Günümüzde kapitalizmin ürünü olan kadın cinayetleri önemli küresel sorunlardan biridir. Dünya çapında her on cinayet kurbanından sekizi kadındır. Araştırmaya göre, 2017 yılında 50 bini birlikte olduğu partnerler veya diğer aile üyeleri tarafından olmak üzere toplam 87 bin kadın kasten öldürüldü. Her yıl tahminen 27 bin çocuk aile içi şiddetten etkileniyor. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddette yıllardır ivmeli bir artış var. 2020 yılında 20 bin 123 suç ile aile içi şiddet alanında yeni bir rekor kırıldı.
Kadına yönelik cinayet, şiddet ve aile içi şiddet İsviçre’de de yaygındır ve giderek de artmaktadır. Polis suç istatistiklerine göre İsviçre’de her yıl binlerce kadın aile içi şiddet mağduru oluyor. 2018’de İsviçre’de 365 gün içinde 7.576 kadın aile içi şiddete maruz kaldı. Yani neredeyse her saatte bir kadın aile içi şiddete uğruyor. 2018’de toplam 24 kadın öldürüldü. Başka bir deyişle her ay 2 kadın eşi tarafından öldürülüyor. Ayrıca 3.700’ün üzerinde saldırı, 3.400’ün üzerinde tehdit ve 1.800’ün üzerinde yaralama vakası kaydedildi. Bunların sadece polis tarafından kaydedilen vakalar olduğu düşünüldüğünde durumun vahameti daha iyi anlaşılacaktır.
Kadına yönelik şiddet birçok durumda İsviçre’de de hala büyük bir tabu konusudur ve birçok kadın, fail hakkında şikayette bulunmuyor. Ayrıca şiddet ve biçimleri çok farklı yorumlanıyor. Federal hükümet tarafından yayınlanan istatistiklere ek olarak, bildirilmemiş büyük bir rakam var. Kadına yönelik saldırganlık, öldürme, sürekli hakaretler veya sürekli kontroller, ayrıca bıçakla yaralamalar veya cinsel saldırı biçiminde gerçekleşmektedir. Sokakta, işyerinde, okulda ve diğer yerlerde kadına yönelik şiddet her yıl artmaktadır.
Federal Kadın ve Erkek Eşitliği Ofisi tarafından bildirildiğine göre İsviçre’de her iki haftada bir, bir kadın kocası, partneri, eski partneri, erkek kardeşi veya oğlu tarafından öldürülüyor. Bildirilmeyen vakaların sayısı ise bilinmiyor. Ancak kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri nadiren bildiriliyor ve medyaya pek yansımıyor. Yansıdığı kadarıyla da genellikle bir “aile dramı”, bir “ilişki trajedisi” ve “münferit bir vaka” olarak tanımlanıyor.
Uluslararası Af Örgütü adına gerçekleştirilen ve Mayıs 2019’da GFS Bern tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre, İsviçre’de cinsel şiddetin yayıldığı ileri sürülüyor. 16 yaş ve üstü kadınların yüzde 22’si istenmeyen cinsel eylemlere maruz kaldı. İsviçre’nin toplam nüfusu düşünüldüğünde yaklaşık 800 bin kadının istenmeyen cinsel eylemlerden etkilenmiş olduğu belirtiliyor. Ankete katılan kadınların yüzde 12’si kendi istekleri dışında cinsel ilişki yaşamak zorunda bırakılmış olduklarını belirtiyor. Bu kabaca Zürih şehrinin nüfusuna tekabül ediyor. Aile içi şiddetin ise neredeyse sıradanlaştığı ileri sürülüyor. Suç istatistiklerin de bunu gösterdiği söyleniyor. 2020’de polis tarafından 20.123 ev içi suç kaydedildi. Aynı yıl İsviçre’de 28 kadın cinayeti işlendi ve 86 kadın cinayeti teşebbüsü gerçekleşti.
2019’da İsviçre’de 679 tecavüz vakası bildirildi. Korku, utanç ve yargıya duyulan güvensizlik, birçok kadın ve genç kızın cinsel saldırıyı şikayet etmesini engelliyor. Kadınların yalnızca %8’i bunları bildiriyor. İsviçre’de her gün tahminen 20 kadın tecavüze uğruyor. Kadın kurumları, “İsviçre hala federal düzeyde kadın cinayetlerinden söz etmeyi reddediyor”, “Ama bir sorunun toplumda bir adı bile yoksa, sorun ele alınmayacak demektir” sözleriyle tepkilerini göstermekte ve sorunun tanımlanmasını istemektedirler.
2021 yılının Ekim ayına kadar 24 kadın erkekler tarafından katledildi. Ekim ayının üç haftası içinde üç kadın cinayete kurban gitti. 30 yaşındaki kadın, Zürih-Altstetten’de kocası tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Koca, bir şüpheli olarak kabul ediliyor ve polis tarafından cinayet davasından önce de biliniyordu. Zürih Cumhuriyet Savcılığı’na göre tutuklanan 46 yaşındaki Türk erkeğe yönelik tehdit suçlamasıyla haziran ayından bu yana devam eden bir dava bulunuyor. Sadece üç gün sonra Glarus’ta başka bir kadın cinayeti meydana geldi. İki gün sonra ise 12 yaşındaki bir kız ve babası Rapperswil-Jona SG’de ölü bulundu. 54 yaşındaki zanlının önce kızını sonra da kendisini öldürdüğü söyleniyor. Bu üç ölüm İsviçre’yi bir hafta içinde sarstı.
İsviçre’de İstanbul Sözleşmesi (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) 1 Nisan 2018’de yürürlüğe girdi. İstanbul Sözleşmesi’nin İsviçre’de yeni bir dinamiği tetiklediği iddia ediliyor ve kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadelenin siyasi tartışmaların odağına oturduğu söyleniyor. 2019-2023 yasama planlamasında Federal Konsey, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadeleyi 2030 Cinsiyet Eşitliği Stratejisi’nin merkezi eylem alanlarından biri olarak tanımlamaya karar verdi. Parlamento, yasama planlamasında İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasına yönelik ulusal bir eylem planı da uygulayacak. Şiddetle mücadele önlemleri içeren bir yol haritası imzaladı. Sözleşmeyi uygulamak için çok sayıda eylem planı ve önlem de kanton ve ulusal düzeyinde kabul edildi.
Tüm bunlara rağmen, kuruluş raporları, giderek artan toplumsal cinsiyete dayalı şiddet olaylarına dikkat çekiyor. Bu, yaşamın hemen her alanında cinsel tacizden aile içi şiddete, tecavüz, cinsel sömürü ve kadın cinayetlerine kadar uzanmaktadır. “Şiddet düzeyine ilişkin resmi bir istatistik yoktur. Devlet ve yargı sistemi, polis gibi kurumlar bizi korumuyor, daha çok bizzat şiddetin bir parçası durumundalar. Medyada ‘aile dramı’ ya da ‘tutkudan cinayet’ yazılarak cinayetlerin arkasındaki sistem karartılıyor ve faillerin saikleri önemsizleştiriliyor. Bu değişmeli, kadın cinayetleri net olarak tanımlanmalı” ifadeleri, gerçeğin başka bir yanına işaret ediyor.
Kapitalizmin “vitrini”, demokrasinin “kalesi” olarak bilinen İsviçre’de de kadın hareketi “Beraber zincirleri kıralım”, “Özgürlük için savaşıyoruz”, “Bizim “Ücret eşitliği istiyoruz”, “Kapitalist ataerkilliği ve tüketimi reddediyoruz”, “Biz olmadan her şey durur”, “Bizler kendimizi gündelik hayat içinde cinsiyetçiliğe ve ırkçılığa karşı savunuyoruz”, “Bizler cinsiyetçi, homofobik ve transfobik şiddete karşı duruyoruz” vb. şiar ve taleplerle giderek güç kazanıyor.
14 Haziran 1991’de birçok temel talep ileri sürerek ülke çapında örgütlenen ve yarım milyon kişinin katıldığı kadın grevinden 28 yıl sonra 2. Kadın Grevi de yüzbinlerin katılımıyla İsviçre’nin yakın tarihin en büyük grevi olmuştu. Son yıllarda kadına yönelik şiddet ve cinayetlere karşı olduğu gibi sosyal, ekonomik ve politik talepler ekseninde de anlamlı bir kadın hareketi gelişmektedir.
Kadın cinayetlerine karşı 11 Aralık 2021 Cumartesi günü, saat 14.00’da, İsviçre çapında katılımla Zürih’te yapılacak olan merkezi gösteri, ileriye dönük atılacak yeni bir adım olacak.
Kızıl Bayrak / İsviçre