Türkiye kapitalizminin derinleşen ekonomik ve siyasi krizinin ağır faturası işçi sınıfı ve emekçilerde sürekli öfke biriktiriyor. AKP-MHP iktidarı bu öfkeyi kontrol altına almak için faşist baskı ve devlet terörünü alabildiğine tırmandırıyor. Demokratik hak ve özgürlüklerin pervasızca yok edildiği bu süreçte ilerici, devrimci, sol güçlere ve Kürt halkına yönelik saldırılar dizginlerinden boşalmış bulunuyor. Bu politikanın bir parçası olarak hapishanelerde ilerici ve devrimci güçlere yönelik insanlık dışı uygulamalar da artıyor. Gerici-faşist iktidarın baskı ve zorbalığı hapishanelerde katmerli bir şekilde hüküm sürüyor.
Halihazırda devrimci-siyasi tutsaklar ağır bir tecrit işkencesi, psikolojik-fiziksel şiddet ve hak gaspları ile teslim alınmaya çalışılıyor. Pandemi bahanesiyle tecrit ve hak gaspları artarken, tüm hapishanelerde “güvenlik” adı altında her türlü işkence pervasızca uygulanıyor. En ufak insani hakka dahi tahammül edilmiyor. Görüş, telefon, mektup yasağı gibi yöntemlerle tutsakların dışarıyla bağlantıları koparılıyor, tecrit derinleştiriliyor. Hasta tutsaklar, tedavi hakları engellenerek, ölüme terk ediliyor. Tutsakların ağır bir tecrit ile yalnızlaştırılması, keyfi yasaklarla, disiplin yönetmelikleriyle, yasal kılıflar altında hayata geçiriliyor.
Toplumsal muhalefetin direngen damarını oluşturan kadınlar, iktidarın daha ağır saldırılarına maruz kalıyor, kadın düşmanı politikalarıyla ünlü gericiliğin özel hedefi olarak görülüyorlar. Devrimci-siyasi kadın tutsaklar ise bu faşist zorbalıktan payını özel bir şekilde alıyor. Çıplak arama, cinsel saldırılar, tek kişilik hücrelerde yalnızlaştırma, süngerli oda işkencesi, görüş ve avukat yasağı, keyfi disiplin cezaları ile devrimci-siyasi tutsakların kişiliklerine ve örgütlü kimliklerine yönelik sistematik saldırılar kadın düşmanı politikalar ile birleşiyor.
Devrimci siyasal kimliği teslim almaya dönük bu sistematik saldırganlık ve özel harp yöntemleri hapishaneleri süreklileşen işkence merkezlerine çevirmiştir. Keza çıplak arama işkencesi AKP-MHP iktidarı tarafından gözaltı süreçlerinden itibaren rutinleşen bir saldırı haline gelmiştir. İnsanlık onuruna yönelik çıplak arama işkencesi, taciz vb. saldırılar ile özellikle kadın devrimci-siyasi tutsaklara boyun eğdirilmek ve tutsak kadınlar teslim alınmak istenmektedir.
Hapishanelerde siyasi tutsaklar aynı zamanda tecrit-tretman politikaları ile yavaş yavaş ölüme terk edilmektedir. Artan intiharlar sistematik işkencenin ürünü olan planlı devlet katliamlarıdır.
Bu katliamlardan biri yakın zamanda Kandıra’da gerçekleşti. Mardin Dargeçit DBP yöneticisi Garibe Gezer, Kandıra 2 No’lu F tipinde alenen ölüme sürüklendi. Garibe Gezer hapishanede çıplak arama işkencesine direndi, süngerli odaya kapatıldı, erkek ve kadın gardiyanların cinsel saldırısına uğradı. Sonrasında tek kişilik hücrede ağır koşullarda tecrit edildi. İşkencelerle intihara sürüklenen ve intiharı sonrasında ölüme terk edilen Garibe Gezer, gerçi-faşist iktidar tarafından katledildi. Faşist zorbalıkta sınır tanımayan sermaye iktidarının Garibe’nin cenazesini kaçırması da bu gerçeğin itirafı olmuştur.
AKP-MHP saldırganlığının hedefinde olanlardan biri de HDP eski milletvekili, Kürt kadın siyasetçi Aysel Tuğluk’tur. Tuğluk, iktidarın, Kürt halkına yönelik saldırılarının bir parçası olarak uzun yıllardır tutsak durumundadır. Yıllar boyunca dışarıda ve içeride devlet terörüyle karşı karşıya kalmış ve gelinen yerde hafıza kaybına uğramıştır. Açıktır ki bunda, kendisine uygulanan tecrit işkencesi ve annesinin cenazesine bile saldıran inkarcı-katliamcı devlet terörünün rolü belirleyicidir. Hafızasını yitirmesine rağmen tahliye edilmeyen Aysel Tuğluk tek kişilik hücrede tutularak ölüme terk edilmektedir.
Kamu Emekçileri Cephesinden Sibel Balaç ise hukuksuz bir şekilde tutuklanmasına ve tecride karşı Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde ölüm orucuna başlamıştır.
İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları olarak, tüm işçi ve emekçileri tek adam rejiminin işkence ve saldırılarına karşı siyasi tutsaklarla dayanışmaya çağırıyoruz. AKP-MHP rejiminin toplumsal desteğini yitirdikçe artırdığı bu zorbalığın amacı işçi sınıfı ve emekçileri teslim almak, talan, yağma, rant ve sömürü politikalarına devam etmektir. Bu kanlı zulüm saltanatını sona erdirmenin yolu ise topyekûn saldırılara karşı topyekûn mücadele etmekten geçmektedir.
Devrimci-siyasi tutsaklarla dayanışmaya!
Garibe Gezer ölümsüzdür!
Aysel Tuğluk yalnız değildir!
İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları