AKP’nin 19 yıllık iktidarı sürecinde sömürü alabildiğine yoğunlaştı. Şiddet, baskı ve yasaklar arttı. İçeride-dışarıda savaş ve saldırganlık tırmandırıldı. AKP’nin tek başına iktidar olma şansı bulamadığı 7 Haziran seçimleri sonrası Türkiye’nin pek çok yerinde bombalar patladı. Kürt halkına yönelik göstermelik açılım paketleri raflara kaldırılıp, kalınan yerden azgın devlet terörüne devam edildi. 1 Kasım sonrası DBP’li Kürt illerindeki özyönetim çağrıları askeri operasyonlarla, kitlesel tutuklamalarla bastırıldı.
Ardından tek adam rejiminin startı da olan olağanüstü hal ilan edildi. On binlerce kamu çalışanı Kanun Hükmünde Kararnamelerle işten çıkarıldı. Barış bildirisi imzalayan akademisyenler ihraç edildi. DBP’li belediyelere kayyumlar atandı. Kürt siyasetçileri tutuklandı. OHAL yasaları kalıcı hale getirilerek, bir bütün halinde toplumsal muhalefet baskılanmaya, sindirilmeye çalışıldı. Eylem, etkinlik ve grevler yasaklandı. Basına yönelik sansür yoğunlaştı. Sol ve devrimci güçlerden tutalım da düzen içi muhalif kesimlere, insan hakları savunucularından akademisyenlere, avukatlardan gazetecilere geniş bir yönelik tutuklamalar devreye sokuldu. Kürt illerinde sokağa çıkma yasakları uygulandı, devlet güçlerince cinayetler gerçekleştirildi vs...
Toplumsal desteğini yitirdikçe terörü tırmandıran AKP, sermaye yönelik hizmetlerini cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle yürütmeye devam etti. Tüm yetkilerin tek kişide toplandığı tek adam rejimiyle kuralsızlık ve keyfiyet arttı. Bu koşulların üstüne binen pandemiyle birlikte toplum adeta nefessiz bırakıldı. Hak gaspları, eylem yasakları, gözaltı ve tutuklamalar, zorla kaçırma, ajanlık teklifi, şüpheli ölümler, intiharlar, kitlesel pandemi ölümleri birbirini izledi. 19 yıllık AKP iktidarında ülke adeta açık bir cezaevine ve iskencehaneye çevrildi.
Bu süreçte hapishanelerin tablosu da haliyle daha karanlık tonlara büründü. Keyfi tutuklamalarla hapishaneler tıka basa dolduruldu. Sistematik şiddet ve hak gaspları hapishanelerin olağan uygulamalarına dönüştü.
Ekim 2021 tarihli resmi verilere göre kapasitesi 220 bin kişi olan ceza infaz kurumlarında 294.930 mahpus bulunmaktadır. Son 10 yılda 682 mahpus yaşamını yitirmiştir. Ayrıca hapishanelerde yaşam hakkı ihlalleri, kötü muamele, işkence, sağlık hakkına erişememe gibi sorunlar devam etmektedir. Hasta tutsaklar revire götürülmemekte, kelepçeli muayene dayatmalarıyla tutsakların sağlık hakkı sürekli gasp edilmektedir. Sevklerde çıplak arama dayatmaları gerçekleşmektedir. Koğuşlara kamera takılması, dergi, mektup, gazete ve kitapların verilmemesi vb. uygulamalar gerçekleşmektedir. Ailelerle görüşme ve telefon hakkı engellenmektedir. Uzak cezaevlerine sürgün sevklerle aileler ve tutsaklar cezalandırılmakta, avukata erişimleri de kısıtlanmaktadır. Darp, kaba dayak, psikolojik işkence, cinsel saldırı sistematik olarak uygulanmaktadır. Tutsaklar sıcak suya, hijyen malzemelerine, diyet yemeklerine erişememektedir.
Hapishanelerin koşulları aynı zamanda sürekli olarak yeni hasta mahpuslar yaratmaktadır. Tek başına yaşamını idame ettiremeyecek durumdaki tutsaklar ısrarla içeride tutulmaktadır. Özel ihtiyaçları olan yaşlı, engelli, hamile ve çocuklu kadın tutsaklar çok daha fazla mağduriyet yaşamaktadır.
Tek adam rejimi altında ve pandemi sürecinde koşulları katbekat ağırlaşan hapishaneler sık sık şüpheli ölümlerle de gündeme geliyor. Son olarak, Kandıra 1 No’lu F tipi Cezaevi’nde bulunan Garibe Gezer katledildi. Gezer’in 5 yıllık tutukluluğu, kendisi ile ailesinin yaşadıkları ve ölümü, AKP iktidarının bir özetini sunmaktadır.
Mardin Dargeçit DBP yöneticisi olan Garibe Gezer’in abisi Bilal Gezer, IŞİD’e karşı süren Kobane eylemlerinde, 7 Ekim 2014’te devlet tarafından katledildi. Diğer abisi kardeşinin akıbetini sorarken polis güçlerince kurşunlandı ve felç kaldı. Olayın sorumlusu olan polisler beraat etti. Garibe Gezer, DBP yöneticiliği yaparken, 2015’teki eylemler gerekçesiyle 2016 yılında gözaltına alındı, ardından tutuklandı. Mardin’den Şakran, Tarsus, Bünyan, son olarak Kocaeli Kandıra Cezaevine sürgün edildi. 22 gün boyunca tek kişilik hücrede tutuldu. Darp edildi, kadın ve erkek gardiyanların cinsel saldırısına maruz kaldı. Yaşadıklarını ailesine ve avukatlarına çok sonrasında aktarabildi. Verdiği bilgi yeni cezalandırılmalarla yanıtlandı. Süngerli odaya atıldı, işkence görmeye devam etti. 9 Aralık 2021’de hücrede ölü bulundu. İntihar denilen olayda avukatlar gelmeden otopsi işlemleri bitirildi. Hapishaneye gelen avukatlar ve yakınları tartaklandı. Kayyımla yönetilen Mardin Büyükşehir Belediyesi cenaze aracı, Garibe’nin naaşını almadı. Garibe Gezer devlet terörüyle katledildi.
Devletin sistematik şiddetine maruz kalan ve dolayısıyla açıkça katledilen Garibe’nin yaşadıkları, keza hafıza kaybı yaşayan hasta tutsak Aysel Tuğluk’un infaz ertelemesinin ısrarla yapılmaması hapishanelerdeki ağır koşullara ve tutsaklarla dayanışmanın önemine bir kez daha ayna tuttu.
Hapishanelerde tutsaklara çok ağır koşullar dayatılmakta, durumları gittikçe kötüleşen hasta tutsaklar ölüme terk edilmektedir. Tutsakların ve bunlar içerisinde hasta ve yaşlı tutsakların sorunlarına ivedilikle dikkat çekmek, onlarla eylemli dayanışmayı yükseltmek, hak ihlallerine karşı çıkmak ve tutsakların sesi olmak yakıcı bir önem taşımakta ve acilen harekete geçmeyi gerektirmektedir.