İsviçre’de anayasa ve yasa değişiklikleri için yüz yılı aşkın bir süredir merkez, kantonlar ve belediyeler düzeyinde sıklıkla başvurulan referandumlardan biri de 28 Kasım 2021 Pazar günü gerçekleşti. Ulusal düzeyde halk oylamasına katılım yüzde 65’i buldu. Böylece bu son referandum, 1971’den bu yana katılımın en yüksek olduğu referandum olarak kayıtlara geçti.
“Bakım İnisiyatifi”
Ulusal düzeyde üç yasa teklifi oylandı. Bunlardan biri, hastane ve bakım evlerinde çalışan hastabakıcıları ve hemşireleri ilgilendiren, “Bakım İnisiyatifi” (Pflegeinitiative) olarak bilinen yasa teklifi idi. Bu yasa teklifi yüzde 61 oranında kabul gördü. Sözü edilen yasa teklifi, sağlık alanında hemşire ve hastabakıcı olarak çalışanların ücretlerinin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini öngörüyor.
Federal Hükümet (Bundesrat) önden yasama teklifine karşı çıkmış ve halka “hayır” oyu verme çağrısı yapmıştı. Bu durumda yüzde 61 ile kabul gören teklif sonrası ne tür düzenlemeler yapılacağı, çalışanlara hangi derecede iyileştirme sağlanacağı muğlaklığını koruyor.
“Covid-19 yasası”
Seçim süreci boyunca sıklıkla tartışılan ikinci önemli yasa teklifi, Covid-19 yasası (Covid-19 Gesetz) idi. Bu teklif de yüzde 62 evet oyu ile kabul edildi. Bu yasaya göre, “Covid-19 sertifikası yasal zemine kavuşturulacak, aşı karşıtlarına karşı sert önlemler alınabilecek.” Bu önlemlere işten çıkarma, kamusal alanlara girilmesini engelleme ve karantina gibi adımlar da dahil olacak.
Covid-19 yasasının kabulünden sonra polis federal parlamento binasını “aşı karşıtlarının” olası gösterisine karşı ablukaya aldı. Akşam saatlerinde parlamento binası önünde toplanan “aşı karşıtları” yasaya karşı tepkilerini dile getirmekle birlikte, sağcı eğilimlerine de platform aradılar.
“Aşı karşıtlığı” her ne kadar sağcı faşist gruplar tarafından kullanılsa da bunun esas sorumlusu kapitalist sistemin kendisidir. İki yılı aşkın bir süredir, kâr daha çok kâr için “patent hakkı”nda direten tekeller, salgınla başa çıkmanın yolunu tıkıyorlar. Geçen süreye rağmen dünya nüfusunun ancak yüzde 42’sine iki doz aşı yapılabilmiş. Pandemi ile mücadele ilaç tekellerinin “insafına” bırakıldığı ve yavaş ilerlediği için, virüs zaman içinde yeni mutantlarla kendini yeniden üreterek halk sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. Böyle olunca, var olan aşılar yetersiz kalıyor ve “aşı karşıtlığı” kendine zemin bulabiliyor.
“Hukuk İnisiyatifi”
Halk oylamasına sunulan üçüncü önemli konu ise, “Hukuk İnisitayifi” (Justizinitiatvie) idi.
Hukuk İnisiyatifi’ni lanse edenler, Federal Mahkeme’ye seçilen hakimlerin Federal Parlamento yerine halk tarafından seçilmesini talep ediyorlardı. Taleplerinin en önemli gerekçesi ise, “Federal Parlamento partilerden oluşuyor. Partilerin seçtiği hakimler ne kadar bağımsız olabilir ki” idi.
Bu öneri kulağa hoş geliyor elbette. Gerekçe de haksız değil. Ancak bu yasa teklifini lanse eden sağ çevreler, yargıyı kendi emelleri için kullanabilmenin yolunu açabileceklerini ümit ediyorlardı. “Merkez sağ ve sol” diye kategorize edilen partiler bu yasa teklifine baştan beri hayır çağrısı yaptılar ve sözü geçen yasa teklifi yüzde 68,1 oranda oyla reddedildi.
İsviçre’de merkezi düzeyde oylanan bu üç yasa teklifinin yanı sıra, Kanton ve belediyeler düzeyinde oylanan yerel yasa teklifleri de vardı.
Basel’de kiracıları koruma yasası
Kanton düzeyinde oylanan en önemli yasa tekliflerinden biri Basel Kantonu’nda gerçekleşti. Basel’de oylanan yasa teklifi, Konut Koruma İnisiyatifi (Wohnschutzinitiative) olarak bilinen kiracıları koruma yasa teklifi idi. Basel Kantonu’nda oylanan bu yasa teklifi yüzde 53 oyla kabul edildi.
100 üyesi olan Basel Parlamentosu referandum öncesi 44 evet oyuna karşı, 48 hayır oyu ile Basel halkını sözü geçen yasa teklifini reddetmeye çağırmıştı.
Aynı parlamentonun halk oylaması sonrası, kiracıları ve kiralık konutları korumak için yasal düzenlemeye gitmesi gerekiyor.
Sigorta şirketleri, bankalar ve başka tekellerden oluşan “ev sahipleri” uzun yıllardan beridir, kiracı olarak oturan kişi ve aileleri tamirat bahanesi ile evlerinden çıkarıyor, binayı elden geçirip makyajladıktan sonra 2-3 kat daha fazlasına kiraya veriyorlar. Evlerinden olanlar aynı kiraya ev bulmaları bir yana, bütçelerine göre ev bulamıyorlar. Bu nedenle birçok aile ve kişi sosyal yardıma başvurmak durumunda kalıyor. Kiracılar fakirleştikçe konut tekelleri zenginleşiyor.
Yasal düzenlemeye gitmesi gereken Basel Parlamentosu’nun konut tekellerini karşısına alması zaten beklenmiyor. Hal böyle olunca “sorun nasıl çözülecek” sorusu gizemini korumaya devam ediyor.
Kızıl Bayrak / İsviçre