“Güçlenerek yolumuza devam edeceğiz, daha çok kenetleneceğiz!”

Kocaeli Çayırova’da bulunan Amana Foods fabrikasında işten atılan Yunus Akbay ile çalışma koşulları, sendikalaşma süreci ve işten atılma süreci üzerine sohbet ettik.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 16 Şubat 2021
  • 17:30

-Amana Foods’daki çalışma koşullarını anlatabilir misiniz?

Fabrikadaki çalışma koşulları çok ağır. İşçinin çıkarı hiç gözetilmiyor. İşçi sağlığı hiç düşünülmüyor. Bir iş kazası olduğu zaman hemen örtbas ediyorlar. Sigortasız çalışanlar var. Denetime gelindiğinde, patronun akrabası olduklarını söylüyorlar. Göçmen işçi de çalışıyor. Pandemi başladığında maske ve eldiven dağıtmıyorlardı. Fabrikada önlemler çok geç alındı. “Maliyeti yüksek” diye hala eldiven verilmiyor. Konserve kutularını tutup içine yiyecek doldurulurken herkesin elleri kesiliyor. Zor şartlarda, sulu ve soğuk bir ortamda çalışılıyor. Örneğin bir kışlık mont veriyorlar, onu sadece yaz havasında giydiğimizde faydası oluyor. Kıyafet ve yemek konusunda birçok sıkıntımız var. Yemekler çok kötü. Servislerle ilgili sürekli sorunlar yaşıyoruz. Hep farklı şoför geliyor, saat değişiyor, güzergahı bilmiyorlar.

Pandemi dönemi çok zor geçti. Önlemlerin olmaması işçilerin kaygısını çok büyüttü. Fabrikada salgına yakalanan arkadaşlar oldu. Bir günde 10 arkadaşımızın gelemediğini hatırlıyorum. Temaslılarla bağlantılı olanlar çalışmaya mecbur edildi. Fabrikalarda alınması gereken en basit önlemler bile alınmadı. Ateş ölçümü, maske, eldiven dağıtımı, dezenfektan sağlanması uzun süre yapılmayınca şikayette bulunuldu. Haber portallarına yazıldı. Normalde her zaman alınması gereken önlemler. Oysa gıda sektörü olmasına rağmen pandemi gibi bir dönemde, ancak sorunlar teşhir edildikten sonra bazı düzeltmeler yaptılar. 

Tüm bu yaşananlar ve pandemi döneminde sorunların artması sendikalaşma sürecinin hızlanıp tamamlanmasına vesile oldu. Bizler de Koop-İş Sendikası’na üye olduk.

 

-Sendikalaşma süreci nasıl ilerledi?

Bunca sorun varken herhangi bir hak talep edememek… Oysa patronlar her gün her dakika kâr ediyor ama bize hiçbir hak yoktu. Olabilecek en kötü koşullarda çalışılıyor. İnsanları harekete geçiren şey yokluktu. Dağdan inen bir ayı keyfine inmiyor, açlıktan iniyor. Bizler de yasalarda hakkımız olanın peşine düştük.

Bir araya geldik, sorunların çözümü için sendikalaşmaya karar verdik. Yan yana geldik, örgütlendik, sendikalaşmaya başladık. Eğitimlerimizi aldık, yetkiye başvurup kazandık. Çoğunluk tespitinin ardından itiraz süreçlerini bekledik. Ama patron her zaman olduğu gibi itirazda bulundu. Süreci baltalayıp zaman kazanmaya çalışıyor.

Bir süre sonra baskılar, mobbingler uygulanmaya başladı. İlk fırsatta sendika tanışmaya geldi. Sakarya şube başkan yardımcısı ile İstanbul 2 Nolu şube başkan yardımcıları geldi. Fabrikayı gezdirdiler, yemek yenildi, üretim alanı gezdirildi. Biz güzel şeyler olacak diye beklerken o gün akşam vardiyasında problemler çıkarmaya başladılar. Bugüne kadar serbest olan telefonları yasakladılar. Daha sonra yasak ilanı fabrikanın her yerine kağıtlara yazılarak asıldı. Biz çay molasında arkadaşlarla duruyoruz, tahrik etmek amaçlı gelip fotoğraflarımızı çektiler.

Ben mekatronik teknikeriyim, iki senedir bana tahsis edilmiş masa var. Makina veya robotlarda bir sorun olduğunda, arkadaşlar beni çağırdığında arızaya müdahale etmeye giderim. Onun haricinde hep o masada bulunurum. O masa bana yasaklandı. Sendika yöneticilerinin gelmesinin ertesi günü mobbing başladı. Genel müdür bana, yasaklı masaya oturduğum gerekçesi ile tutanak tutmuş. Bu iddia ile idareye çağırıldım, bu görüşme sonrasında bu görüşmenin ses kaydını aldığım iddiası ile işlem yapacaklarına dair tehditte bulundular. Polisleri çağırdılar, geçen hafta Perşembe günü karakola gittik. Telefonumu verdim, iddianın gerçek olmadığını, kriminal inceleme yapabileceklerini söyledim. İnceleme sonucunda ses kaydını bulamadılar. Bunun üzerine yine yalan iddialara devam ettiler; iki telefon kullanıyormuşum. Diğeri ile gizlice kayıt yapmışım diye. Oysa hayatımda hiç iki telefonum olmadı.

Ertesi gün işe geldiğimde beni yukarı çağırdılar ama gitmedim. Sendika başkanlarının geleceğini onlarla birlikte görüşme yapacağımı söyledim. Sendika başkanlarımıza randevu vermişlerdi ama geldiklerinde içeri almadılar. Bu davranışın karşısında sendika yöneticileri tutum aldılar. Ufak çaplı bir eylem başlattık. Daha sonra sendikanın tutumu şu şekilde oldu, “Sendikayı tanımayan patrona gücümüzü gösterelim, üretimi durduralım” denildi. Biz de arkadaşlarımızla birlikte üretimi durdurduk. Hemen ardından beni işten çıkardıklarını duyurdular. 25/2’den atıldım, patronların sığındığı liman. Aslında işten atmak yasak değil. Örgütlenmeyi başlatan, ilk komiteyi oluşturan olduğum için beni ilk elden hızlıca çıkarttılar. “Yılanın başını ezelim” diye düşündüler sanırım. Her zamanki gibi sermayenin yaptığı işçi düşmanlığı ile beni işten çıkarıp diğerlerini çil yavrusu gibi dağıtmak istediler.

Halen sendika ile görüşmeyi kabul etmiyorlar. Bu hafta başı bir görüşme yapmışlar işçi arkadaşlarla. Demişler ki “Biz aracı istemiyoruz bir probleminiz olduğunda bize gelin.” Arkadaşların gözünü korkutacak tehditlerde bulunmuşlar. Bu hafta patron gece vardiyasını iptal etti. Tedarik sorunu olduğunu iddia etmiş. Önümüzdeki hafta da diğer vardiyadaki arkadaşların işe gelmeyeceği belirtilmiş. İşlerde sorun olduğu görüntüsü yaratarak göz korkutmaya çalışıyorlar diye değerlendiriyorum. O gün kapıya çıkan arkadaşlarla ilgili tutanak tutmuşlar, bugün hepsinden savunma istiyorlar. Bundan sonrasında neler olacağını bilmiyoruz. Her türlü baskı veya saldırı sürebilir.

İnsanlar onlardan bir şey istemesin diye, işçi sınıfının sesi çıkmasın diye ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Koşulları iyileştirmek için mücadeleyi sürdüreceğiz.

 

-Gıda işkolundasınız, neden Koop-İş Sendikası’nı tercih ettiniz?

Nohut, fasulye, sardalya, salam gibi konserve yiyecek üreten bir fabrika. Arap sermayesi, patronlar aslen Suriyeli. 30 küsur yıl önce Suriye’de bir kriz yaşanmış bunun sonrasında ABD’ye yerleşmişler. Kardeşlerden biri ABD, diğeri Kanada vatandaşıdır. Amana Foods’u kurmadan önce Gebze’de bulunan UNIFO fabrikasının ortağıydılar. Keskinoğlu’nda da ortaklıkları olduğu söyleniyor. Çayırova, Darıca, Gebze, Şifa Mahallesi civarında yaşayan, çoğu kadın, beyaz yaka ile birlikte 220 çalışan arkadaş var.

Şirket, işkolunu gıdada değil 10 numaralı işkolunda, yani güzel sanatlar, turizm vb.ni kapsayan işkolunda göstermiş. Düzenli olarak doktor bulundurulmaması için işkolunu ona göre seçmişler. Biraz kendi açısından uyanıklık yapmış diyebiliriz. Bir de 10 numaralı işkolunda yetki alabilen, toplu iş sözleşmesi hakkı olan çok az sendika var. Bunları gözetmiş. Biz de örgütlenirken işkolu değişimi süreçleri vb. ile zaman kaybedecektik, verili işkolu üzerinden gitmek zorundaydık. Koop-İş Sendikası ile yola çıktık.

 

-Son olarak ifade etmek istediğiniz bir şey var mı?

Amana Foods, kadın emekçilerin yoğun çalıştığı bir fabrika. Örgütlenmede kadın işçi arkadaşlar daha öndeydi. Komitede daha çok onların olmasını önemsedik. Birbirleriyle daha hızlı iletişim kurup süreci hızlıca ilerlettiler. Ben inanmış bir kadın emekçinin, yanlış bir ifade olmasın ama on erkeğin iradesine bedel olduğunu düşünüyorum. Kadınların direnirken, meydanlarda yer alırken güzel olduğuna inananlardanım. Onurlu mücadelelerde yer alan kadınlar daha güzeldir.

Onun dışında sermaye yine burada da yaptı yapacağını. Beni pandemi sürecinde işsiz bıraktı. Hiçbir haklı gerekçeleri olmamasına rağmen yalan ithamlarla beni işten attılar. Olayı kişiselleştirmeye de çalışıyorlar. Diyorlar ki, “Bu Yunus ile bizim aramızdaki bir mesele.” Örgütlü duruşu engellemeye çalışıyorlar. Ama tam tersi oldu, daha fazla kenetlendik. 

Mücadelemizi baltalamak istediler. Bizlere bir darbe indirerek dağıtmaya çalıştılar, aksine daha da güçlendik. Güçlenerek yolumuza devam edeceğiz; daha çok kenetleneceğiz! İşçinin işçiden başka dostu yoktur. Sınıfa karşı sınıf diyeceğiz, kavgaya devam edeceğiz!

Kızıl Bayrak / Gebze