HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan:

“Yalan, talan, mafya, çete düzeni almış başını gidiyor”

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, “ortaya saçılan çete-mafya ilişkileri de yine Kürt sorununda çatışmalı sürecin tırmandırıldığı 2015 konseptinin yarattığı zemin üzerinden yükselmiştir” dedi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 25 Mayıs 2021
  • 17:49

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin haftalık grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

Peker’in ifşaatlarıyla ayyuka çıkan “çeteleşen sermaye devleti” olgusu da Buldan’ın gündemindeydi. “Bu çeteleşmenin asıl nedeni Kürt düşmanlığıdır” vurgusu yapan Buldan, “Bugün ortaya saçılan çete-mafya ilişkileri de yine Kürt sorununda çatışmalı sürecin tırmandırıldığı 2015 konseptinin yarattığı zemin üzerinden yükselmiştir ve bugünlere kadar gelmiştir” ifadelerini kullandı.

Buldan’ın yaptığı konuşmadan bazı başlıklar şöyle:

“Ülke yangın yerine döndü; yalan, talan, mafya, çete düzeni ve kara para almış başını gidiyor”

Ülke tam anlamıyla bir yangın yerine dönüşmüş durumdadır. Çöküş, çürüme, ortaya saçılan pislikler, hırsızlık, yolsuzluk, hukuksuzluk, ahlaksızlık, mafya ve çete düzeni, kara para, yalan, talan ve haram almış başını gidiyor.

“Kobanî Kumpas Davası AKP’nin HDP’den intikam alma davasıdır”

Bütün bunlar yaşanırken, iktidar ne yapıyor? Sincan’da bir AKP mahkemesi kurmuşlar, geçmişler kürsüye, senaryosunu önceden kurguladıkları Kobanî Kumpas Davasıyla güya HDP’yi yargılayacaklar. Yapılan duruşmalarda da herkes gördü ki ortada bir hukuk davası yoktur. Çünkü bu ülkede hukuk diye bir şey söz konusu değildir. Bu kumpas, çökmeye yüz tutmuş AKP iktidarının HDP’den siyasi intikam alma davasıdır.

“Bu çeteleşmenin asıl nedeni Kürt düşmanlığıdır

Tarih 3 Kasım 1996. Susurluk kazasıyla mafya-devlet-siyaset ittifakının suç ortaklığı ortaya saçılmıştı. Susurluk’ta devlet içinde kurulan devlet ve 90’larda Kürt halkına karşı işlediği insanlık suçlarının bir bir deşifre olduğuna hepimiz tanıklık ettik. 28 Şubat darbesiyle Susurluk’un üzerini apar topar kapattıklarını hepimiz biliyoruz ve oradaki tuğlaya dokunmadıklarını hepimiz gördük.
Şimdi yıl 2021, çeyrek asır sonra Türkiye, AKP-MHP iktidarında siyaset-bürokrasi-mafya ilişkileriyle ve ürettiği suç karanlığıyla bir kez daha karşı karşıyadır. Bunun nedeni bellidir: Susurluk’tan bugüne uzanan çete örgütlenmelerinin dayandığı en önemli zemin Kürt sorununun inkârı ve güvenlikçi politikalardır, Kürt düşmanlığıdır. Faili meçhul cinayetler, köy yakmalar, işkenceler ve insanlık suçları 1993 konseptiyle gerçekleştirildi. Susurluk çetesi de bu zemin üzerinden yükseldi. Söylemleri neydi? Beka ve güvenlik. Bugün ortaya saçılan çete-mafya ilişkileri de yine Kürt sorununda çatışmalı sürecin tırmandırıldığı 2015 konseptinin yarattığı zemin üzerinden yükselmiştir ve bugünlere kadar gelmiştir.

“Patates dağıtımına kadar her şeye karar veren tek adam, ‘bu yaşananlardan haberim yoktur’ diyemez

Peki, bunlar şimdi ne yapıyorlar? Bin odalı sarayın sahibiyle birlikte iş yapmaktadırlar, birlikte hareket etmektedirler. O nedenle Saray yönetimi kendisini bu işlerden asla soyutlayamaz,” dışındayız” diyemez. Tam da bu işin merkezinde yer alıyorlar. Patates soğan dağıtımına kadar her şeye karar veren tek adam, “tüm bu yaşananlardan bilgim ve haberim yoktur” diyemez! Bu iktidar döneminde yaşananlar, her şeyi açıkça ortaya koymaktadır. 90’ların faili belli cinayetleri AKP iktidarındaki Roboski Katliamıdır. Sur’daki, Cizre’deki, Nusaybin’deki vahşettir. Suruç Katliamıdır, Ankara Gar Katliamıdır.

“JİTEM’in yerini IŞİD almıştır, paramilliter güçler almıştır

Susurluk’taki JİTEM’in yerini Ortadoğu’nun JİTEM’i olan IŞİD almıştır, paramiliter güçler almıştır. 90’ların işkenceleri AKP iktidarında karakolda, sokakta, cezaevlerinde, helikopterde yapılan işkencedir. 90’ların yargısız infazları AKP iktidarında güvenlik güçleri tarafından yapılan açık sivil infazlara dönüşmüştür. Kemal Kurkut’tur, Uğur Kaymaz’dır, Berkin’dir ve daha niceleridir.

“Beyaz Torosların yerini AKP’nin SİHA’ları almıştır

Beyaz Torosların yerini AKP’nin SİHA’ları almıştır. Bunu açık ve net ifade ediyorum. Biliyorsunuz en son Dersim Ovacık’ta Murat Yıldız adlı bir genç mantar toplamak için gittiği köyde SİHA’lar tarafından bombalandı, katledildi. Dersim’de, son 6 yılda 11 yurttaş kolluk güçleri tarafından katledildi. Yine 18 Mayıs'ta Hakkari’nin Derecik ilçesine bağlı Hacıbey Köyünün Derindere mezrasında kaybettiği hayvanlarını arayan 23 yaşındaki Şahap Şendol ve 17 yaşındaki Celil Ekinci askerlerin açtığı ateş sonucu yaralandı. Son 5 yılda Hakkâri’de 10 sivil güvenlik güçlerince katledildi. Bu iktidarın sorumluluğunda daha sıralayabileceğimiz çok sayıda sivil ölümleri vardır, bunları yeri zamanı geldiğinde arkadaşlarımız da anlatıyorlar.

“Failler ve sorumlular bizzat iktidarın koruması altındadır”

Bunlar AKP iktidarındaki faili belli cinayetlerdir. Peki, failler, sorumlular nerededir? İktidarın bizzat koruması altındadır. Bunların hepsi halen görevi başındadır. 90’ların suçlularından birçoğu yine bu iktidar döneminde göreve getirilmiştir. 90’ların yargısız infazları AKP iktidarında aynı zamanda büyük bir yargı infazına dönüşmüştür. Binlerce arkadaşımızın tutuklandığı siyasi soykırım operasyonları bu iktidarın 90’ların zihniyetiyle kurduğu derin ittifakın sonuçlarıdır.

“Susurluk’un tuğlalarından Saray yaptılar”

Bu iktidar, Susurluk mimarisine yeni tuğlalar ekleyen bir yönetim olarak tarihe geçmiştir. O tuğlalardan Saray yaptılar ve her şeyi oradan yönettiler. Türkiye’den Suriye’ye ve İran’a, Kıbrıs’tan Kolombiya’ya, Venezuela’ya, Libya’ya, Irak’a uzanan bir suç organizasyonu var ortada. Bunu son dönemlerde daha net görüyoruz. Suriye’de IŞİD, ÖSO çetelerini desteklediler, işbirliği yaptılar; içeride de Susurluk’un devamı olan çetelerle işbirliğine girdiler. Bu iktidar çetesiz yapamıyor, çetesiz duramıyor.

“Mafya ve iktidar birlikte bu ülkenin üzerine çöktü

Toplumu çökertmek için iş birliği yapmışlardır. Bunlar yeni Türkiye, yeni sistem diyerek demokrasiyi çökerttiler, faşizmi getirdiler. Hukuku, yargıyı çökerttiler, hukuksuzluk karanlığını getirdiler. Ekonomiyi çökerttiler, yolsuzluk düzenini kurdular. Halkın öz kaynaklarına çöktüler, yoksulluğu büyüttüler. Halkın seçimdeki iradesine çöktüler, kayyım rejimini getirdiler. Üniversitelere çöktüler, kayyım rektörleri getirdiler. Medyaya çöktüler, sansürü getirdiler. Çözüm ve barış arayışlarının üzerine çöktüler savaş ve yıkımı getirdiler. Doğaya, ormanlara, derelere çöktüler, talanı büyüttüler. İktidar, 128 milyar doların üzerine çökerken, mafya ise bir başka koldan, başka ekonomik kaynakların üzerine çöktü. Hep beraber çöktüler. Bankaların içinin boşaltılması Susurluk çetesinin faaliyetleri arasındaydı. Bugün de Merkez Bankasının rezervleri, kasası boşaltıldı. Hem de iktidar eliyle.

“Bir tweet atanı sabahın köründe gözaltına aldıran savcılar nerede, neden hala bir soruşturma yok?”

Buradan soruyoruz: Aldığımız nefese kadar fezleke düzenleyen savcılar hani neredeler? Ortaya çıkan suçlarla ilgili neden bir soruşturma yok? Bir tweet atanı sabahın köründe evinden gözaltına alanlar, ortaya saçılan bu büyük suçlarla ilgili neden kılını kıpırdatmıyor? Hepsi devekuşu gibi başını kuma gömmektedir, hepsi sessizdir. Çünkü kirli ortaklık üzerine bir denge kurulmuştur. Bu dengenin bozulmasını elbette istemiyorlar. Bu iddialar dünyanın başka bir yerinde olsa yer yerinden oynardı. Ancak iktidarın emrindeki yargı da bu karanlık sistemin bir aparatı haline getirilmiştir.

“İlk yapılması gereken ülkenin derhal erken seçime götürülmesidir”

İlk yapılması gereken ülkenin derhal erken seçime götürülmesidir. HDP olarak erken seçim çağrımızı bugün buradan bir kez daha yineliyoruz. Türkiye acilen seçime gitmelidir. Türkiye bu çeteleşmiş, mafyalaşmış düzenle bir gün dahi yaşayamaz. İktidar eliyle, mafya-çete yapıları arasına sıkıştırılmış olan bu ülkenin kaderi tekrardan bunlara teslim edilemez. Hep beraber bu karanlığı aydınlığa çevirme şansımız ve irademiz vardır.

“Parlamento ve muhalefete: Derhal bir hakikatleri araştırma komisyonu kuralım”

Bu kirlenmişliğe karşı ortak itirazı büyütelim diyoruz. Gelin, Türkiye halklarını bu kirlenme ve çürümeden kurtaralım diyoruz. Buradan parlamentoya ve muhalefete özellikle çağrı yapıyorum: Derhal hakikatleri araştırma ve soruşturma komisyonları kuralım ve bir an önce çalışmalarına başlasın. Arkadaşlarımız bu hafta Genel Kurulda bu konuya dair bir araştırma önergesini gündeme getirecekler ve göreceğiz ki kimlerin oylarıyla bu önerge reddedilecek. Türkiye kamuoyu bunu asla gözünden kaçırmamalıdır. Biz bunun öncülüğünü yapacağız, bu araştırma önergesini Genel Kurula getireceğiz ve el mi yaman bey mi yaman hep birlikte göreceğiz. Aslında parlamento isterse bunu yapar. Bu güce ve iradeye sahip bir parlamento elbette var. Ancak hepimiz biliyoruz ki bunun kararını iktidar veriyor. Ama parlamento, bu suçların örtbas edilemeyeceğini gösteren güçlü bir irade ortaya koymalıdır.

“Hiç kimse HDP’yi yedek güç olarak görmesin, HDP çantada keklik değildir”

Buradan şunu da net olarak ifade etmek isterim: Hiç kimse de HDP’yi yedek bir güç olarak görmemelidir. HDP çantada keklik değildir. HDP’nin fikriyatı, ilkesel yaklaşımı ve demokratik siyasetteki kararlılığı Türkiye demokrasisine, Türkiye halklarına kazandıran bir hattır. HDP, Türkiye halklarının kazanması, bu zifiri karanlıktan çıkılması, adalet içinde eşit ve özgür bir yaşamın kurulması ve barışın sağlanması için demokrasi adına büyük sorumluluk almaktadır, almaya da devam edecektir. Hiçbir insanımız bugünlere bakarak karamsarlığa asla kapılmamalıdır. Bu düzeni, bu devranı mutlaka ama mutlaka değiştireceğiz. Hep birlikte değiştireceğiz. İşimiz kolay değil, bunun farkındayız ama kararlılığımız ve inancımız tamdır. Halklarımızla birlikte bunu başaracağız. Bu kötülük düzenine son vereceğiz. Güzel ve aydınlık günleri hep birlikte getireceğiz. Yolunuz ve yolumuz açık olsun!