İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları (İEKK), “Tüm işyerlerine ve Organize Sanayi Bölgeleri’nde (OSB), mahallelere 7\24 açık, ücretsiz nitelikli kreş” gündemli kampanya çalışmalarına başladı. İEKK, fabrikalarda, iş yerlerinde OSB’lerde kreş hakkı için anketler yapıyor ve veri toplamaya çalışıyor. İEKK temsilcileri, Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası Yönetim Kurulu üyeleri ve kadın işçilerle, kreş hakkını ve kreş için neden mücadele edilmesi gerektiğini konuştuk.
“Birçok kadın işçi antidepresan kullanıyor”
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası Yönetim Kurulu üyesi, tekstil işçisi Öznur Acar Odabaş, çocuk işçi olarak çalışma yaşamına başlamış. Zorluklardan dolayı birçok kadın işçinin antidepresan kullandığını belirten Odabaş: “28 yıldır bu mesleği yapıyorum, 12 yaşında işe başlamak zorunda kaldım. Evliyim ve altı yaşında bir kızım var. Tekstil fabrikalarında ağırlıklı olarak kadın işçiler çalışıyor, çalışma saatlerimiz uzun, fazla mesai çok yaygın. Yoğun çalışmaktan kaynaklı istenen performansı çıkaramayınca baskı uygulanıyor. Kadın olduğumuz için bu baskı daha hoyrat oluyor. Genel olarak kadın işçiler ses çıkaramadığı için daha da fazla yükleniyorlar.” diyor.
Eşdeğerde işe eşit ücret verilmiyor
Odabaş, tekstil iş kolunda ücretlerin çok düşük olduğuna dikkat çektikten sonra eşdeğerde işe eşit ücret almadıklarını, kadın ücretlerinin ek ücret olarak görüldüğünün altını çiziyor: “Çalıştığımız fabrikalarda aynı işi yapmamıza rağmen düşük ücret alıyoruz. Bu o kadar kanıksanmış ki kadın işçilerin bazıları erkek işçi için ‘O ev geçindiriyor’ diye konuşabiliyor ve bu düşünce kadınlar kendi ayakları üzerinde duramaz algısı yaratıyor. Tekstil iş kolunda genel olarak ücretler düşük, işçiler mesai yaparak ücretini yükseltmeye çalışıyor. Bu da kadınların ev işi, çocuk bakımı gibi işler de düşünüldüğünde boğulmasına neden oluyor. Eşinden ayrı olan arkadaşlarımız çok daha zor durumda kalıyorlar.” diye ekliyor.
12 bin TL ödemek zorunda
Odabaş, iş yerlerinde kreş olmadığına dikkati çekiyor. Kreş ücretlerinin asgari ücretten yüksek olduğunu belirtiyor. Odabaş, kreş olmadığı için yaşadığı zorlukları şu sözler ile anlatıyor: “İş yerimde kreş yok, tekstil fabrikalarında hiç kreş yok. Geçmişte Sümerbank fabrikalarında kreş vardı bunlar da özelleşince hiçbir fabrikada kreş yok, hatta kreş hakkının yasal bir hak olduğunu bilmiyor çoğu işçi arkadaşımız. Kreş ücretleri asgari ücret zammından önce yani 11 bin 400 TL iken 12 bin TL idi. Şimdi, zamdan sonra ne olur bilemiyorum. Biz bu ücreti ödeyemediğimiz için eşimin annesi bakıyor. Yaşı ve sağlık sorunlarından kaynaklı o da çok zorluk çekiyor.” Kadın işçilerin kreş sorunu nedeniyle işi bıraktıklarını da ekliyor Odabaş, kendisinin de birinci sınıfa başlayan çocuğunun eğitimi nedeniyle diğer pek çok arkadaşı gibi işi bırakmak zorunda kalabileceğini belirtiyor.
“Kadının üzerindeki yük hafifler”
İş yerlerinde kreşlerin olmasının çok önemli olduğunu vurguluyor Odabaş. “Kreşlerin olması iki açıdan önemli. Birincisi çocuk erken yaşlardan itibaren kreşe verilirse daha bilimsel eğitim almış oluyor. Anneler, babalar, anneanneler, babaannelerin elinde çocuk gelişime dönük değil de evin rutin işleri arasında büyümek zorunda kalıyor. Kadın açısından da bir dizi avantajı var. Kreş olursa hem ekonomik olarak daha rahat olacağız hem de çocuğun anneye olan bağımlılığı daha zayıf olacak. Bu da kadının üstündeki yükün hafiflemesi anlamına geliyor bence.”
“Annem olmasaydı işi bırakmak zorunda kalacaktım”
İsmini vermek istemeyen bir kadın işçi, iş yerinde kreş olmasına rağmen kreş hakkını kullanmadığını anlatıyor. Kadın işçi, “İstanbul Kıraç’ta gıda sektöründe ortalama 20 yıldır çalışıyorum. Evliyim, bir çocuğum var. Eşimle birlikte aynı fabrikada üç vardiya sisteminde çalışıyoruz. Makine operatörüyüm. İş yerimizde kreş var. Ama vardiyalı sistemde çalıştığımız için maalesef iş yerinin kreşini kullanamıyoruz. Ben şanslıyım, annem baktı üç yaşına kadar. Eğer annem olmasaydı işi bırakmak zorunda kalacaktım. İşyerindeki kreş sadece gündüz çalışanlara var” diyor.
Kadın işçi, çalıştığı fabrikanın kreş için para ödemek zorunda olsa da ödemediğini söylüyor. “Çocuğumu mahallede bir yerde kreşe verdik. Kreş ücreti 6 bin TL. İş yeri de buna karşılık 500 TL veriyor. Ayrıca etkinlikler için de ayrı para ödüyoruz. Bence çocuğu belli bir yaşa gelene kadar kadınlara gece vardiyası olmamalı. Ya da fabrikada üç vardiya bırakacağımız kreş olmalı. İşyerinde üretim bölümünde çalışanın tamamı üç vardiyalı. Vardiyadan dolayı kreş hakkımız ortadan kalkmış oluyor. Fabrika, özele verdiğimiz kreş masrafının tamamını ödemesi gerekiyor, ama ödemiyor. Vardiyalı çalıştığımız için bu sorun nedeniyle iş bırakan birçok arkadaşım oldu. Çalıştığımız büyük firma, kurumsal olarak kreş hakkımız var, demek için kreş açtı. İçinde çocuk olmayan kreş var fabrikada. Sadece adı var kreşin yararlanan yok diyebilirim” diye belirtiyor.
İşyerlerinde kreşler açılmalıdır
İEKK Temsilcisi Elif Alçınkaya ise “Tüm işyerlerine, OSB’lere, mahallelere 7\24 açık, ücretsiz nitelikli kreş” gündemli çalışma hakkında bilgi verdi. Alçınkaya, işçilerin ücretlerinin çok düşük olduğunu belirtiyor. “Genel olarak ücretler düşük. Bunun yanı sıra aynı işi yaptığımız erkek işçilerle çoğu yerde aynı ücreti alamıyoruz. Mobbing, taciz, taşeron-gündelik-parça başı gibi güvencesiz çalışma biçimleri, işten atılma korkusu… Çocuk bakımı üzerimizdeki en temel yükümlülüklerden. İşyerlerimizde bunun çözümü için kreşler, çocuk bakım odaları açılmıyor.”
Mesailere dönüşen hayatlar
Alçınkaya, ekonomik krizin kadın işçileri daha çok etkilediğinin altını çiziyor. Alınan ücretlerin kira, fatura ve gıda almalarına yetmediğine şu sözlerle dikkati çekiyor; “Eve iki maaş, yeri geliyor üç-dört maaş giriyor yine de ayın sonunu getirmek kolay olmuyor. Ek gelir getiren, diye bakılan bizlerin ortaya koyduğu iş gücü erkek işçilerle aynı değerde görülmediği gibi tek başına ev geçindirebileceğimiz de göz ardı ediliyor. Kadın işçilerin ücretleri de genellikle asgari ücret olarak tarifleniyor. Kiralar asgari ücret bandında, diğer temel ihtiyaçları karşılamak imkânsızlaşıyor.”
Kreş sayısı düşüyor
Alçınkaya, işyerlerinde fabrikalarda kreşlerin çok sınırlı oluğunu değindikten sonra kamu işyerlerinde var olan kreşlerin de kapatıldığını belirterek şöyle devam ediyor:
“2004 verilerinde kamu işyerlerinde kreş sayısı 419 iken 2016 yılında 56’ya düşmüş. Pandemi ve kapanma sürecinin sonuçlarının kreşlere yansıdığını biliyoruz. O dönemde kapatılan kreşler çoğu yerde tekrardan açılmadı, bu özellikle fabrikalarda ve özel işletmelerde yaşandı. Örneğin Yazaki Kuzuluk fabrikası bunlardan biri. Fabrikalar açısından bir başka örnek de taşınmaların bahane edilmesi, Beylikdüzü Arçelik’teki kreş Çerkezköy’e taşınırken kapatılıyor, yeni yerde yine kadın işçiler olmasına rağmen kreş açmıyor.”
“Kreş açmak yasal bir zorunluluk”
Alçınkaya, yasal koşulların bulunduğu iş yerlerinde kreş ve emzirme odaları açmanın bir zorunluluk olduğunu hatırlatıyor, “Yasada 150 ve üzeri kadın çalışanın olduğu yerlerde kreş, 100-150 kadın çalışanın olduğu yerde de çocuk bakım ve emzirme odası açma yükümlülüğü var. Durum bu noktada şu: Bunun bir cezası var, bir para cezası. Ama ceza denmeyecek kadar komik ve cüzi. En tehlikeli sektör için 2022 yılı ceza limiti 10.437 TL. Bu en yüksek miktar, ödül gibi” diye belirtiyor.
“Hak bilinci oluşturmalıyız”
İşyerlerinde kreş olmadığı için kadın işçilerin işten ayrıldığını belirten Alçınkaya, “Kreş olmadığı, çocuğuna bakacak bir yakını bulunmadığı için işten ayrılan veya çalışma hayatına bir türlü giremeyen çok kadın var. Ama bu noktada bir hak bilincinin olmadığını belirtmek gerek. Kadınlar, özellikle de çalışan kadınlar için diyorum, kreş açısından haklarını bilmiyorlar. Öncelikle hak bilinci oluşturmamız gerekiyor ama bu gündemle ilgili bir emsal karar var, önemli olduğunu düşünüyoruz. İzmir’de bir kadın işçinin işyerinde kreş olmadığı için istifa etmesi mahkeme tarafından haklı fesih nedeni olarak görülmüştü. Ancak bizim için önemli olan, kadının ‘haklı fesih’ yapıp tazminat hakkını alması değil, bizzat istihdam süreçlerine katılarak kreş hakkının elde edilmesi” diye ekledi.
“Veri ortaya koymayı hedefliyoruz”
Alçınkaya, fabrikalarda ve OSB’lerde saha çalışmaları yaptıklarını da söylüyor. “Tüm fabrikalara, işyerlerine ve OSB’lere 7/24 açık, ücretsiz, nitelikli kreşler açılsın talebiyle bir çalışma yürütmeye başladık. Fabrikalar, işletmeler, OSB’ler gibi mahallelerde de kreşlerin açılması gerektiğini savunuyoruz. Farklı kentlerde ve sektörlerde kadın işçiler içinde çalışma yürütüyoruz. Kadın işçilerin bir dizi temel talebinin yanı sıra, kreş talebini gündeme getirmeyi, bu talebi de kadın işçilerin örgütlenmesinin manivelası yapmayı planlıyoruz. Anket de bu çalışmanın bir parçası. Öncelikle anketleri bulunduğumuz sanayi havzalarında birebir yapmakla birlikte internet üzerinden de çalışmamızı yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Saha çalışmasının olgunlaşmasıyla raporlaştırmayı hedefliyoruz.” diye ekliyor.
İEKK, kadın işçi ve emekçiler olarak bu süreçte kreş eksenli taleplerini ise şu şekilde belirledi:
“*Kadınların sorumluluğu olarak görülen çocuk bakımı toplumsallaştırılsın.
*Tüm fabrikalara, işyerlerine ve OSB’lere 7/24 açık, ücretsiz, nitelikli kreşler açılsın.
*Kreş yükümlülüğü için 150 çalışan sınırlaması kaldırılsın.
*Kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın tüm çalışanların çocukları için kreş imkânı sağlansın.
*Kreş yükümlülüğünü yerine getirmeme cezası caydırıcı olacak şekilde artırılsın.
*Mahallere 7/24 açık, ücretsiz, nitelikli kreşler ve çocuk bakım evleri açılsın.”
Yadigar Aygün- kadınisci.org / 23.01.24