Pandeminin başlamasından bu yana uygulanan politikalar, işçi ve emekçilerin sağlığını korumaya değil sermayenin çıkarlarına hizmet ediyor. Her uygulama bu gerçeği gözler önüne seriyor. Kapitalizmin çarklarının dönmesi için “normalleşme” ilanıyla beraber vakalar önlenemez bir hızla artıyor. Önlemler göstermelik olduğu ölçüde salgının yarattığı yıkım giderek ağırlaşıyor. İşçilerin en yoğun temas halinde olduğu üretim alanları bir süredir salgının merkezleri durumunda. Gün geçmiyor ki bir fabrika ya da sanayi havzasından salgın haberi gelmesin.
Neredeyse 20 milyona yakın insanın yaşadığı metropol İstanbul için geçtiğimiz günlerde valilik tarafından salgına karşı bir dizi sözde “önlem” sıralandı. İktidarın salgınla mücadelesine güzellemeler yapıldıktan sonra vaka sayılarının arttığı itiraf edildi. Bu artışın en büyük sorumlusu olarak yine işçi ve emekçiler gösterildi. Emekçilerin bireysel tedbirleri uygulamadığı iddia edildi.
Açıklamada, bilim insanlarının salgının en başından beri altını çizdiği en temel gerçek göz ardı ediliyor. AKP-MHP iktidarı gibi onun kukla valisi de, tüm dünyayı etkisi altına alan bir salgınla ancak toplum ölçüsünde alınacak önlemlerle başa çıkılabileceği gerçeğinin üzerini örtmeye çalışıyor.
Sermayenin demir yumruğu olarak çalışan saray rejimi, bu önlemleri hayata geçirmek gibi bir sorunu olmadığını çoktan ortaya koymuş bulunuyor. Zira onların derdi emekçi kitlelerin sağlığını değil, sermayenin çıkarlarını korumaktır. Kendi sınıfsal çıkarları için her durumu ve olayı istismar etmeye çalışan kapitalistler ve onun devleti, salgını da fırsata çevirmek için canhıraş çalışmaktadır. Vali Yerlikaya da aynı çizgide hareket etmektedir. Emekçi kitlelerinin sağlığı için toplum ölçüsünde önlemler almak yerine, yeni sömürü uygulamalarının hayata geçirilmesi kararlaştırılmıştır. İşçiler için güvencesizlik ve kuralsızlık anlamına gelen esnek çalışma, “salgınla mücadele” yalanına sığınılarak genelge haline getirilmiştir.
İstanbul Valisi daha önce, “İşçiler işten atılma korkusuyla hasta hasta iş yerine gidiyor” diyerek, işçilerin salgına rağmen çalışmak zorunda olduğunu, işyerlerinin salgının merkez üssü olduğunu itiraf etmişti. Şimdi de kamuda esnek çalışmaya geçildiğini, sanayi havzalarında ise çalışma saati başlangıcının sabah 07.00 olarak belirlendiğini açıkladı. Bu kararın her kesimle istişare edilerek alındığını belirten Yerlikaya, mesai bitiş saatinin kapitalistlerin yetkisinde olduğunu söyleyerek, aslında kiminle istişare ettiğini ve kimin çıkarlarını savunduğunu da ortaya koydu.
“Esas sorun işçilerin sağlıklı olarak işyerlerine gidip gelebilmesi” diyen Yerlikaya, çalışma saatlerini esnekleştirerek, işçilerin sağlığını değil, onların “işyerine gidip gelmesini” düşündüklerini açığa vurdu. Kapitalistlerin gerekli önlemleri almaması yüzünden fabrikalar salgının merkezi haline gelmiştir. Dolayısıyla valinin öncelikle yapması gereken “işçilerin sağlığı” için işyerlerinde gerekli önlemlerin alınması sağlamaktır. Fakat onun ve devletin derdi sömürünün her koşulda artarak devam etmesi olduğu için, aldıkları karar da sömürüyü ağırlaştıracak esnek çalışma uygulaması oluyor.
Pandemi bahanesi ile oluşturulan esnek ve kuralsız çalışma rejimi, salgına karşı önlem adı altında, sermayenin çıkarları gözetilerek yaygınlaştırılıyor. Daha ağır bir sömürü ve kölelik anlamına gelen bu düzenlemeler, işçilerin sağlığını daha fazla tehdit ediyor.
İşçilerin sağlığı için yapılması gereken, temel toplumsal ihtiyaçların karşılanması için zorunlu olmayan işkollarında üretime ara verilmesi, işçilerin hiçbir hak kaybı yaşamadan ücretli izine ayrılmalarıdır. Zorunlu işkollarında ise, çalışanların işe gidiş gelişleri ile beraber üretim alanlarında salgına karşı ciddi tedbirler alınmalı ve denetlenmelidir. İşe gidiş geliş saatleri esnek bırakılmamalı, tersine çalışma saatleri düşürülmelidir.
Sermaye ile ona hizmette sınır tanımayan AKP-MHP iktidarının salgının başından beri uyguladığı politikalar, işçi sınıfını daha ağır koşullara mahkum etmiştir. İşçiler sağlıklarını ve geleceklerini ancak örgütlü bir güç haline gelerek koruyabilirler. İnsanca çalışma ve yaşam koşulları ancak işçi sınıfının vereceği birleşik militan mücadele ile sağlanabilir.