Tunus'ta gerçekleştirilen 3. Dünya Kadın Konferansı'nın ardından düzenlenen ilk Avrupa Kadın Konferansı Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna'da gerçekleşti. Konferansa Bosna Hersek, Fransa, Avusturya, Hollanda, İsviçre, İspanya (Lanzerotte), Belarus ve Almanya'dan 16 delege katıldı. Aralarında Türkiye, Almanya, Bosna gibi ülkelerden gelen misafir ve gözlemcilerin de yer aldığı konferansta toplam 40 kadın vardı.
Almanya adına katılan 4 delegeden ikisi PİA'dan bizlerdik. Konferansın ön süreçlerinde diğer delegelerle bir araya gelerek konferans hazırlıklarını sürdürdük. Büyük bir bölümünü üstlendiğimiz ülke raporunun hazırlanmasına katkı sağladık. Raporu ise konferansta beraber sunduk
Konferans, 10 Haziran sabahı Avrupa koordinasyonunun katılımcıları selamlaması ile başladı. Saygı duruşu, Avrupa delegelerinin kendilerini tanıtması ve gündem önerileri ile sürdü. Konferansa gönderilen ilerici kurum, parti, kıta koordinatörlerinden gelen selamlama mesajları okundu.
***
Oldukça yoğun olan gündeme rağmen, konferans iki gün boyunca canlı tartışmalara sahne oldu. Kadınlar Avrupa'daki militan kadın hareketinin gelişmesi için neler yapılabileceği üzerine tartışmalar yürüttü.
Konferansın açılış konuşmasını ev sahipleri “Savaş Mağdurları” ve “Foça Savaş Mağdurları ‘92-‘95’” adlı iki derneğin başkanları Bakira ile Midheta yaptı. Konuşmalarda milliyetçiliğe ve bölücülüğe karşı ortak mücadeleye vurgu yapıldı.
Ardından sırayla ülke raporlarının okunmasına geçildi. Ülke raporlarında sorunların ortak olduğu gözlendi. Hemen tüm raporlarda yoksulluk, açlık, cinsel baskı, artan sömürü, kadın işçilerin haklarının kısıtlanması, daha uzun çalışma saatleri, kadınların mücadelelerle kazanılmış haklarına yönelik saldırılar yer aldı. Yanı sıra Avrupa’da artan sağcı faşist gelişmeler, protestocu kadınlara yönelik polis şiddeti, insanlığın karşı karşıya olduğu çevre felaketi ve kadın hareketinin çevre hareketiyle bağının kurulmasının önemi, dünya savaşı tehlikesi, dünya çapında militan bir kadın hareketinin gerekliliği ve bunun için mücadele edilmesi gerektiği temaları raporlarda yer aldı.
Devamında Avrupa Koordinasyo'nunun 3. Dünya Kadın Konferansı öncesinde sürdürdüğü faaliyetin raporu okundu. Raporda bu sürecin korona salgını nedeniyle sekteye uğradığı, yüz yüze toplantı yapmanın mümkün olmadığı, yazışmalarla ilişki kurulduğu, bir kez 65 kişinin katıldığı ve 5 dilde tercüme yaptıkları zoom konferansı gerçekleştirildiği belirtildi. Raporda ayrıca yoksulluğun, işsizliğin tüm dünyayı sardığı korona sürecinde, kadınların protesto için ilk sokağa çıkanlar olduğu ve bu nedenle, “Acil durum uygulaması değil, korunma ve özgürlüklerimizi istiyoruz!” şiarıyla bir bildiri yayınladıkları, 13 Haziran 2021’de Hindistan’da çöken sağlık sisteminde Asya Koordinatörünün koronadan yaşamını yitirdiği ve Hindistan’la bağın koptuğu ifade edildi.
Konferansın ilk günü kültürel bir etkinlikle sona erdi.
***
İkinci gün Avrupa Kıtası Koordinatörleri seçimi yapıldı. Almanya’dan iki, Fransa’dan ve İspanya’dan birer kişi olmak üzere toplam 4 asil ve iki yedek koordinatör seçildi. Koordinatörler 2027’de yapılması planlanan 4. Dünya Kadın Konferansı çalışmalarını yürütecek. Koordinatörlerin görevlerinin; kıtadaki çalışmayı koordine etmek, bilgi akışını sağlamak, bunun için internet ve sosyal medyayı daha etkin kullanmak, 1 Mayıs, 8 Mart, 25 Kasım gibi mücadele günleri için çağrılar hazırlamak, kıtadaki kadın mücadelesini cinsler arasında ücret farkına karşı mücadeleleri desteklemek, diğer kıtalarda gerçekleştirilecek toplantılara katılmak olduğuna dikkat çekildi.
***
Konferansta iki gün boyunca canlı ve yapıcı tartışmalar yapıldı. Geçtiğimiz günlerde kabul edilen “AB mülteci anlaşması” protesto edildi. Yasanın gerici, insanlık düşmanı bir yasa olduğu vurgulandı. Sözde feminist İçişleri Bakanı Nancy Faeser'in iltica hakkının tamamen kaldırılmasını “tarihi bir başarı” olarak tanımlaması eleştirildi.
Kadın haklarına, demokratik haklara yönelik saldırılar ve gösterilere karşı gerçekleşen polis şiddeti protesto edildi. Hollanda’da çevrenin yıkımına karşı çıkan bin 600 gencin tutuklanması, gençlerin eylemlerinin artan şekilde suç sayılması, Almanya’da “son nesil” örgütünün “suç örgütü” ilan edilmesi, İsviçre'de atlı polisin bir kadın gösterisine vahşice saldırmasına değinildi.
Kadın işçiler üzerinde artan sömürüye, işyerlerinde maruz kaldıkları baskıya, cinsel tacize değinildi.
İspanya’dan Las Kellys Sendikası adına katılan bir delegenin önerisiyle 25 Kasım’da uluslararası çapta bir video hazırlanması, her ülkeden iki kadının ülkesi hakkında bir dakikalık konuşma yapması ve konuşmaların “bir kişi daha eksilmeyeceğiz! / Hiçbir ülkede!” şiarıyla sona ermesi önerisi kabul edildi.
Teorik seminerin ikincisi Nepal’de 2024 veya 2025 yılında düzenlenecek. Seminer konusu Tunus'ta karara bağlanmıştı: “Kadın devrimi-sosyal ekolojik dönüşüm -Sosyalist devrim-Emperyalizmi nasıl devirebiliriz?” Avrupa’dan katılımı arttırmak için neler yapılabileceği üzerine tartışıldı. Bu önerilerden biri de bir broşür hazırlamak oldu.
***
Aynı gün öğleden sonra delegelere ev sahipliği yapan dernekler ziyaret edildi. Delegeler dernekte çalışan kadınlar tarafından büyük bir sevgi gösterisi ve coşku ile kucaklandı.
Sokaklarında Osmanlı ve Avusturya-Macaristan krallığı döneminden günümüze kalan yapıların yan yana durduğu Saraybosna, Bosna Savaşı sırasında dünya modern savaş tarihindeki en uzun kuşatmaya maruz kaldı. ‘92-95 yılları arasında yaşanan savaşın üzerinden geçen bunca yıla rağmen, savaşın izleri evlerin kurşunlarla delik deşik edilmiş duvarlarında halen duruyor.
Bu vahşetin canlı tanıkları ise, ziyaret ettiğimiz Savaş Kurbanı ve Savaş Mağduru Kadınlar Birliği’nin duvarlarında asılı haritalar, savaş suçlularının isimlerinin yer aldığı listeler, bazılarının resimleri, savaş mağduru kadınların ifadelerinin arşivlendiği raflar dolusu dosyalar, ev sahipliği yapan ve bu süreci bizzat yaşayan kadınların anlatımlarındaydı.
Tüm bu süreçlerde yakınlarını kaybeden, bedenlerine zarar verilse de cesaretlerini ve onurlarını koruyan bu kadınlar, acılarını ortaklaştırmış, hesap sormak için örgütlenmiş ve savaş suçlularını mahkeme önüne çıkarmak için mücadeleye girişmişti.
Üzerinden geçen 30 yıla rağmen, mücadele kararlılığından hiçbir şey kaybetmeyen bu kadınlar, tüm ölüm tehditlerine aldırış etmeden, savaş suçlularını ölmeden önce mahkeme önüne çıkarmak ve hesap verdirmek için başlattıkları mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyor ve bu mücadeleden güç aldıklarını vurguluyorlar.
Enternasyonal İşçi Kadın Platformu (PİA)