Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası, deprem ön değerlendirme raporu hazırlayıp kamuoyuna açıkladı.
Açıklanan raporda giriş bölümünün ardından “2. Yapısal hasarlar açısından ön değerlendirme” başlığıyla gözlem, değerlendirme bilgileri yer aldı. “3. Afet yönetimi açısından ön değerlendirme”, “4. Ulaşım”, “5-Su yapıları”, “6. Deprem sonrası Doğu Akdeniz’de gözlemlenen su hareketleri ve tsunami”, ve “7-Sonuç” başlıkları yer aldı.
Deprem değil bina öldürür
Raporun giriş bölümünde depremin afete dönüşmesinin nedeni olarak insan eliyle yapılan yapılar işaret edildi ve şunlar denildi:
“Depremler doğa olaylarıdır. Afete dönüşmesinin nedeni ise insan eliyle yapılmış yapılardır. Yapı üretim sürecinin tüm gerekliliklerine uygun olan bir yapılaşma söz konusu olsaydı, deprem yönetmeliğinin tasarım felsefesine uygun olarak binalar yine hasar alacak, hatta belki büyük kısmı ağır hasar alacak, ancak insanların içerisinden çıkmasını sağlayacak davranışı gösterecek, deprem afete dönüşmeyecekti. Hasar büyük olsa da can kaybı asgari sınırlarda kalabilecekti.”
Deprem alanına ilişkin tam envantere sahip olmadığını ifade eden TMMOB raporu yıkılan binaların bir kısmının 2000 yılı sonrası yapıldığını vurgulamaktadır.
TMMOB raporun sonuç bölümünde son 30 yıldır gerçekleşen depremlerle benzerlik gösteren Pazarcık depreminin diğerlerinden farklı olan yanını şu şekilde ifade ediyor:
“Çok yakın zamanda yapılmış yapılarda da göçen veya ağır hasar alanların var olmasıdır. Bölgenin büyük bir kısmı zayıf zemin yapısına sahiptir ve bu sebeple özel (özenli) mühendislik hizmetleri görmüş olması gerekmektedir.”
“Çözümün tüm tarafları yan yana getirilmelidir”
“Çözümün tüm tarafları bir araya gelmelidir” denilen raporda “Yetkin Mühendislik için 3458 sayılı kanun bir an önce değiştirilmelidir. Yetkinlik şarttır” vurgusu yapıldı. Arama-kurtarma çalışmalarının yetersizliğine dikkat çekilirken şunlar ifade edildi:
“Arama kurtarma çalışmaları için organize olmakta çok geç kalınmış, arama kurtarma çalışmaları çok kısıtlı bölgelerde, yetersiz kadro ve ekipmanla yürütülmüştür. Birçok depremzede günlerce hiçbir arama kurtarma ekibi bölgeye ulaşmadan göçük altında beklemiştir. Arama kurtarma çalışmalarına katkı sağlayabilecek maden işçileri gibi sivil olanaklar harekete geçirilmekte çok geç kalınmıştır. Afet yönetiminde ciddi bir koordinasyonsuzluk tüm deprem bölgelerinde gözlenmiş, arama kurtarma ekipleri doğru yönlendirilememiş, yardımlar ihtiyaç duyulan bölgelere ulaştırılamamıştır. Barınma ve gıda konusunda insani kriz yaşanmıştır.
Yaşanan kriz, tüm Türkiye’den yurttaşların dayanışma seferberliği sayesinde kısmen hafifletilse de deprem bölgelerinde yardımların dağıtılması konusunda da kaos yaşanmıştır. Afet yönetimi açısından son derece önemli olan deprem bölgelerindeki temel ihtiyaçların giderilmesine yönelik örgütlü ve deneyimli yapısıyla askeri birliklerin ve demokratik kitle örgütlerinin görev alması sağlanamamıştır. Bu da dolayısıyla deprem sonrası afet bölgesinde gündelik yaşamın idame ettirilebilmesinde büyük sorunlar yaşanmasına yol açmıştır.”
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz…