Kapitalizmin en vahşi biçimiyle hüküm sürdüğü ülkelerden biri olan Bangladeş’te, çoğunluğu kadınlardan oluşan tekstil işçileri çok düşük ücretle, kötü ve ağır koşullarda çalıştırılıyorlar. Dünyaca ünlü giyim mağazalarının ucuz işgücü merkezi olan ülkede, çoğu kaçak olan fabrika binaları işçilerin güvenliği için büyük tehlike oluşturuyor. 2013 yılında Rana Plaza’nın çökmesi sonucu binden fazla işçi yaşamını yitirmişti. Başbakan Şeyh Hasina, Rana katliamı sonrasında, “Binaların yüzde 90’nı kaçak, ne yani hepsini yıkmamızı mı bekliyorlar?” demiş ve bu konuda önlem almayacaklarını duyurmuştu.
Bangladeş’te öteki sınıf kardeşleri gibi tekstil işçileri de koronavirüs nedeniyle “açlıktan ya da hastalıktan ölmek” acı ikilemiyle yüz yüze kaldılar. Salgının tetikleyip ağırlaştırdığı krizin en çok etkilediği sektörlerden biri tekstil oldu. Salgın nedeniyle giyim mağazalarının kapatılması sonucunda talep önemli oranda düştü. Bu da ülkedeki fabrikaların kapanmasına yol açtı ve tekstil işçilerini açlıkla yüz yüze bıraktı.
Tekstil devleri milyarlarca dolarlık siparişleri iptal ettiler
Sadece Bangladeş’te milyonlarca tekstil işçisi, Avrupa’da mümkün olmayan ucuzlukta işgücü olarak, tüm dünyaya üretim yapıyor. Üretimin durması sonucu yabancı şirketler son haftalarda 3 milyar euro değerindeki siparişleri iptal ettiler. Bunlar arasında Primark, C&A gibi tekstil devleri ile Zara ve Akther markasını içeren İspanyol şirketi var.
Dünya genelinde tedarikçilerine “sadık” kalan şirketler bile gelecekte yurtdışından daha az mal sipariş etmek durumunda kalabileceklerini söylüyorlar. Önlemlerin halihazırda hafifletildiği ülkelerde dahi talebin ancak yavaş yavaş artacağı öngörülüyor. Zira giyim mağazalarının açılması durumunda bile alışveriş oranının çok düşük seviyede seyredeceği düşünülüyor. Bu da işsizliği ayrıca tetikleyecektir.
Bangladeş’te durum daha da vahim. Ülkede sadece tekstil sektöründe çalışan 4 milyon tekstil işçisinin bir milyonu işini kaybetti. İşini kaybedenlerin çoğunluğu kadınlar, zira sektörde çalışanların yüzde 80’ni kadınlardan oluşuyor. Kamboçya, Myanmar ve Hindistan’ın tekstil fabrikalarındaki yüz binlerce işçi de aynı kaderi paylaşıyor.
Tekstil işçileri büyük acılar çekiyor, adeta açlığın girdabına itiliyor. “Tedbir-yardım paketleri”nde onların payına bir şey düşmüyor. Dolayısıyla “paketlere” ve devlete de güvenmiyorlar. Dakka’daki Politika Diyalog Merkezi düşünce kuruluşunun direktörü Khondaker Golam Moazzem de benzer bir görüşe sahip: “Çoğu tekstil işçisi şu anda büyük mali zorluklarla karşı karşıya. Hükümetin gıda paketlerine muhtaç olmak zorunda kalacaklar.” Nitekim, yalnız yaşayan annelerin ve evde kalan kadınların çalıştığı sektörde kapı dışarı edilen kadın işçiler, kira ve geçim bir yana, “Evde kendimizi korumak için sabun almak için daha fazla paramız yok” diyorlar.
Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina hükümeti, mart ayı sonlarında işçilerin ücretlerinin ödenmesine yardımcı olmak için fabrika sahiplerine yaklaşık 590 milyon dolarlık devlet yardımı sözü vermişti. Dakka’daki BRAC Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, bu gerçekleşmedi ya da kısa bir süreliğine ve işçilerin sadece bir kısmını kapsayacak biçimde gerçekleşti.
Açlık ve hastalıklar artıyor
Tekstil fabrikalarının yaygınlaşması milyonlarca ev kadınını fabrika yaşamına çekti. Kadın tekstil işçileri, “Yalnız yaşayan anneler ve ev kadınları tekstil endüstrisinde iş buldu ve iş, hayatımızı değiştirdi” diyorlar. Ama şimdi bu aynı kadınlar gerisin geri evlerine gönderildiler. Kadın işçiler, “Fabrikalar kapanırsa, bütün bu kadınlar açlıktan ölecekler” derken, nesnel bir gerçeğe dikkat çekmiş oluyorlar. Korona nedeniyle ülkede açlık ve işsizliğin yanı sıra tedavisi kolay olan hastalıklar da artıyor.
Bangladeş’in tekstil endüstrisi, Çin’den sonra dünyanın en büyük ikinci sanayisidir. Son zamanlarda sanayi 40 milyar dolar civarında bir üretim gerçekleştirdi. Bu miktar ülkenin toplam ihracatının yüzde 84’ünü ve gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 13’ünü oluşturuyor. Dolayısıyla tekstil sektörü Bangladeş ekonomisinin motoru sayılıyor. Son yıllarda %8 büyüyen tekstil sektörünün bu yılki büyümesinin, Dünya Bankası’nın tahminlerine göre sadece yüzde iki olabileceği belirtiliyor.
Koronavirüsün yayılmasını önlemek için tüm fabrikalar geçici olarak kapanmak zorunda kaldı. Gelinen aşamada talep düşük olsa bile, fabrika sahipleri fabrikalarını kapalı tutamayacaklarını söylüyorlar. Zira Vietnam ve Çin gibi ülkelerdeki tekstil üreticileri müşterileri kendilerine çekiyorlar.
“Acımasız ikilem”
Yetkililer, ülkedeki 4.000’den fazla fabrikanın mümkün olan en kısa sürede yeniden açılmasını istediler. Bangladeş Giyim Üreticileri ve İhracatçıları Birliği (BGMEA), salgın sırasında işçilerin sözüm ona güvenliğini “garanti etmek” için tasarlanmış yönergeler yayınladı. Örneğin, terziler birbirlerinden uzak durmalı, bir yüz maskesi takmalı ve düzenli olarak ellerini yıkamalıdır. Ancak buna rağmen yetkililer, muhtemelen enfekte olmuş birinin virüsü fabrikadan fabrikaya taşıyacağından korkuyorlar.
BGMEA Başkanı Rubana Huq, durumu “acımasız ikilem” olarak nitelendiriyor: “Fabrikalar kapalıysa, insanlar tam anlamıyla açlıktan ölebilirler. Fabrikalar açıldığında ise insanlar hastalıktan ölebilirler. ... Ne yaparlarsa yapsınlar insanlar ölecek.” Huq’un sözleri, işçilerin vahşi kapitalizm karşısındaki kaderinin çarpıcı bir özeti aslında.