Koronavirüs salgını tüm dünyada büyük bir yıkım yaratmaya devam ediyor. Dünya çapında 5 milyon insan salgına yakalanırken, emekçiler salgının çok yönlü sonuçlarıyla boğuşmaya devam ediyorlar.
Üretimin daralma içine girdiği bu süreçte, salgından en fazla etkilenen sektörlerden biri ise tekstil oldu. Ancak asıl yıkımı ise tekstil işçileri yaşadı. Binlerce tekstil fabrikası kapanırken, milyonlarca tekstil işçisi hiçbir güvencesi olmadan işten çıkarıldı.
Dünya çapında tekstil ve hazır giyim pazarının büyük çoğunluğunu küresel firmalar elinde tutuyor. Inditex Grup, H&M, Marks and Spencer, Primark, Best Seller gibi firmaların ürünlerinin üretimleri ağırlıklı olarak uzak doğu ülkelerinde yapılıyor. Çin başta olmak üzere, Bangladeş, Hindistan, Pakistan ve Myanmar gibi ülkelerde ucuz iş gücü ile tekstil ürünleri üretiliyor. Çin, tekstil sektörünün en büyük üreticisi ve ihracatçısı iken, Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Endonezya gibi ülkeler de peşisıra geliyor. Türkiye ise, tekstil sektöründe dünyada 6. sırada iken, AB tekstil pazarında ise Çin’den sonra ikinci sırayı alıyor.
Milyonlarca tekstil işçisinin emek gücünün sömürüsünden devasa karlar elde eden uluslararası firmalar, salgın süreciyle beraber üretimlerini durdurmakla birlikte, siparişlerini iptal ettiler, üretilen ürünlerin sorumluluğunu dahi reddettiler, ödemelerini yapmadılar. Tüm bu tabloya ek olarak tedarikçi firmaların karlarını düşünmeleri, hükümetlerin sermayenin çıkarlarını koruyan politikalar izlemesi sonucu tüm fatura tekstil işçilerine kesildi. Dünya çapında yüz binlerce tekstil işçisi işsizliğe, yoksulluğa ve açlığa terkedildi.
Türkiye’de tekstil patronları en az kayıpla süreci atlatmak derdinde…
Koronavirüsün ilk olarak Çin’de ortaya çıktığı dönemde önlerinin açılacağını düşünerek büyük bir sevinç duyan Türkiyeli tekstil sermayedarlarının sevinçleri de kursaklarında kaldı. Zira, küresel çapta olan salgın, Türkiye’de tekstil sektörüne de darbe vurdu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, mart ayında giyim sektöründe bir önceki aya göre %20, tekstil de ise %14’lük düşüş yaşanırken, bu gerilemenin mayıs ayında da devam ettiği ifade ediliyor.
Küresel firmalara çalışan tekstil patronları ise en az kayıpla bu süreci atlatmak için, bir yandan uluslararası firmalara rica-minnet ediyor, öbür yandan ise teşvikleri daha da uzatması için AKP iktidarına baskı uyguluyor.
İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Mustafa Gültepe geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, küresel firmalardan siparişi verilen ve depolarda bekleyen ürünlerin ödemelerinin yapılmasını ve “esnek ödeme” yöntemlerinin uygulanmasını istedi. Yapılan açıklamada şunlar söylendi:
“Ticaret ortaklarımızdan siparişi verilmiş üretim aşamasındaki ve üretimi tamamlanmış ürünleri normal ödeme koşullarında kabul etmelerini talep ediyoruz. Ayrıca, depolarımızdaki üretilmiş ürünlerin sevk edilmiş olarak kabul edilmesini talep ediyoruz. Ödemelerle ilgili olarak, esnek ödeme yöntemleri oluşturabileceğimizi ve küresel hazır giyim tedarik zincirini sürdürebilmek için ortak çözümler bulabileceğimizi düşünüyoruz. Kısacası, ticaret ortaklarımızdan Korona gündemi sona erene kadar tedarikçilerini desteklemelerini bekliyoruz."
Aynı şekilde AKP iktidarından ise talep edilen 4 maddelik acil önlem paketinde, kısa çalışma ödeneğinin 5 aya çıkarılması, SGK primleri ve vergi ödemelerinin bir yıl ertelenmesi, KDV alacaklarının %90’ının teminat mektubu karşılığında firmalara ödenmesi ve depoda kalan ürünlerinin stok maliyetlerinin karşılanması yer alıyor.
Türkiye’de de süreçten en az kayıpla çıkmak için uğraşan tekstil sermayedarları, üretimin temel öğesi olan işçi maliyetlerini düşürmeye çalışıyorlar. Kısa çalışma ödeneği ile, ücretsiz izinlerle, telafi çalışmalarla salgının faturasını işçilere çıkarmaya çalışıyorlar.
Sendikalar ne yapıyor?
Yüzbinlerce işçi işsizlikle, ölüm tehlikesi ile, açlıkla, yoksullukla boğuşurken, sendikalar ne yapıyor peki? Salgın öncesi süreçte, işçilerden uzaklaşmış, kastlaşmış bürokratların denetimindeki sendikalar, salgın sürecinde ise işçilerin yaşadığı sorunlardan tümüyle uzaklaşarak işçileri adeta salgın belasıyla baş başa bıraktılar.
Olağan zamanlarda tedarikçi firmalara “baskı unsuru” olarak gözüken, kapitalist düzenin devamlılığı için sınıf çatışmasını değil, uzlaşmacılığını esas alan, çok sayıda sendikayı bünyesinde barındıran çatı örgüt “Industriall” ise, tekstil sektöründe tablo bu denli vahim hale gelmişken şunları söylüyor:
“Markalar, çalışanlar ve hükümetler işçi sendikaları ile birlikte acil olarak toplanmalı ve bu eşi görülmemiş dönemde, kriz geçtikten sonra endüstrinin gelecekteki yaşayabilirliğini sağlamak için hazır giyim işçilerini destekleyici yollar bulmalı.(26 Mart tarihli Indüstriall açıklaması..)”
İşçi sınıfının çıkarları için mücadele etmek ve tüm bunlar için işçileri seferber etmek yerine, Industriall’in yaptığı şey sermaye iktidarı ve onun sözcüleri ile uzlaşma yöntemlerini önermek ve sermayeye tavsiyelerde bulunmak…
Türkiye’de tekstil sektöründe hakim sendikalar için söylenebilecekler de farklı değil.. Adeta işçilerin salgın ve açlıkla savaşımını boş gözlerle izleyerek, işçileri bir başlarına bıraktılar. Halihazırda işçi hastalığı haline gelen koronavirüs koşullarında patronların saldırılarına, keyfi tutumlarına adeta gözlerini kapattılar/ kapatmaya da devam ediyorlar.
İndustriall üyesi olan Türkiye’deki sendikalardan (Teksif ve Disk Tekstil) sektörde dünya çapında yaşanan gelişmeler ve krizi sessizlikle karşılarken, Öz İplik İş ise küresel firmalara, “işçilerin çıkarlarını korumak üzere fon oluşturulsun” önerisinde bulundu. Tedarikçi firmalara sorumluluk yüklemeden, acil talepler üzerinden mücadele örgütlemek yerine sermayeye tavsiyelerde bulunmakla yetindi.
Türkiye’de tekstil işçilerinin sorunları artarken, dünya çapında tekstil işçileri de ağır bir krizi yaşamaya devam ediyor. Direnmek dışında başka bir şansı olmayan Bangladeş ve Pakistan gibi ülkelerdeki işçi kardeşlerimiz grev ve eylemlerle bu yıkımın sona ermesini, ücretlerinin ödenmesini ve salgının faturasının işçilere çıkartılmasını protesto ediyorlar.
Salgın sürecinde daha da pervasızlaşan bu vahşi sömürü zincirlerini, ancak tekstil işçilerinin enternasyonal mücadelesi ve dayanışması kıracaktır.
Tekstil İşçileri Birliği