mücadele örgütleridir. Fakat uzlaşmacı sendikal anlayışların elinde, çoğu sendikal bürokrasinin denetiminde olan sendikalar, patronların sözcüsü haline dönüştürülmüştür. Bu hakim anlayışlar, işçiler adına sözleşme masalarında sonu gelmeyen tavizler vermeyi iş edinmişlerdir. Bu anlayışın temel ilkesi şudur: Yüz yıllar boyu can pahasına mücadele ile kazanılanı masada teslim etmek! TEKSİF, DİSK Tekstil, Öz İplik-İş sendika bürokratları o masada oldukça işçilerin emeği, hakları ve geleceği asla olmayacaktır.
Sendikal hareketin içinde bulunduğu uzlaşmacı-sınıf işbirlikçisi ihanet tablosu yıkılmadıkça, sendikaların bugünkü bürokratik yapı ve işleyişini yıkmadıkça, işçi sınıfının kendi hakları uğruna örgütlenmesi ve sermayenin saldırılarının püskürtülmesi mümkün değildir.
Son birkaç aydır artık dünya gündemine oturan ekonomik kriz, tekstil toplu sözleşmesinde de patronların en önemli kozlarından birini oluşturuyor. Sermaye bir kez daha krizin faturasını işçi ve emekçilere kesmeye başladı. Kuşkusuz bu krizin yaratanı işçiler değil burjuvazinin aşırı kâr hırsıdır, dolayısıyla faturayı da işçiler ödemek zorunda değildir.
Tekstil İşverenleri Sendikası’nın kriz kozunu en iyi şekilde kullanmaya çalıştığı ortadadır. %3’lük maaşlara zam teklifinin ardında yine kriz bahanesi yatmaktadır. Yanı sıra işten çıkarmalar, ücretsiz izinler ve denkleştirme de bunun sonucudur.
Yünsa’ya gelen Çerkezköy Şubesi TEKSİF bürokratları sözleşmenin üç yıl olacağını ve artık altı aylık zam dilimi değil yıllık zam dilimi olabileceğini belirtmiş. Aynı zamanda böylesi bir kriz döneminde yüzde 5 bile alınsa iyi olacağını, sosyal hakların iyileştirileceğini söylemiş. Buradan da anlaşılıyor ki aslında sözleşme %5’in bile altına imzalamışlar. 30-31 Ağustos’ta ise bir görüşme daha olacağı söyleniyor.
Tekstil patronlarının politikasının şimdilik bir karşılık bulduğunu da söylemek mümkün. Bir yandan krizin olması, işsizliğin kitlesel boyutları aştığının söylenmesi ve bu arada bir dizi önemli fabrikada işçi kıyımlarının yaşanması işçilerde büyük bir korku oluşturmuş durumda. Sürecin başından beri tüm hoşnutsuzluğuna rağmen toplu sözleşmeden çok bir beklentisi olmayan tekstil işçileri, ortaya çıkan krizle birlikte tedirginlik içerisine girmiş oldular.
Devrimci öncü tekstil işçileri ne yapmalıdır?
Tekstil işçilerinin de taleplerini savunacak tek güç kendi kollarıdır. Öncü işçiler, birleşik mücadelenin kanallarını zorlayacak taban örgütlülükleri yaratmak için yoğun çaba harcamalıdır. Tekstil patronlarıyla girilen kavgayı kazanmanın yolu; örgütlü-örgütsüz, TİS kapsamındaki-dışındaki tüm tekstil işçilerini mücadeleye çekecek ortak örgütlülükler oluşturmaktan ve buna uygun bir mücadele hattı izlemekten geçmektedir.
Mücadele çizgimiz
- Ücret sendikacılığı mahkum edilmeli, sermayenin ideolojik, siyasal, sosyal ve ekonomik tüm saldırılarına karşı bütünsel bir mücadeleci hattı izlenmelidir.
- Fiili-meşru mücadele esas alınmalı, her türlü uzlaşmacı anlayış mahkum edilmelidir.
- Tabanın söz ve karar hakkı esas alınmalı, sendika yönetimlerinin inisiyatifi buna tabi kılınmalıdır.
- İşten atmalar, ücretsiz izinler, hak gaspları karşısında mücadeleci bir tutum alınmalı, yönetimler tarafından işçilerin aleyhine olacak hiçbir uzlaşmaya imza atılmamalıdır.
Tekstil İşçileri Birliği