Ankara’da 15-16 Haziran paneli

Ankara İşçi Meclisi, 15-16 Haziran Direnişi'nin 52. yılı vesilesiyle Yüksel Akkaya, Akın Bakioğlu ve MİB temsilcisinin katılımıyla panel gerçekleştirdi.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 12 Haziran 2022
  • 22:00

Büyük işçi direnişi 15-16 Haziran’ın 52. yılında Ankara İşçi Meclisi panel düzenledi. Akın Bakioğlu, Yüksel Akkaya ve Metal İşçileri Birliği temsilcisinin katıldığı panel saat 17.00’de başladı.

“Üç deneyim, aşılmayı bekleyen eşik”

Ankara İşçi Meclisi adına yapılan açılış konuşmasında 15-16 Haziran direnişinin önemine değinilerek şunlar ifade edildi:

Bugün 3 önemli deneyimi tartışacağız. Bu üç eylem bugün aşılmayı bekleyen eşiklerdir. İşçi sınıfının varlığı tartışılırken bu direnişler bu tartışmalara yanıtı pratik olarak vermiştir. Bugün de işçi sınıfı hakları ve gelecekleri için direnmeye devam ediyor…” 

“Bu topraklarda iki görkemli direniş”

Konuşmanın ardından söz alan Yüksel Akkaya şunları ifade etti:

“Bu topraklarda iki tane görkemli hareket yaşandı. Biri 15-16 Haziran direnişi, diğeri de Gezi Direnişi’dir. Tarihe baktığımızda 1908’li yıllarda da hareketlilikler vardı. 15-16 Haziran’da da işçiler sokağa çıktı ama politik olarak daha ileriydi. Bu hareket bir birikim üzerine yükseldi. Öncelinde işgaller, eylemler yaşanıyordu. 1960’lı yıllar köylü-işçilerin işçiliği öğrendiği, direnişi öğrendiği bir dönemdi. Tarımda makinalaşma ile birlikte insanlar kentlere göçmeye başladı. O dönem işçiler mahalle üzerinden yan yanalardı. Hemşehrilik üzerinden güçlü bağlar vardı. Dolayısıyla sınıfın kendi sorunlarının paylaşıldığı imkânlar vardı. 71 Devrimci hareketi öncüleri çok tanınır ama 15-16 Haziran direnişinde etkisi olan Harun Karadeniz çok bilinmez. Bu insan Kartal İşçiler Derneğini kurmuştur ve direnişte etkisi çoktur. 1960’lı yıllarda Sendikalar sendika kimliği kazanmaya başladı. Bir köylü ile kentli arasında fark vardır. Köylü kendisinin efendisidir. Zamanını kendisi planlayabilir ve kendi zamanının efendisidir. Ama bu köylü şehre gelip fabrikaya girdiğinde iş değişir. Disiplin içine girmek zorunda kalır. Dolayısıyla 15-16 Haziran bir yerde bu koşullara da bir başkaldırmadır ve işçileşmede önemli bir etkendir. Ayrıca bu direniş DİSK’in kurulmasında önemli bir gelişmedir. Sendikaların gelişimleri birbirinin olumlu yönde etkilemiş, geliştirmiştir. Yani o dönem mekân da önemli etkenlerden biridir. Bugün daha olumsuz koşullar var. Aynı mekânlar paylaşılmıyor, memleketçilik bile yok. O dönem işçilerin kaygıları, kredi kartları, kiraları vb. vb. yoktu. Bu durum işçilerin mücadeleye katılımlarını da etkiliyordu. Kısacası kentlileşme, yasalarla tanışma, mücadele içine girme ve kazanımlar elde etme dönemin en önemli özellikleridir.

Günümüz açısından nasıl dersler çıkarmalıyız dersek… Eskiden bir iş bulmak tanıdık üzerinden görece iyi koşullu yerlerde iş bulmak üzerinden olurken bugün mesela tersaneler gibi en zor koşullardaki yerlerde iş bulunuyor. Bugün işçi sınıfı borçlarla yaşıyor ve çok yoğun kaygılar taşıyorlar. Ve yaşam koşulları olabildiğince gerilemiş durumda. Türkiye sermayesi bir süre sonra dış ülkelere satış yapamamış bu malları ülke içinde satmak zorunda kalmıştır. Ama parası olmayan insanlara satabilmek için onları borçlandırmak gerekir. Borçlu insan ise mücadeleden geri durur. Dolayısıyla borçlanmamak gerekiyor. Bunun dışında işsizlik önemli bir pranga. Dolayısıyla işsizlik korkusu da…”

“Direniş her daim oldu”

Ardından Akın Bakioğlu’na söz verildi. Bakioğlu konuşmasında şunları ifade etti:

“Kapitalizmde de öncesinde de direniş her daim oldu. Ama biz bugün 1970’i konuşmak için buradayız. Peki, bu neden bu kadar önemli? Kozlu direnişi de önemli direnişlerden biri. Bu işçiler 10 kilometrelik bir hat boyunca bir direniş sergiliyorlar. Aslında direnişlerde bir süreklilik ve kopuş birbirini takip ediyor. 90-91 grevini yapan işçilerde 65 grevindeki işçilerin bilincinin yansımasını göremiyoruz. Darbenin etkilerini görüyoruz. Birinci etken Özal’dır. Özal o dönem işletmenin devlette olmasından kaynaklı patron işlevi görüyor. Özal’ın ‘gerekirse Zonguldak’ı kapatırız’ gibi söylemleri işçileri örgütleyen etkenlerdendir. İkinci önemli mesele Şemsi Denizer’in sendikal önderliğidir. Denizer o dönem işçileri etkileyen bir konuşma yapıyor. Denizer iktidarı sert bir dille eleştirdiği konuşmada sendikal hareket tarihinde çok yapılmamıştır. Üçüncü etken ise işçilerin aralarında kurdukları komitelerdir. Bu komiteler işyerindeki sorunların çözümünde çok önemli bir işlev görüyor. İşçilerin yaşayabileceği bütün sorunlara dair çözücü bir yerde duruyor. Parça parça kurulan bu komiteler bir süre sonra birleşmeye başlıyorlar.

“Komiteler çok önemli”

Peki Zonguldak grevinden ne öğrenebiliriz? Grev disiplinini sağlayan komiteler çok önemli. İşçilerin içerisinde her aşamada disiplini sağlayan komiteler grev esnasında da işlevini yerine getiriyor. Lakin bu disiplin işçileri içine fazla kapatan olumsuz bir etkene de dönüşüyor. Birbirleri ile bağını koparan işlev de görmeye başlıyor. O dönem Özal’ın gidişinde bu grevin önemli bir etkisi var. İşçiler o dönem çok yüksek bir maaş zammı alıyorlar. İşçilerin yaşam koşullarında iyileşme oluyor. Ama öte yandan sendikaların kapalı tutumu da olumsuz etki olarak değerlendirilebilir. Bu bir kayıp olarak söylenebilir

“Bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacak!”

Bakioğlu'nun ardından Metal İşçileri Birliği adına yapılan konuşmada üç eylemin işçi sınıfı tarihinde önemli eylemler olduğu dile getirilerek şunlar vurgulandı:

15-16 Haziran yoğun bir sömürü ve sermaye birikiminin dışa vurumuydu. Bahar eylemleri kamu işyerlerinde oluşan bir tepki eylemiyken Metal Fırtına ise hızlı ve yoğun bir sömürü sürecinde sendikal bürokrasiye karşı ortaya çıkan önemli bir eylemdi. Bu üç eylemde de işçi profili açısından da ciddi farklılıklar var. Metal Fırtına’da 12 Eylül’le beraber kurulan yeni çalışma düzeni, sendikal düzen gerçekliği var. 12 Eylül öncesinde sektörün en önemli fabrikaları DİSK’te iken sonrasında bu değişmeye başlıyor. Ki, metal iş kolunun önemli bir işkolu olduğunu düşündüğümüzde Türk Metal bu konuda bilinçli olarak devreye sokuluyor. 12 Eylül’le beraber yoğun çalışma koşulları hayata geçirildiğinde TM çetesi olası başkaldırmalara karşı baştan bir araç olarak kullanılıyor. TM’ye karşı 90’larda da bir tepki oluşuyor ama erken bastırılıyor. 2007 öncesine göre işçilerin çalışma yoğunluğu 3 kat arttığı işçiler tarafından ifade ediliyordu. Bunun bir birikimi olarak sonraki yıllarda TM’ye karşı Bosh örneğinde de olduğu gibi tepkiler oluşmaya başlıyor. Bosh’da kayıpların giderilmesi için bir sözleşme imzalanmıştı. Diğer fabrikalarda işçilerin haberi dahi olmadan TİS süreçleri yaşanıyordu. Bu durum diğer işyerlerindeki işçileri de etkiliyordu.

Metal Fırtınada diğer işçi eylemlerinde olan bir deneyim süreci de çok fazla yoktu. Biraz gelişe gelişe ilerleyen bir süreç yaşandı. Çeşitli eylemlerle, hareketliliklerle Metal Fırtınaya doğru süreç ilerledi. Metal Fırtınaya gelindiğinde işçiler bir aya yakın süre iş durdurdular.

Bu sürecin kazanımları da oldu. İşçilerin sendika bürokratları karşısında kendini ifade etmede cesaretli oluşu, taban örgütlenmesi deneyiminin oluşmuş olması, bu komitelerin birleşmesi gibi deneyimler sınıfın algısını da gözettiğimizde önemli kazanımlar diyebiliriz. Ta ki meslek liselerinden başlayarak gerici ideoloji ile şekillenmiş işçi kuşağının bu eylemi yapması önemli bir deneyimdir. Sendika odasından çıkmayan temsilciler işçileri gezip sorunlarını sormak zorunda kaldılar. TİS süreçlerinde göstermelik de olsa anketler yapılması da bir kazanım.

Tabi sürecin sonrasında sermayenin hem işçilere ekonomik olarak hem de öncülere ve MİB’e dönük de saldırıları geldi.

Özetle sermaye, devlet ve sendikal bürokrasinin kolkola yürümesi gerçekliği ile karşı karşıyayız. Ve biz bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylüyoruz. Sonuçta bir deneyim yaşandı”

Ardından soru cevap bölümüne geçildi. Canlı tartışmaların ardından etkinlik son buldu.

Kızıl Bayrak / Ankara