Yoksulluğun çözümü: Mülksüzleştirenleri mülksüzleştirmek!

Ezilenler daha fazladır ama tahterevalli tahtasının altında oldukları için ezenler hep üstte kalacaktır. Ama onları orada tutan alttakiler, yani ezilenlerdir. Düşünün, milyarlarca insan sadece bir avuç insanı yukarı kaldırıyor. Burjuvazi, tahterevalli tahtasının en altındaki insanlara muhtaçtır ama medyasından, iktidarından ve eğitimden bize aşılamaya çalıştığı şey onların bize ekmek verdiğidir. Bu açıkça bir alçaklıktır. Devletler, eğitim, medya -bunların hepsi burjuvaziye bağlıdır ve bizi bunlara mahkum etmek ister burjuvazi. Bunlara mahkum kalınarak, bunlar içinde çözüm üretmeye çalışılarak yoksulluk sona erdirilemez.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 06 Eylül 2019
  • 08:23

Dünyada artan ekonomik kriz ve emperyalist savaşlar, işçi sınıfını açlığa ve psikolojik bunalımlara mahkum ediyor. Küçük bir azınlık lüks içinde yaşarken, milyarlarca insan sefalete mahkum ediliyor. Bunun sorumlusu açık bir biçimde kapitalizmdir.

Sosyal medya üzerinden Gambiya’dan emekçi bir sınıf kardeşimiz bize mesaj attı. Mesajında şöyle diyordu: “Burada çok zor şartlar altında yaşıyoruz, abim yoksulluktan dolayı her gün ağlıyor. Bize biraz pirinç gönderebilir misiniz?” Bu yoksulluğu yalnızca bize ulaşan arkadaş değil, milyarlarca insan yaşıyor.

Yoksulluk dünyanın her yerinde kol geziyor. Dünyadaki en zengin 42 kişinin serveti, dünya nüfusunun yarısınınkine eşit. Yani 42 kişinin sermayesini, milyarlarca insan bir araya gelse yine yakalayamıyor. Kapitalizm her gün insanları açlıktan öldürüyor ve asalak burjuvalar ve onların yardakçısı liberaller bunun doğal olduğunu, serbest piyasanın böyle işlediğini söylüyorlar. Ama lafa gelince “katil” olan sosyalistler oluyor!

Yoksulluk, ilkel toplum haricinde bütün dünya tarihi boyunca hep sorun olmuştur. Bunlara, düzen içi çözüm önerileri getirilmeye çalışıldı ama asla başarılı olunamadı. Çünkü sınıflı toplumlarda ezen-ezilen ilişkisi vardır. Bertolt Brecht “Tahterevalli” şiirinde bu ilişkiyi çok güzel açıklıyor:

İyice görüyorum artık düzeni.
Orada, bir avuç insan oturuyor yukarıda,
Aşağıda da birçok kişi.
Ve bağırıyor yukardakiler aşağıya:
“çıkın buraya gelin ki,
Hepimiz olalım yukarıda.”
Ama iyice gözlediğinde görüyorsun,
Neyin saklı olduğunu
yukardakilerle, aşağıdakiler arasında.
Bir yol gibi gözüküyor ilk bakışta.
Yol değil ama.
Bir tahta bu.
Ve şimdi görüyorsun açıkça;
Bu bir tahterevalli tahtası.
Bütün düzen bir tahterevalli aslında.
İki ucu birbirine bağımlı.
yukardakiler durabiliyorlar orada,
Sırf ötekiler durduğundan aşağıda.

Ve ancak;
Aşağıdakiler, aşağıda oturduğu sürece
Kalabilirler orada.
Yukarıda olamazlar çünkü
Ötekiler yerlerini bırakıp çıksalar yukarı.
Bu yüzden isterler ki;
Aşağıdakiler sonsuza dek
Hep orada kalsınlar.
Çıkmasınlar yukarı.
Bir de, aşağıda daha çok insan olmalı yukardakilerden.
Yoksa durmaz tahterevalli.
Tahterevalli.
Evet, bütün düzen bir tahterevalli.

Ezilenler daha fazladır ama tahterevalli tahtasının altında oldukları için ezenler hep üstte kalacaktır. Ama onları orada tutan alttakiler, yani ezilenlerdir. Düşünün, milyarlarca insan sadece bir avuç insanı yukarı kaldırıyor. Burjuvazi, tahterevalli tahtasının en altındaki insanlara muhtaçtır ama medyasından, iktidarından ve eğitimden bize aşılamaya çalıştığı şey onların bize ekmek verdiğidir. Bu açıkça bir alçaklıktır. Devletler, eğitim, medya -bunların hepsi burjuvaziye bağlıdır ve bizi bunlara mahkum etmek ister burjuvazi. Bunlara mahkum kalınarak, bunlar içinde çözüm üretmeye çalışılarak yoksulluk sona erdirilemez.

Yoksulluk nasıl biter?

Bu konu hakkında çok şey söyleniyor. Kimisi “Herkes zekat verse yoksul kalmaz” diyor. Kimisi “Maaşlara zam gelse yoksulluk azalır” diyor. Bunlar asla yoksulluğu bitiremeyecek şeylerdir. Victor Hugo’nun bu konu hakkında çok sevdiğim bir sözü vardır: “Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk.”

Evet, yoksulluğu ortadan kaldırmak mümkün. Mülksüzleştirenleri mülksüzleştirerek bunu yapabiliriz. Sermayesi dünyanın yarısına eşit olanları yok ederek bunu yapabiliriz. Bizden çalınanları geri alarak bunu yapabiliriz!

Peki, nasıl yapacağız? Bunu yapabilecek tek sınıf işçi sınıfıdır. Çünkü tahterevalli tahtasının en üstünde olanları ayakta tutan sınıftır işçi sınıfı. İşçi sınıfı toplumsal konumu gereği devrimci bir sınıftır, üretimden gelen gücü vardır. Bütün devletlerin en büyük korkusu işçi sınıfının birleşmesidir, grev yapmasıdır, sendikalı olmasıdır. Bu korkunun elbette bir sebebi var. İşçi sınıfının bilimini iyi kavramalıyız. Ne yapmamız gerektiğini ne yapmamamız gerektiğini iyi bilmek ve hatalardan ders çıkarmak zorundayız. İşçi sınıfı ile yakın ilişkiler kurarak fabrikalarda birliklerimizi oluşturmamız gerek. Önümüzde şanlı Ekim Devrimi deneyimi duruyor. Ekim Devrimi’nin derslerinden öğrenerek, Marx ve Lenin’in öğretilerini uygulayarak bunu başarabiliriz. Yoksulluk ancak sosyalizm ile bitebilir. Eğer yoksulluktan şikayetçiysek, herkes elini taşın altına koymalı ve mücadeleye hazırlanmalıdır!

Çorlu’dan bir DLB’li