Ülke tarihinde eşi benzeri olmayan bir servet-sefalet kutuplaşması yaşanıyor. Son birkaç senede reel ücretler hızla geriledi, ücretli çalışanların büyük bir kısmı asgari ücrete mahkûm edildi. İktidarın yakın zamana kadar övünmeyi pek sevdiği ekonomik büyüme sadece kapitalistlerin büyümesidir. Sermaye ve para babalarının zenginliği katlanırken, ağır çalışma koşulları altında azgınca sömürülen milyonlarca emekçi en temel gereksinimlerini dahi karşılayamaz hale geldi. Bu tablo yeni saldırı programları ile derinleştirilmeye çalışılıyor.
- Saray rejimi şimdi de iş yasasını değiştirmek istiyor. Yaldızlı laflarla sanki işçilerin yararınaymış gibi pazarlanan yeni düzenlemelerle çalışma koşulları tamamen güvencesiz hale getirilecek.
- Yıllardır planlanan kıdem tazminatı hakkının gaspına dönük düzenlemeler yeniden gündeme alındı. Kıdem tazminatının kaldırılması aynı zamanda işten çıkarmaların kolaylaşmasının önünü açacak.
- Aylardır kapı kapı dolaşarak borç para arayan saray rejimi, hem Arap şeyhlerinden hem de batılı tefecilerden eli boş dönmüştür. Çareyi bir kez daha KDV ve ÖTV artışlarında aramaktadır. Doğrudan ve dolaylı vergilerde yeni artışlar kapıdadır.
- Emperyalist fonlara ve onların ortağı sermaye çevrelerine söz verildiği gibi ücret artışları gerçek enflasyonun altında tutulmaya devam edilecektir. İşgücünün değeri daha da ucuzlayacaktır. Sömürü ve yoksulluk katlanarak artacaktır.
Yerel seçim sonuçlarına rağmen yeni saldırı programları sürecek!
Seçimlerde iktidarın aldığı yenilgi elbette tüm bu saldırıları uygulamak noktasında işini zorlaştırdı. Bu durumun iktidarı işçi sınıfı ve emekçilere dönük saldırı programlarını uygulamaktan alıkoyacağını düşünmek bedelleri ağır bir yanılgı olacaktır. Nitekim bizzat Erdoğan seçim yenilgisinin arkasından yaptığı konuşmada ekonomik programa devam edileceğini söylemiş, ekonomi bakanı onu hızla teyid etmiş, sermaye çevreleri ardarda yaptıkları açıklamalarla mevcut programın sürdürülmesini istemiştir. Çünkü tüm bu adımlar sermaye sınıfının bugüne kadar biz işçi ve emekçilerin sırtından elde ettiği kazançların korunması için atılmak isteniyor. Onların krizden çıkmaktan anladıkları, krizin bütün faturasını biz işçi ve emekçilerin sırtına yıkmaktır. Dün böyle olmuştur, eğer biz izin verirsek yarın da böyle olacaktır.
İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar!
Böyle bir saldırı programı ancak bütün direniş mevzileri dağıtılarak, aykırı her türlü ses baskı ve zorbalıkla etkisizleştirilerek uygulanabilir. Nitekim AKP iktidarı ele geçirdiği devlet aygıtı ile işçi sınıfı ve emekçilerin üzerindeki baskısını artırmakta, grevleri yasaklamakta, direnişlere saldırmakta, her türlü muhalif sesi polis ve yargı zoru ile bastırmaya çalışmaktadır. Zira ekonomik-sosyal saldırıları sorunsuzca hayata geçirmenin, toplumu bugünkü edilgenliğe mahkûm etmekten geçtiğini en iyi AKP iktidarı ve onun hizmette kusur etmediği sermaye sınıfı bilmektedir. Süregiden bu durum bizim mücadelemiz ile sarsılmadığı sürece, sistem bizleri açlığa yoksulluğa sefalete sürüklemeye devam edecektir.
1 Mayıs’ta alanlara çıkalım, gücümüzü gösterelim!
İşçi sınıfı ve emekçiler içerisine itildikleri bu cehennem koşullarından ancak örgütlenerek, mücadele ederek, alanları doldurarak çıkabilir. Sermayenin saldırılarına, iktidarın baskı politikalarına, bize açılan topyekûn savaşa ancak dişe dişe bir direnişle karşı koyarak, haklarımızı ve özgürlüğümüzü kararlılıkla savunarak “DUR!” diyebiliriz.
1 Mayıs yüz yıldan fazla bir zamandır baskı ve sömürüye karşı işçi sınıfının birliğini, dayanışmasını ve mücadele gücünü simgeleyen bir kavga günüdür. Emperyalist-kapitalist barbarlığın dünyayı ve insanlığı yıkıma sürüklediği, sermaye iktidarının saldırılarını pervasızlaştırdığı bugünlerde yapmamız gereken, örgütlenip mücadele etmek, saldırılara geçit vermeyeceğimizi en güçlü bir biçimde haykırmaktır.
O halde, bizim kavga günümüz olan 1 Mayıs’ta meydanlara çıkarak gücümüzü ortaya koyalım. Sermayenin saldırılarına karşı sınıfımızın taleplerimizi yükseltelim. Emperyalizm ve sermaye iktidarının dayattığı yıkım karşısında bu ülkenin ve emekçilerinin çaresiz ve geleceksiz olmadığını gösterelim.
El ele, kol kola, omuz omuza 2024 1 Mayısı’nı işçi sınıfı ve emekçilerin görkemli bir ayağa kalkış gününe çevirelim. Başta Taksim olmak üzere bütün 1 Mayıs meydanlarında yaşamımızı köleleştiren bu sömürü düzenine ve efendilerine karşı hep beraber haykıralım: Haklarımızdan da, geleceğimizden de vazgeçmeyeceğiz! Sosyal yıkım saldırılarına, baskı ve sömürüye geçit vermeyeceğiz!
Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın mücadelemiz!
***
Taleplerimiz:
√ Ücretler arttırılsın, zamlar geri çekilsin!
√ İş yasası ve kıdem tazminatının gaspına dönük yeni
yasal düzenleme hazırlıklarına son verilsin!
√ İşten atmalar yasaklansın! Herkese iş, tüm çalışanlara iş
güvencesi!
√ İş saatleri kısaltılsın! 7 saatlik işgünü, 35 saatlik
çalışma haftası!
√ Dolaylı vergiler kaldırılsın, yoksulluk sınırının
altındaki ücretlerden vergi alınmasın, artan oranlı gelir ve
servet vergisi!
√ Herkese sağlığa ve ihtiyaca uygun ucuz konut!
√ Parasız sağlık, parasız eğitim!
***
√ Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller
kaldırılsın! Grev yasaklamalarına son verilsin!
√ Tüm çalışanlar için grevli-toplu sözleşmeli sendika
hakkı!
√ Sınırsız söz, basın, gösteri ve toplanma özgürlüğü!
***
√ Katil İsrail devletiyle tüm ekonomik ilişkiler kesilsin!
√ Emperyalistlerle açık-gizli tüm antlaşmalar iptal edilsin! Emperyalistlere ait tüm askeri üslere el konulsun!
√ IMF, Dünya Bankası vb. emperyalist mali kuruluşlarla kölece ilişkilere son!
√ Dış borç ödemeleri durdurulsun! Tüm dış borçlar geçersiz sayılsın!
***
√ Toplumsal hayatın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliği!
√ İnanç ve vicdan özgürlüğü!
√ Devletin dinsel kurumlara her türlü yardımına son! Gericilik yuvası tarikat ve cemaatler dağıtılsın! Mezhepsel ayrıcalıklara ve baskılara son verilsin.
√ Kürt halkına dönük baskı ve ayrımcılık politikalarına son! Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu