Malatya Baykan Tekstil direnişçisi Halime Sancak ile kreş mücadelesi deneyimi üzerine konuştuk...
Kaç yıldır çalışıyorsunuz? Ne kadar zamandır tekstil sektöründesiniz?
-Yaklaşık sekiz sene diyebilirim. Tekstil sektöründe çalışma hayatım üç sene oldu.
Şu anda Bir Tek-Sen'in çalışma yürüttüğünüz bölgede temsilcisisiniz. Sendikal alandan bakınca tekstil sektörüne dair ne söyleyebilirsiniz?
-Sendikacının sendikacılık yapmadığı, işçinin ise haklarından bihaber olduğu bir mayın tarlası. İşverenin kazancına kazanç kattığı, işçiyi çaresizliğe, fakirliğe, sefalete sürüklediği ve üstelik bunu devletin bütün gücünü kullanarak yaptığı bir iş kolu tekstil.
Tekstil iş kolundaki kadınların profili ve öne çıkan sorunları nelerdir?
-Savunmasız, kendinden emin olmayan... Tek çaresinin çalışmak olduğu ve bu uğurda her şeyi feda edebilecek bir profil söz konusu. En önemli sorunlar taciz, baskı, mobing ve de ucuz işgücü olmak.
Tekstil fabrikalarında kreş var mı? Kreş olmayan yerlerde kreş yardımı yapılıyor mu?
-Malatya’da tekstilde fabrikalarda kreş yok. Bir tane sanayide var. Tekstil fabrikalarının belli başlı olanları gönderiyor bu kreşe, hepsi de değil. Patronlar bunu sağlamıyor ne yazık ki. Saysak 5 veya 6 tanesinin çocukları bu kreşten yararlanıyor. Onlar için de şöyle bir durum var, deprem yaşanan bir bölge olduğu için, bu fabrikalarda çalışan kadın işçilerin çocukları konteyner alanlarında olduğu için, servisler buraya gitmediği için çocukların kreşe taşınamadığını biliyoruz. Bazı fabrikalar, farklı kreşlere gönderebileceklerini ve bunun maliyetini karşılayacaklarını söylüyorlar. Ama bazıları bunu da yapmıyor. Bunun sonucunda birçok anne işi bırakmak zorunda kalıyor. Ya da kendi çabalarıyla, kendi imkanlarıyla kreşlere göndermek zorunda kalıyor.
Tekstil işçileri kreş hakkı konusunda ne kadar bilinçli? Kreş ön çıkan bir talep oluyor mu?
-Aslında kreş konusuyla ilgili çok bilinçli olduklarını söyleyemeyeceğim ne yazık ki. Tecrübe edip şahit olduğum için söylüyorum, işin doğrusu biz de ilk başladığımızda bu haklarımızın pek farkında değildik. Sadece fabrikaya ilk girdiğimizde, ilk 6 ayda yani deneme sürecinde kreşe alınamadığını, 6 ay dolduktan sonra çocuklarımızı kreşe alabileceklerini söylemişlerdi. Keza öyle de yapıldı. Kreş toplantılarında velilerle yan yana geldiğimizde konuştuğumuzda hiçbirinin ne yasal hakları ne de taleplerinin neler olabileceği konusunda pek fikir sahibi olduğunu söyleyemeyeceğim.
Siz Baykan Tekstil'de kreş gündemli bir deneyim yaşadınız. Anlatabilir misiniz?
-Şöyle söyleyeyim açıkçası bence kreş konusunda Baykan nezaket sahibi bir işyeriydi. Diğer fabrikalarla karşılaştırınca gelinen noktada pek söylenecek bir şey yok. Ama başta kötüydü tabi. İlk 6 ay deneme sürecindeyken kreşten yararlanamıyorsun. Ben ilk işe başladığımda çocuğumu kreşe bırakamadığım için bakıcıya bırakmıştım. Ve benim kızım bakıcıda şiddet görmüştü. Şiddet görmesinin yanı sıra aç da bırakılmıştı. Biz ancak çocuğum hastalanıp da hastaneye götürdüğümüzde farkına vardık. Çocuğun yedirilmediğini, beslenemediğini doktordan öğrendik. Bu durumu anlattığımızda da 6 ayın dolmasını beklememiz istendi. O süreçte eşim işe gitmeyerek bakım işiyle ilgilendi, öyle geçirdik o süreci.
Sonra kreşe vermeye başladıktan sonra da ilk başlarda servis ve yemek masrafları bize aitti. Ailelerden meyvesi, böreği, ıslak mendili vs isteniyordu. Bir yerden sonra bu da biz anneleri zorlayan bir şeye dönüşmüştü. Bunu da işyeriyle konuşunca bir fırın alarak ara öğünde, ikindi kahvaltısında yiyecek ihtiyacını böyle çözdüler. Daha sonra da kırtasiye ürünleri sorunu vardı. Kırtasiye masrafları da zorlayan bir şeye dönüştü. Özellikle ikizleri olan bir anne vardı ve bu konuda maalesef çok muzdaripti. Bu durumu da İK müdürüne söylemiştik, o da patrona iletmişti ve patrondan hızlı bir dönüş olmuştu. Bu konuda da çözüm üretildi, bütün süreçlerde hiçbir annenin çocukları için kırtasiye masrafı yapmasına izin vermediler. Her ihtiyacı işyeri karşılamaya başladı. Uzunca bir süre sadece bizim fabrikada bu haklar kazanılmıştı. Sonra biz duyurunca diğer fabrikalarda benzer şekilde masrafların işyeri tarafından karşılanmasını sağladılar. Zamanla ilk 6 ay deneme sürecinden yararlanamama durumu da kaldırıldı. İşe girer girmez yararlanma hakkı elde edildi.
Malatya'da ya da bölgenin toplamında kreş sorunu ne kadar çözülmüş durumda?
-Aslında Malatya’da inanılmaz sayıda kreş var. Okul öncesi eğitim için yeterli denebilecek sayıda kreş ve anaokulu bulunuyor. Malatya’da sanayi bölgesinin yüzde 65’i kadın. İnanılmaz kadın çalışan var Malatya’da. O yüzden kreş problemi yok, problem noktası şu ki ücretleri çok yüksek. İşveren veya devlet tarafından kreş yardımı, kreşin sağlanması olmayınca kadınların birçoğu işi bırakmak zorunda kalıyor. Maaşımın yarısını kreşe vereceğime otururum evimde çocuğuma kendim bakarım, el işi vb evden bir iş yaparım, öyle harçlığımı çıkarırım diyor kadınlar. Malatya’da kreşin azlığı çokluğu değil maddi boyutuyla ilgili bir sorun öne çıkıyor.
Sizce fabrikalarda ve ya OSB'lerde kreşin olmaması ne gibi zorluklar yaratıyor?
-Malatya sanayi bölgesinde bir tane kreşin olması yeterli değil bu arada. Çünkü şöyle bir sorun yaşanmıştı, çok iyi hatırlıyorum. Biz kreşteyken diğer arkadaşlarımız çocuklarını yazdırmak istediklerinde kotaların dolduğu bu nedenle kayıt alamayacaklarını, servis sayısının yeterli olmadığını ve belli adreslere gitmediklerini söylediler. Çocuklara babaanne, anneanne bakmaya başladı, kimisi bakıcı tuttu, kimisi başka kreşlere yazdırdı. Her fabrika için belli sayıda kota ayrılmış durumda, bu da her fabrika için az bir sayıya karşılık geliyor. Tekstil işkolunda inanılmaz bir büyüme var, inanılmaz sayıda kadın çalışıyor. Çok yoğun çalışma temposu ve sürekli mesai var. Kadın işçi talep ediliyor ama kreş sorunu çözülmüş durumda değil.
Kreş olmadığı için işten ayrılan üyeniz oldu mu ve ya bldiğiniz bir olay var mı?
-Oldu. Bu konuda en önemli sorunlardan birini yaşayan da bendim. Depremden sonra benim evim yıkıldı. Biz konteyner alanına taşındık. Benim kaldığım konteyner alanı sanayiye çok yakın olmasına rağmen, buraya servis gelmedi. Bu durumu da işyerine bildirdim, servisçi son bıraktığı yerden bizim oraya gelmek için ek olarak yüksek bir para talep etti. Hem bu durumdan hem de işyerinde sendikal nedenlerden dolayı yaşadığım problemler sonucunda işten ayrılmayı tercih ettim. Depremden sonra benim gibi birçok anne de işi bırakmak zorunda kaldı.
Çocuk bakımı kadınların üzerine yıkılıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Çocuk bakımının toplumsallaşması neden önemli?
-Çocuk bakımı cidden her şeyiyle kadının üzerine yıkılmış durumda. Kadının hem evde hem işte birçok şeyi düşünmesi gerekiyor. Örneğin sabah kalkıp hazırlanıp işe gitmek değil sadece ona gereken zaman. Çok daha erkenden kalkıp çocukların kahvaltısını hazırlıyoruz. Okuldan döndüklerinde yiyecekleri yemeği, hatta mesaiye kalacaksak toptan tüm günün yemeğini hazırlamak zorundayız. Ayrıca kadınların çocukların gözünde şöyle bir profili oluşuyor; anne yemek yapmak zorunda, anne çamaşır yıkamak zorunda, anne bütün işlere koşturmak zorunda. Bunların da yanında anne çalışmak zorunda, babaya da destek olmak zorunda. Dikkatimi çeken en büyük haksızlık şu ki sanki çocuğun ödevi, çocuğun özbakımı, çocuğun uykusu-yemesi-içmesi anneye ait. Baba sanki özürlü, işgöremez, işe yaramaz bir varlık. Yani orada çok uç bir nokta var. Tüm her şeyi kadın yapacaksa erkek neden o evin içinde yaşıyor açıkçası bilmiyorum. Eğer artık ekonomi tek kişinin çalışması ile dönmüyorsa hem kadın hem de erkek çalışıyorsa o zaman evdeki yükler neden niye sadece kadının üzerine bırakılıyor? Bu büyük bir sorun bence. Erkeğin de kendisini değiştirip evle ilgili bazı yükleri üzerine alması gerekiyor. Ama ne yazık ki bunu yapan yüzde 1’dir herhalde.
Sendika olarak kreş hakkı için nasıl bir politikanız var? İş kolunda diğer sendikaların bu konuda yaklaşımları neler?
-Açıkçası şöyle söyleyeyim, öncelikle bu bahsettiğim sanayi bölgesinde Hak İş’e bağlı Öz İplik İş Sendikası var. Sanayide her fabrikadan çocukların geldiği kreşte Öz İplik İş’ten de öğrenciler var. Sendikası olmayan Baykan Tekstil işçilerini bastırarak haklar kazanılırken, bizi takip eden diğer fabrikaların sendikası da var. Ve bu sendikalar bununla ilgili hiçbir çalışmada bulunmadılar. Kadınlara dair de bir çalışmada bulunmadılar açıkçası. Kadınların genel ihtiyaçlarına yanıt verecek, kadınlara donanım kazandıracak, işyerlerinde kadının yükünü hafifletecek herhangi bir şey söz konusu değil. Bütün sanayi kadınlarla ilgili sendikaların bir şey yapmadığına şahittir.
Sendika olarak bizim kendi politikamız da şöyle söyleyeyim. Açıkçası önce yasadaki sayı meselesinin kaldırılması gerekiyor. Sanayide bir araştırma yaptığımızda gördük ki fabrikalar 149’da kadın işçi sayısını bırakıyorlar. Bu bir an önce ortadan kaldırılmalı. Bir hakkın gaspı için bu noktada özel bir çaba var anlaşılan. Sayı kotası kalkmalı. Kreşin her türlü masrafı işveren tarafından karşılanmalı. Biz bu konu üzerinde bir araştırma yapmayı düşünüyoruz. Yetkili olduğumuz bir yer yok daha, imzaladığımız sözleşme de yok. Ama kadınların kreş ve başka gündemler için neler düşündüklerini, neler talep ettiklerini bir araştırmak, fikirlerini alarak şekillendirmek gibi bir çabamız olacak.
Ek olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
-Kreşlerin ücretli olması temel bir sorun. Sanayi bölgesinde yer alan ve ücretlerini işverenin karşıladığı kreşlerin sayısı arttırılmalı. Eğer sanayi bölgesine yapılmıyorsa hızlıca şehir merkezinde olan kreşlerle anlaşma yapmalılar. Eğer ki tekstil işkolu patronları kadınların çalışmaya devam etmesini istiyorsa, kadın sayısının artmasını istiyorsa burada en önemli nokta kreş. Sendikaların da bu konu ile ilgili çözüm üretici yaklaşımlarda bulunması, mücadele etmesi gerekiyor.