Pandemi boyunca en temel tartışma konularından biri de eğitim oldu. Uzaktan eğitim süreci belirsizlikler ile başladı ve devam etti. Sonrasında ise bu senenin ilk döneminde yüz yüze eğitime geçildi. Salgınının okullara yayılması ile okullar kapandı ve belirsizlikler devam etti. Son olarak geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 15 Şubat’ta okulları yüz yüze açmak için planlamaların yapıldığını duyurdu.
Dün toplantı gerçekleştiren Bilim Kurulu, okulların yüz yüze eğitime açılması için planlanan 15 Şubat tarihini erken buldu ve yeni bir tarih üzerine tartışmalar gerçekleştirdi. Bilim Kurulu tarafından sürecin ilerleyişine göre yeni tarih için 15 Mart işaret edildi.
Ayrıca Bilim Kurulu toplantısında, restoran ve kafelerin açılması için vaka sayılarında düşüşler yaşanmasının ve aşılanma oranının artması gerektiği ifade edildi. Tedbirlerdeki kontrolsüz gevşemelerin süreci daha da zorlaştıracağı, tedbirli ve temkinli davranılması gerektiği vurguları öne çıktı.
Belirsizlik eşliğinde eğitim hakkı gasp ediliyor
Yüz yüze eğitime geçilecek tarih için belirsizlik devam etmektedir. Belirsizliklerin devam etmesi ise yine milyonlarca öğrencinin eğitim hakkının gasp edileceğinin sinyallerini vermektedir. Üstelik söylenen tarihler için eğitimin asıl bileşenlerinin (öğretmen, öğrenci-veli, okul çalışanı vb.) çıkarları yok sayılıyor. Yüz yüze eğitime dair karar için yine salt sermaye düzeninin çıkarları göz önünde bulunduruluyor, AKP şeflerinin ağzından çıkacaklar bekleniyor...
Milli Eğitim Bakanı Z. Selçuk, her ne kadar da “Sorunsuz bir şekilde okullarımızı açmayı planlıyoruz” şeklinde açıklamalar yapsa da bu iddiaların bir gerçekliğinin olmadığını geride kalan süreç gözler önüne serdi. Keza geçen dönem “sorunsuz bir şekilde” açtıklarını iddia ettikleri okullar salgının merkezi haline dönüştü.
Belirsizlikler içerisinde yüz yüze eğitimin ne zaman başlayacağı tartışılırken, eğitimin esas bileşenlerinin ortaya koyacağı irade, sağlık ve eğitim alanındaki hak gasplarının önüne geçilmesinde belirleyici olacaktır. Bu nedenle emekçiler ve öğrenciler için, AKP-MHP rejiminin, sermayenin çıkarları uğruna alacağı kararlara karşı “eğitim bizim karar bizim”, “sağlık bizim karar bizim” diyerek bir araya gelip mücadeleyi büyütmekten başka çıkar yol yoktur.