Ülkemizde pandemi ile birlikte derinleşen bir ekonomik kriz ile karşı karşıyayız. Yaşanan tüm sorunlardan olduğu gibi krizden de en fazla biz kadın işçiler etkileniyoruz. Pandeminin en yoğun dönemlerindeki uygulamalardan özellikle biz kadın işçiler çok fazla etkilendik. İktidar, patronları her türlü korurken, biz işçi ve emekçiler fabrikalarda ölüme terk edildik. Patronların her türlü yasadışı uygulamalarıyla karşı karşıya kaldık, kalmaya da devam ediyoruz.
Pandemi döneminde işten çıkarılma yasak denildi, ilk işten çıkarılan biz olduk. Ücretsiz izin, kısa çalışma ödeneği gibi uygulamalar da ilkin biz kadın işçileri vurdu. Bununla yetinmeyen patronlar, biz kadınların haklarını ödememek için bizleri keyfi olarak Kod 29 ile işten çıkarttılar.
Pandemi sürecinde yaşadığımız sorunların sürdüğü yetmezmiş gibi bir de yeni sorunlar yaşıyoruz. Pandemi koşulları biz işçi ve emekçilerin artık yeni yaşam biçimi olmuş durumda. İktidar ve patronlar pandemi yokmuş gibi davranarak bizlerin sağlığını hiçe sayıyorlar. Bununla birlikte ülkede derinleşen ekonomik krizin en büyük sıkıntılarını yaşayan da yine biz işçi ve emekçileriz. Krizin faturası bizlere ödetiliyor. Biz işçi ve emekçi kadınların payına ise fabrikalarda ve işletmelerde daha fazla sömürülmek düşüyor ve bu sömürü katmerli halde devam ediyor.
Biz işçi ve emekçi kadınlar fabrikalarda ve işletmelerde esnek çalışmayla karşı karşıya kalıyoruz. İş görüşmelerine gittiğimiz zaman neredeyse tüm patronlar esnek çalışma dayatmaya çalışıyorlar. “Size asgari ücret vereceğiz, zaten asgari ücret bayağı yükseldi” diyorlar. Utanmadan da “Gün boyu buradasın zaten, masrafın da olmayacak.” diyorlar. Bizleri işyerlerine hapsettiklerini açıkça itiraf etmiş oluyorlar. “Yol-yemek de veriyoruz” deyip, ücretli kölelik sistemini tam anlamıyla dayatmaya çalışıyorlar.
İş ilanlarına baktığımızda çoğunda esnek çalışma istendiğini görüyoruz. Esnek çalışma dedikleri şey, verilen maaşın asgari ücretin bile çok altında kaldığı, uzun ve belirsiz saatlerde bir çalışma düzeni oluyor. Esnek çalışmanın amacı daha az ücretle daha fazla iş yaptırmaktır. Patronlar bu şekilde daha fazla kârlar elde ediyorlar.
İşsizlik bu kadar artmışken bir iş ilanına binlerce kişi başvuru yapıyor. Patronlar bunu kullanarak esnek çalışmayı her yerde yaygınlaştıramaya çalışıyorlar. Bizlere “Koşulları beğenmezseniz sırada bir sürü işsiz var” diyorlar.
Haftalık çalışma saatlerinden çok daha fazla saat çalışıyoruz. Çalışma saatlerimiz patronlar tarafından keyfi şekilde uzatılıyor. Devlet tarafından denetlemeler yapılmıyor. Denetleme yapılsa da her şey görmezden geliniyor.
Yoğun çalışma saatleri dayatılan biz kadınlar üzerindeki iş yükü bitmiyor. Evde temizlik, yemek ve çocuk bakımı da biz kadınların üzerine kalıyor. Biz kadınların yaşadıkları bunlarla da sınırlı kalmıyor. Evde, işyerinde taciz, baskı ve mobbing ile de karşı karşıya kalıyoruz. Aslında uzun çalışma saatleri ve ev işleri kadınlara yönelik farklı bir şiddet anlamına geliyor. Özelikle biz çalışan kadınların tüm hayatı iş ve yemek, temizlik, bulaşık çocuk bakımı arasında kalıyor. Bu yükler bizleri sosyal hayattan yoksun bırakıyor.
Biz işçi emekçi kadınlar birlik olursak, haksızlıklara karşı birlikte mücadele edersek geleceğimizi ve insani çalışma koşullarını kazanabiliriz. Bizlerin yapması gereken örgütlü bir şekilde hareket etmektir. Patronların boyunduruğu altında kalmamalıyız. Bizlerin gücü üretimden gelir, biz varsak patronlar var. Korkacağımız ve kaybedeceğimiz hiçbir şey yok. Her şeyden önce kendimize güvenmeliyiz. Geleceğimizi kazanmak ellerimizdedir.
Küçükçekmece’den bir kadın işçi