Onur Yaser Can davası: 5 kişi hakkında yeni soruşturma

Polis işkencesinin ardından intihar eden Onur Yaser Can'la ilgili ailenin yaptığı başvuruda yeni gelişme yaşandı. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, 5 kişi hakkında soruşturma talep etti.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 19 Temmuz 2021
  • 22:15

Gözaltında işkence gördükten sonra bunalıma girerek intihar eden 28 yaşındaki Onur Yaser Can'ın gözaltı tutanaklarını değiştiren, Can’a kötü muamele uygulayan 5 kişi hakkında soruşturma başlatıldı. Can ailesi, Can’a işkence eden ve evrakta sahtecilik yapan polisler hakkında soruşturma izni verilmemesine karşı itiraz etmişti. Mahkeme, ailenin yeniden başvurusu üzerine adı işkenceye karışan ve aralarında eski başkomiser Hakan Aydın, Salih Bahar ve diğer 3 kişinin soruşturulmasını istedi.

Savcılık Can’ın bıraktığı notu dikkate aldı

Gazete Duvar’dan Hacı Bişkin’in haberine göre, Can ailesi 2010 yılında bu kişiler hakkında ‘İşkence’, ‘görevi kötüye kullanma’, ‘cinsel saldırı’ suçlamalarından suç duyurusunda bulundu, ancak savcılık soruşturma izni vermedi. Sadece resmi evraktan sahtecilik suçundan yargılanmışlardı.

Can ailesinin avukatı Mehmet Ümit Erdem, söz konusu kişilerle ilgili savcılığın 2011'de 'kovuşturmaya yer olmadığı' kararını hatırlatarak Ağır Ceza Mahkemesi'nin 8 yıl süren yargılamada toplamış olan deliler üzerine polisler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmasına karar verdiğini söyledi. Erdem şunları söyledi: "Savcılık tarafından valiliğe soruşturma izni verilmesi ile ilgili yapılmış olan başvuru sonrası polis başmüfettişi 2011 tarihindeki ifadelere dayanarak soruşturma izni verilmemesine ilişkin rapor düzenledi. Bu rapora karşı yapmış olduğumuz itiraz üzerine İdare Mahkemesi, polislerin yeniden dinlenmesi yönünde kararı bozdu. Yeniden açılan soruşturmada polislerin ifadeleri alınarak İstanbul Valiliği tarafından tekrar soruşturma izni verilmemesi kararı verildi. Bu karara karşı yapmış olduğumuz son itiraz da mahkeme ciddi iddialar karşısında soruşturma açılması gerekir diyerek valiliğin kararını iptal etti. Bundan sonraki süreçte dosya savcılığa gönderilecek ve polislerin ifadesi alınarak gerekirse dava açılacak."

Can ailesinin avukatı Çiğdem Şat ise şunları söyledi: “Bu kişilerin koruma kalkanı kaldırıldı. Artık soruşturulacaklar. Yaser Can intihar etmeden önce bir not bırakmıştı. Bu notta maruz kaldığı muameleyi anlatıyordu. Savcılık bu notları da gerekçe gösterdi. Hakan Aydın ve onun yönlendirdiği polis memurları soruşturulacak.”

Şat, açılan soruşturmadan ümitli olduğunu söyleyerek şöyle devam etti: “Ben ümitliyim… Elimizde deliller var. Hukuk dışı eylemleri ortada. Şimdi de işkence yapmadıklarını ispat etmeleri gerekiyor. Bunu nasıl ispat edecekler? Artık koruma kalkanları da ortadan kalktı, davanın açılmasını bekliyoruz.”

Can'ın bıraktığı not...

Can'ın annesi Hatice Can, oğlunun yazdığı notların intihar ettikten sonra odasındaki bir pantolonun arka cebinden çıktığını söylemişti. Notta, şu ifadeler yer alıyordu: “Çırılçıplak soyulup, yere çöktürülüp öksürtüldükten sonra ulaştığım no’yu ve ismi verdim. Korkuyordum.”

‘Bu sadece bir karar değil…’

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, Onur Yaser Can'a işkence eden ve evraklarında sahtecilik yapan polisler hakkında soruşturma izni verilmemesine karşı ailenin itirazını kabul ederek, ‘görevi kötüye kullanma’  iddiasından soruşturma izni verilmesine karar verdi. Aralarında eski başkomiser Hakan Aydın ve evrakta sahtecilikten ceza alan Soner Gündoğdu ile Salih Bahar’ın da bulunduğu 5 kişi hakkında yeniden soruşturma yapılacak.

Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can, bu karara ilişkin Facebook’ta paylaşımda bulundu. Can şunları söyledi: “Hâlâ biraz cesaret ve vicdan var, yazdığımız sayfalarca dilekçeyi okuyan, kaybedilenin farkında olan ve elinden geldiğince mücadele eden onurlu insanlar var. Hayat bir süredir benim için dursa da babam, annem ve abim, sizi yok eden şiddetin ve saf kötülüğün karşısında yalnız olmadığımı biliyorum. Bunu sadece bu karar değil, güneşin tenime değen cömertliği de hatırlattı bana bugün.”

Ne olmuştu?

İstanbul'da 2 Haziran 2010'da yapılan narkotik operasyonuna ilişkin iki kez gözaltına alınıp serbest bırakılan 28 yaşındaki mimar Onur Yaser Can, üçüncü kez ifadeye çağrıldığı günün akşamı bir not bırakarak intihar etti. 28 yaşındaki oğlunun ölümüne dayanamayan anne Hatice Can ise 4 yıl sonra 2014'de intihar etti. Oğlunun ölümüne sebep olan olayın sorumlularının yargılanıp cezalandırılması için yıllarca hukuk mücadelesi veren baba Mevlüt Can da 8 Ekim 2019'da iç kanama sonucu vefat etti.

Dava süreci

İstanbul 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi, sanıklar Salih Bahar ve Soner Gündoğdu'nun, "kamu görevlisi olarak sahte belge düzenleme" suçundan alt sınırdan uzaklaşarak 4 yıl hapisle cezalandırılmasına hükmetti. Sanıkların mahkemedeki tutum ve davranışlarını dikkate alan mahkeme heyeti cezayı 3 yıl 4 aya indirdi.

Sanıkların "resmi belgeyi bozmak ve yok etmek" suçlarından alt sınırdan uzaklaşılarak 2 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına karar veren mahkeme heyeti, sanıkların kamu görevlisi olmaları nedeniyle cezayı 3 yıl 9 aya çıkardı. Sanıkların tutum ve davranışlarını dikkate alan mahkeme heyeti hapis cezasının 3 yıl 1 ay 15 gün olmasını kararlaştırdı.

Böylece 2 farklı suçtan 6 yıl 5 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılan sanıklar hakkında yurt dışına çıkışlarının yasaklanması yönünde adli kontrol hükümleri uygulandı.

Mahkeme heyeti, olay tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görev yapan ve sahte resmi belge düzenlemesi ile resmi belgelerin yok edilmesinde kusur ve kasıtları bulunan kamu görevlilerinin tespitiyle gereğinin yapılması ve dosyada bilirkişi olarak görev yapan Zafer Kökdemir hakkında "sahte resmi belge düzenlemek" suçundan işlem yapılması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.

8 yıl hapis istenmişti

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince 2010'da gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan bir süre sonra intihar eden Onur Yaser Can'ın gözaltı evrakında sahtecilik yaptıkları gerekçesiyle 2 polis memuru hakkında 8 yıla kadar hapis cezası istenmişti.

İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 polis memurunun 2 yıl altışar ay hapisle cezalandırılmasına karar vermiş, Yargıtay 11. Ceza Dairesi de yerel mahkemenin kararını usulden bozarak, dosyayı mahkemesine göndermişti. Duruşmanın ardından adliye önünde açıklama yapan ailenin avukatı Ercan Kanar, sanık polislerin "işkence" suçundan yargılanması gerektiğini, "resmi belgede sahtecilik" suçundan ceza almasının taleplerini karşılamadığını söyledi.

Şüpheler…

Onur Yaser Can'ın gözaltında cinsel istismara maruz kaldığına ilişkin de şüpheler olduğunu belirten davanın avukatlarından Ercan Kanar, 2016’da Gazete Duvar’a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Narkotik Şube Müdürü Hakan Aydın, benim için bir avukat arkadaşıma 'o teröristlerin avukatı olmasaydı kendisine olayı anlatırdım' demiş. Böyle bir durumda hem Onur Yaser Can'ın ölümünden hem de Onur'un annesinin ölümünden dolaylı yoldan eski Başkomiser Hakan Aydın sorumludur. Adil bir yargılanma yapılmadı. Onur'un arkadaşlarıyla ve çalıştığı iş yeriyle görüştüm. Bu ana kadar Onur hakkında olumsuz tek bir cümle duymadım. Emniyet sorgusunda polislerin Onur'un ailesinin azınlıkta olduğunu düşündükleri için bu kadar rahat davrandılar. Bu davada çok az sayıda polis hakkında dava açıldı. Daha sonra bu polisleri kollayan savcı Muammer Akkaş suç işleyen polisler hakkında takipsizlik kararı verdi. Biz de bu duruma itiraz ettik. Tim şefleri ve Narkotik Şube hakkında suç duyurusunda bulunduk. Ama verdiğimiz bütün dilekçeler ret edildi. Bu polisler Yaser'in isminden bile sorun çıkardılar. Şanlıurfa'da tutuklanan Hakan Aydın için müdahale dilekçesi vermeye hazırlanıyoruz. Burada sadece Hakan Aydın sorumlu değil. Aynı zamanda emniyet amirleri ve emniyet müdürleri de sorumludur.”

Avukat Kanar’ın bahsettiği ve polisler hakkında takipsizlik kararı veren savcı ise kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim: Muammer Akkaş. Hrant Dink Cinayeti soruşturmasına bakan eski savcılardan ‘FETÖ firasi’ Muammer Akkaş hakkında "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması  (FETÖ/PDY) üyelerini koruma gayesiyle işlem yapmayarak dosyayı sürüncede bıraktığı" gerekçesiyle "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "görevi kötüye kullanmak" suçlarından 8 yıldan 17 yıla hapis cezasına çarptırılması istemiyle iddianame hazırlandı.