Cumhuriyet tarihinin en büyük işçi katliamının üzerinden on yıl geçti. Soma Holding’e bağlı maden ocağında çıkan yangında yüzlerce işçi göçük altında kaldı. Bu öylesine büyük bir işçi katliamıydı ki çevre ilçelerdeki soğuk hava depoları ve mezbahalar morga dönüştürüldü. Dönemin hükümet sözcüleri tarafından “Türkiye’nin en modern madeni” denilen madende 301 maden işçisi yaşamını yitirdi.
Suç ortakları…
Ailelerin, gönüllü avukatların, kamuoyunun baskısıyla sorumlular hakkında “yargılama” süreci başlatıldı. Bu süreçte ortaya çıkan deliller maden şirketi, devlet ve sendika bürokrasisinin baştan sona suç ortaklığına soyunduğunu gösterdi.
Özelleştirme politikaları sonucunda bölgedeki tarım üretimini bitiren AKP iktidarı, işçileri aç kalmak ile madende çalışmak arasında bıraktı. Daha ucuza kömür çıkarabilmek için işçiyi iliklerine kadar sömürenler, karın tokluğuna çalışan işçilere cehennem gibi çalışma koşullarını dayattı. Kuralsız çalışmanın, ucuz işçiliğin kural olduğu madende, işçilerin canı hiçe sayıldı. İhmaller zinciri birbiri ardı sıra geldi. Planlanandan iki kat fazla üretim yapıldı. Üretim artarken, havalandırmayı sağlayan ana vantilatörün kapasitesi değişmedi. Gaz maskeleri yetersizdi. Binlerce işçinin çalıştığı madende haberleşme ve alarm sistemi yoktu. Sendika bunların hiçbirine ses çıkarmadı, devlet madenleri denetlemedi. Bir katliamın zemini el birliği ile yaratıldı.
Mahkeme süreci…
Söz konusu kapitalist patronların çıkarları olduğunda ne yasa ne hukuk kalıyor. Mahkeme salonlarında ailelerin isyanı yükselirken, davada tutuklu sanık kalmadı. Kapitalist patrona, müdürlere adeta ödül gibi cezalar verildi. Bunu bile yatmadan serbest kaldılar. Bazı ailelerin tazminat davaları ise hâlâ sonuçlanmadı. Soma ailelerinin gönüllü avukatları ise uydurma gerekçelerle tutuklandı.
Soma’dan bugüne…
Aradan geçen on yılda, işçi sağlığı ve iş güvenliği adına herhangi bir iyileşmeden söz etmek mümkün değil. Madenlerdeki çalışma koşulları her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Şirket giderleri arasında İSİG önlemleri en ucuz kalem oluyor. Maden kapitalistleri İSİG önlemlerini uygulamayıp, katliamlar yaşandığında da “kader”, “fıtrat” utanmazlığının arkasına sığınıyorlar.
Her gün en az beş işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği bir ülkede yaşıyoruz. Ölüm sayısı az olan iş cinayetleri sermaye medyası için haber değeri dahi taşımıyor. Yakın zamanda İliç’te, Gayrettepe Masquerade Club’ta olduğu gibi işçiler toplu bir şekilde katledildiklerinde haberlerde yer bulabiliyor. Her defasında iş güvenliği uzmanları, mühendisler, teknisyenler günah keçisi ilan ediliyor. İşletme sahipleri ise cezasız kalıyor.
Soma katliamı kapitalist düzenin barbarlığını tüm çıplaklığıyla ortaya serdi. Soma’yı unutmamak, unutturmamak her işçi ve emekçinin görevidir. Yeni Somaların yaşanmamasının yolu, örgütlenmekten ve mücadele etmekten geçiyor. İşçi ve emekçilerin hayatına kasteden bu düzene son vermekten geçiyor.
Emeğin Kurtuluşu’nun 31. sayısından alınmıştır.