Depremin büyük bir insan kıyımına dönüştüğü bir atmosfer sonrasında seçimler gerçekleştirilecek…
Markette az biraz indirim bekleyen emekçiler, fabrikalarında zam isteyen işçiler, eğitim ve gelecek isteyen öğrenciler, eşitlik isteyen kadınlar, haklarını isteyen Kürt halkı, deprem sonrası ihtiyaçlarının karşılanmasını bekleyen depremzedeler, herkes nefesini tutmuş seçimleri bekliyor. Ortak aday tartışmalarından milletvekili adaylarına, açıklanan seçim bildirgelerinden manifestolara kadar her şey 14 Mayıs’tan sonraki günlerin umudunu pazarlıyor. İktidarından düzen muhalefetine tüm güçler “gelecek güzel günler” pazarlaması yapıyor. Dolayısıyla ortaya konulan söylemler/vaatler, sorunların ve duyguların sömürüsünden başka bir şey ifade etmiyor.
İktidarı ve muhalefetiyle düzen siyaseti bir yandan deprem gündemini istismar ederken öte yandan yaklaşan seçimlere hazırlanıyor. Düzen siyasetinin gerçekte tek gündemi seçimler. Başta deprem olmak üzere yaşanan tüm toplumsal, ekonomik sorunları ya sosyal demagojinin ya da birbirlerini suçlamanın birer argümanı olarak kullanıyorlar. Düzen siyasetinin seçim gündemi üzerinden sergilediği bu kirli oyunu ilk defa izlemiyoruz.
Burjuvazinin ahlakı tam olarak budur! Emperyalist-kapitalist dünyada ilişkilerde dostluk, düşmanlık hep geçicidir. Var olan tek geçerli şey “çıkar”lardır. 21 yılda kardeşler katil ve darbeci olduysa, “One minüte” şovlarını telefon görüşmesi sevinçleri izlediyse, söylemde Siyonizm’e karşı mücadele derken pratikte birçok anlaşma imzalandıysa, ak olanın kara, adalet denilenin hukuksuzluk, kalkınmanın emekçiler için çöküş olduğu bir düzlemde, deprem söylemleri de timsah gözyaşlarından ibarettir.
15 Şubat gecesi depremzedelerle dayanışmak amacıyla büyük bir şovla bağış kampanyası yapıldı. Toplanan miktarın yaklaşık 115 milyar TL olduğu açıklandı. Bu paranın 90 milyar TL’si kamu kurumları tarafından verildi. Ancak toplandığı açıklanan paranın akıbeti belli değil, toplandıysa eğer ne yapıldığı ise şimdilik belirsiz. Ayrıca sermaye iktidarı, depremin yol açtığı yıkımın ekonomik faturasını da işçi ve emekçilere ödetecektir. Uygulanan ekonomi politikalarsa seçim sonrasında ekonomik yıkımı daha da büyütmektedir. “Olağan” koşullarda bir seçim yapıldığı takdirde seçimlerin sonucunda ne olursa olsun, kabaran ekonomik fatura mutlaka işçi ve emekçilerin sırtına yıkılmaya çalışılacaktır.
***
AKP iktidarının 21 yılda yaktıkları yapacaklarının teminatıdır. Depremin birinci ayında çıkartılan “Afet yeniden imar fonu” ile Saray rejimi derdinin temelde ne olduğunu bir kez daha gösterdi. Fonun işlevi şu şekilde anlatılıyor: Toplanan paraları müteahhitlere ödenmek üzere ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına aktarmak. Bunu sadece müteahhitlere dönük özel ilgi olarak anlamamak gerekiyor. Erdoğan yönetimi özellikle de seçim öncesinde sermayeye kaynak yaratmadaki istikrarını kanıtlamak zorunda.
Soylu, deprem bölgesinde yaptığı 9 Nisan tarihli açıklamasında yine bir başarı hikayesi yazdı. Ancak bilim insanlarının deprem bölgesine dair raporları bunun gerçek olmadığını gösteriyor. Daha önce kahvaltılık ihtiyacını dile getiren Soylu’nun söylediğine göre, konteyner sayısı 58.500 ve Mayıs’ta bunun 100 bine tamamlanacağı iddia ediliyor. Bu açıklamaların seçim öncesinde reklam amaçlı yapıldığı çok açıktır. TTB’nin son raporuna göre deprem bölgesinde toplamda 15 milyon 200 bin kişiden 6 milyon kişi barınma sorunuyla karşı karşıya bulunuyor.
Depremin ilk günlerinde çadırda kalarak şov yapan düzen muhalefeti de benzer vaatler sunmaktadır. Kılıçdaroğlu da yaptığı açıklamalarda deprem konutlarının hak sahiplerine bedelsiz verileceğini iddia etti. Ancak bu vaatlerin kaynağının nereden sağlanacağı ise belirsizdir. 5’li çeteye değil de başka kapitalistlere aktarılan kaynaklarla bu sorun çözülmeye çalışılacak ve bunun bedeli yine emekçilerin sırtına yıkılacaksa, “bedelsiz” söylemi nereye denk düşmektedir?
***
Depremden etkilenen/etkilenmeyen tüm işçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesi ancak gerçek ve kalıcı çözümler üretebilir. Bunun dışındaki tüm vaatlerin seçim odaklı olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Depremin yarattığı yıkımı istismar eden haramilerden hesap sormak için önümüzdeki 1 Mayıs, işçi ve emekçilerin seçim günü olmalıdır.