Halkın Günlüğü gazetesi tarafından İstanbul'daki Su Gösteri Sanatları Sahnesi'nde “Tarihsel miras Kaypakkaya” sempozyumu gerçekleştirildi.
Sempozyum İbrahim Kaypakkaya'nın hayatı, mücadelesi ile ideolojisi ve reformizme karşı mücadelesine değinen bir açılış konuşması ve saygı duruşu ile başladı.
“Tarihsel bakış ve Kaypakkaya” başlıklı ilk oturumda yazarlar Sibel Özbudun, Volkan Yaraşır ve Halkın Günlüğü temsilcisi M. Ali Eser konuştular.
“Tarihsel bakış ve Kaypakkaya”
İlk olarak söz alan M. Ali Eser, Kaypakkaya'nın Marksizm Leninizm'i Türkiye'ye uyarladığını, Latin Amerika'daki mücadelelerin ideolojik olarak zayıf olduğunu görerek Maoizmi esas aldığını söyledi. Kaypakkaya'nın yaşamın içinden sonuçlar çıkardığını söyleyen Eser, Kürtlerin bir ulus olduğunu kavradığını, Kaypakkaya'ya yöneltilen dogmatizm eleştirilerinin yanlış olduğunu ifade etti. Kaypakkaya mirasçılarının eksiklikleri olduğunu belirten Eser, mirasçıların bir kanadının yıllardır kongre toplamadığına değinerek dogmatik yaklaşımların eleştirilebileceğini söyledi. Kaypakkaya'yı eksik gördükleri noktalara değinen Eser, onun, kitlelerin her an silahlanmaya hazır olduğu görüşünün eleştirilerek 1978'te mahkum edildiğini söyledi. İktisadi yapı tahlilini yarı feodal olarak ortaya koyan Kaypakkaya'nın bu görüşünün artık geçerli olmadığını, iktisadi yapının kapitalizm olduğunu belirten Eser, Kaypakkaya'ya bilimsel bir dönüş yaptıklarını söyledi.
Sibel Özbudun ise Kaypakkaya'nın direnişçiliğine vurgu yaparak başladığı konuşmasında, onun beş yıl içerisinde Türkiye devriminin tüm sorunlarına dair değerlendirmeler yaptığına dikkat çekti. Özbudun, Kaypakkaya'nın o dönem “Doğu sorunu” diye anılan Kürt sorununda ulusların kaderlerini tayin hakkını sahiplenmesine değinerek onun Kemalizm'den kopuşuna dair konuştu. Özbudun, Kaypakkaya'nın saptamalarının Kürt hareketinin demokratik özerklik, komünalizm gibi tanımlarından daha ileride olduğuna dikkat çekerek konuşmasını sonlandırdı.
Volkan Yaraşır ise Kaypakkaya'nın işkencedeki tavrının öne çıkartılarak ikonlaştırıldığına dikkat çekerek dönemin sınıf ve kitle hareketlerine değindi. '71 devrimci çıkışının cüret ve ihtilalciliğine değinen Yaraşır'ın konuşmasından sonra soru-cevap bölümüne geçildi. Bu bölümün ardından ara verildi.
“Kaypakkaya aynasında güncel siyaset”
Aranın ardından başlayan “Kaypakkaya aynasında güncel siyaset” başlıklı ikinci oturumda, Devrimci Parti, Demokratik Haklar Federasyonu (DHF), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) ve Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) adına konuşmalar yapıldı. DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek'in de tutuklanmasaydı bu bölümde konuşacağı belirtilerek Yüksek'e selam gönderildi.
Bölümün ilk konuşmacısı Devrimci Parti adına Ufuk Göllü oldu. Göllü '71 devrimci çıkışının “kendi sağından medet uman anlayıştan kopuş” olduğunu belirterek o dönem ortaya çıkan devrimci örgütler THKO, THKP-C ve TKP-ML'nin iktidar hedefli pratikleri olduğuna dikkat çekti. Kaypakkaya'nın Kürt sorunundaki görüşlerine ve Kemalizm'den kopmasına değinen Göllü, o dönem gösterilen devrimci dayanışmaya vurgu yaptı. Kaypakkaya'nın sadece ardıllarının değil, Türkiye devrimci hareketinin değeri olduğunu belirten Göllü, o dönemin cüret ve militanlığının bugün de yaşatılması gerektiğini söyledi. '71 çıkışının Filistin direnişinden öğrendiğini belirten Göllü, bugün aynısının Rojava'da gerçekleştiğini söyledi. Göllü, sosyalizm ve işçi hareketinin birleştirilmesi gerektiğini söyledi ve “yanlış temelde bölünmüş sol hareketin doğru temelde saflaştırılması gerekiyor” dedi. Bu saflaşmanın temellerinin işçi sınıfının devrimci rolünün kabulü, Kürt sorununda enternasyonalizm ve reformizme karşı devrimcilik olduğunu söyleyen Göllü, '71 çıkışının mirasını yaşatmanın faşizme karşı mücadeleyi büyütmek olduğunu söyleyerek konuşmasını sonlandırdı.
Göllü'den sonra ESP adına konuşan Deniz Bakır, Kaypakkaya'nın ayırdedici yanının Kemalizm'den ayrışması olduğunu söyledi. Kürt sorununun temel bir devrimci dinamik olduğunu söyleyen Bakır, Kaypakkaya'yı anlamanın onu güncellemek olduğunu belirtti. Kaypakkaya'nın ulusal azınlıkları ve mezhepleri temel devrimci dinamik olarak gördüğünü öne süren Bakır, Türkiye'de demokratik sorunlar çözülmeden birleşik bir sınıf hareketi olamayacağını iddia etti. Kürdistan'da “özyönetim direnişleri”, Haziran Direnişi gibi süreçlerde Kaypakkaya'nın direnişçiliğinin yaşadığını söyleyen Bakır, güncel olarak bu direnişçiliğin esas alınması gerektiğini savundu
“'71 devrimci çıkışı düzene karşı devrim perspektifidir”
Bakır'dan sonra BDSP adına konuşan Barış Karaguş ise Mayıs şehitlerini anarak konuşmasına başladı. Kişiler ve olayların ancak tarihselliği içerisinde anlaşılabileceğine dikkat çeken Karaguş, '50'lerle hızlanan kapitalist gelişme ile birlikte sonraki yıllarda artan sınıf ve kitle hareketlerine değindi. Bu hareketlerin dönemin solunu da şekillendirdiğini söyleyen Karaguş, '60'lı yılların bir burjuva sosyalizmi dönemi olduğunu, '71 devrimci çıkışının bugüne bıraktığı temel mirasın ise düzene karşı devrim perspektifi olduğuna dikkat çekti. '71 devrimci çıkışının önderlerinin direnişçiliğinin bu ideolojik bakış üzerinden yükseldiğine dikkat çeken Karaguş, '70'lerden bu yana krizler ve savaşlara değindi. 12 Eylül askeri faşist darbesi ve '89 çöküşünün sol harekette iki kırılma noktası olduğunu söyleyen Karaguş, bunların sonucunda devrim ve iktidar iddiasının kırıldığına, parlamentarizm ve tasfiyeci sürüklenişlere dikkat çekti. Hiçbir toplumsal sorunun kurulu düzenle bağı kurulmadan çözülemeyeceğinin altını çizen Karaguş emperyalist kriz ve savaşlara, servet-sefalet kutuplaşmasına, sınıf ve kitle hareketlerine örnek vererek yeni bir devrimler döneminin yaklaştığını belirtti. Kaypakkayalar’ın çağrısının “devrime hazırlık” olduğuna dikkat çeken Karaguş, devrimci sınıf hareketi yaratılmasına işaret etti.
Son konuşmacı ise DHF adına Erdal Ataş oldu. Ataş devrim şehitlerini anarak başladığı konuşmasında, Kaypakkaya'nın asıl öneminin Maoist olması olduğunu söyleyerek, onun Kemalizm'den kopuşuna, revizyonizme karşı çıkmasına ve güncel toplumsal sorunlara değindi.
Konuşmaların ardından soru-cevap ve katkı bölümüne geçildi. Bu bölümün ardından Halkın Günlüğü adına yapılan ortak mücadele çağrısıyla sempozyum sonlandırıldı.
Kızıl Bayrak / İstanbul