SML’de 15. Direniş Okulu gerçekleştirildi

Sinbo direnişinin 19. gününde SML önünde direniş çadırında DEV TEKSTİL Genel Başkanı Fatma Alökmen’in katılımı ile “Türkiye işçi sınıfı hareketi ve devrimci sınıf sendikacılığı” başlıklı direniş okulu gerçekleştirildi.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 12 Şubat 2021
  • 16:10

Sermayenin mücadele eden işçilere karşı bir sopa olarak kullandığı Kod 29’un kaldırılması talebiyle Sinbo fabrikası önünde direniş 19 gündür sürüyor. 15. Direniş Okulu SML Etiket önünde Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkanı Fatma Alökmen’in katılımı ile gerçekleştirildi. “Türkiye işçi sınıfı hareketi ve devrimci sınıf sendikacılığı” başlığı ile gerçekleştirilen Direniş Okulu’nda “sendikaların icazetçi teslimiyetçi bakışına” değinilerek devrimci sınıf sendikacılığının önemine vurgu yapıldı.

Alökmen, işçilerin karşı karşıya kaldığı yoğun saldırılara karşı bir sınıf olarak gerekli düzeyde tepki gösterilememesinin önemli nedenlerinden birisinin sendikal bürokrasinin oynadığı uğursuz rol olduğunun altını çizerek şunları ifade etti:

Sendikal bürokrasi sınıf hareketini ileri çekmekten çok sınıfın mücadelesini geriye çeken bir rol oynuyor. Sınıf içerisinde sendikalara karşı büyük bir güvensizlik var. Bu güvensizlik sendikal örgütlenmeye güvensizliğe de dönüşmüş durumda.

Direniş Okulu’nda yapatığı sunumda Türkiye’de sınıf hareketinin gelişimine değinerek başlayan Alökmen, “tarih sahnesine geç çıkan ve genç olan işçi sınıfının sendikal hareketin gelişimini etkilemesine” değindi ve şunları belirtti:

Her ne kadar ilk örgütlenmeler Osmanlı’ya dayansa da gerçek sendikal örgütlenmelerin 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında ortaya çıktığını biliyoruz. 1946 yılında Anayasa’da ‘sınıf esasına dayalı örgüt kurma’ yasası ile birlikte yüzleri aşkın sendikalar kurulmuştur. Bu sendikalar daha çok sosyalist örgütlerin bakış açısıyla kurulmuştur. 1947’de Sendikalar Yasası çıkarılmıştır. Bu yasa, sosyalistlerin kurduğu sendikaların kapatılma amacı ile çıkarılmıştır. Sendikalara toplu sözleşme hakkı tanınmamıştır. Bu durumda sendikalar dernek durumunda kalmıştır.”

1948’in ardından kurulan İşkolu Birlikleri’ne değinen Alökmen, “1952’de Türk-İş kurulmuştur. Bu konfederasyon işçi sınıfı hareketine bir cevap olmak için değil daha çok denetim altına almak için kurulmuştur. Resmi ideolojinin sınıfa taşınması misyonunu oynar. Sınıfı kendi taleplerine yabancılaştıran ve burjuva partilerinin payandası haline getiren bir anlayışı vardır. Siyaset üstü sendikacılığı savunduğunu söyleyen Türk-İş’in tüm başkanları şu ya da bu partiden milletvekili adayı olmuştur” diye konuştu.

Sunumun devamında 50’li yıllarda Türkiye’de gelişen kapitalizme ve 60’lı yıllarda sınıf hareketinin sosyal uyanışının önemine, Anayasa değişikliğine ve Anayasa’da var olan haklar için yapılan Saraçhane Mitingi’ne değindi. Kavel, Kozlu, Paşabahçe direnişlerine değinerek Paşabahçe’de Türk-İş oynadığı uğursuz rolün altı çizildi.

Alökmen’in sunumunda DİSK’in kuruluşunun sınıf hareketinin öne çıktığı bir dönemde gerçekleştiği vurgulanan sunumda, DİSK’in devrimcilik anlayışının TOMİS ve DEV TEKSTİL’in savunduğu devrimci sınıf sendikacılığından uzak olduğu vurgulandı. 15-16 Haziran Direnişi ve ardından gerçekleşen 12 Mart darbesi ve ardından 1974’e kadar geri çekilen işçi sınıfının 70’li yıllarda mücadelesinin sertleştiği ve güçlendiği yıllar olduğu belirtilerek bu dönemin sınıf hareketine siyasal bir nitelik kazandırdığı ifade edildi. Sınıf ve kitle sendikacılığı anlayışı ile sınıfın iktidar mücadelesinden ayrıştırmak istendiği ve bugün pek çok sendikanın bu kavramı esas aldığı belirtildi.

Alökmen sunumunu, TOMİS ve DEV TEKSTİL’in yürüttüğü mücadelenin önemine değinerek “bu mücadelenin diğer sendikalara örnek olması ve büyütülmesi gerektiğini” söyleyerek sonlandırdı.

Ardından söz alan TOMİS temsilcisi, devrimci sınıf sendikacılığı anlayışı güçlendirilmezse saldırıların daha da artacağını ifade etti. Ücretsiz izin ve kısa çalışma ödeneği saldırısı ile yüzlerce işçinin karşı karşıya kaldığını belirterek eğer mücadele edilmezse 7244 sayılı geçici yasanın kalıcılaşacağının altını çizdi. Yasaya takılmadan mücadele edilmesinin bir örneği olarak Sinbo Direnişi’ni işaret ederek mütevazi bir direnişle bile saldırıların püskürtülebileceğine vurgusunu yaptı.

Direniş Okulu’nun ardından vardiya çıkışında işçilere örgütlenme çağrısı yükseltildi. Direniş alanını HDK Emek Meclisi ziyaret etti.

Kızıl Bayrak / İstanbul