Hapishanelerde "pişmanlık" dayatmasıyla artan saldırılar

Son bir aydır hapishanelerde gerek sürgünlerle gerekse hapishane içi hücre değişiklikleriyle tutsaklara yönelik saldırılar gözle görülür düzeyde arttı.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 02 Aralık 2021
  • 08:00

Son bir aydır hapishanelerde gerek sürgünlerle gerekse hapishane içi hücre değişiklikleriyle tutsaklara yönelik saldırılar gözle görülür düzeyde arttı.

Yakın zamanda Kırıkkale Hapishanesi’nde tünel bulundu iddiasıyla pek çok tutsak farklı hapishanelere sürgün edildi. Sürgün edilen tutsaklar hiçbir eşyalarını alamadıkları gibi, sürgün edildikleri hapishanelerde en az 14 gün karantina adı altında tecritte tutuldular.

Tünel iddiasının ardından başka hapishanelere sürgün edilmeyen tutsakların hücreleri değiştirildi. Siyasi tutsakların kaldığı hücrelerinin yanındaki hücrelere adli mahpuslar yerleştirildi. Bunun nedenini soran avukatlara ise her hapishanede aynı yanıt verildi: “Hücre değişikliği Bakanlık genelgesiyle yapıldı.”

Yan hücrelere adli mahpusların konulması tecridi daha da derinleştiren bir rol oynuyor. Ayrıca yan hücredeki adli mahpus faşist bir katil de olabilir. Örneğin İnsan Hakları Derneği (İHD) Urfa Şube Eşbaşkanı Mustafa Vefa’nın Mezopotamya Ajansı’na (MA) verdiği bilgiye göre Urfa Hapishanesi’nde tutsakların hücrelerinin yanındaki hücrelere IŞİD’liler konulmuş. Sadece bu bile katliam hazırlığı olarak değerlendirilebilecek bir uygulamadır.

Bu yeni saldırıların yanı sıra işkenceye dönüşen, çoğu kere de direk fiziki işkencenin yapıldığı, nerdeyse rutinleşen saldırılarda da artış var. Yine basına yansıdığı ve İHD’nin hak ihlalleri raporlarında görüldüğü kadarıyla sağlığa erişim hakkı gaspa varan engellemelerle arttı. Hücre baskınları, çıplak arama, ayakta sayım, ağız içi arama dayatmaları son zamanlarda belirgin bir artış gösterdi. Özcesi AKP-MHP iktidarı çeteci-mafyatik niteliğini hapishanelerde de sergiliyor.

Hapishanelerde devam eden ve artan saldırganlığın hedefi tutsakların teslim alınması, bu başarılmadığında ise onların fiziki olarak yok edilmesi, yani katledilmesidir.

Şartlı tahliye olmak teslim olmaya, pişmanlık duymaya bağlanıyor

2021’e dek tutsaklar mahkemenin verdiği hapis cezasının infaz yasasında şartlı tahliye için gereken süresini yattığında tahliye olurdu. Sadece infaz yaktığında verilen cezanın tümünü yatardı. Genel geçer uygulama şartlı salıverme süresini hapiste geçiren kişinin serbest bırakılmasıydı.

İnfaz yakma tutsaklara yönelik bir tehdit olarak sürekli gündeme getirilir. Hapiste verilen 3 disiplin cezası infaz yakma gerekçesidir. 19 Aralık saldırısı sonrasında hücre hapishanelerinde çok basit nedenlerle disiplin cezaları veriliyor. Kimi durumlarda art arda verilen disiplin cezaları infazı yakıyor. Ama yine de 2021’e dek infaz yakma olayı ender gerçekleşiyordu.

“İnfaz Yasası” olarak bilinen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun başlığıyla yapılan değişiklik nedeniyle 2021’de infazlar yakılmadı ama tutsaklar şartlı salıverme için gereken cezayı doldurmalarına rağmen, “iyi halli” olmadıkları belirtilerek, serbest bırakılmıyor.

“İyi halli olmak” ise teslim olmak, pişmanlık duymak anlamına geliyor artık. 2020 Aralık ayında çıkan yasa 2021’de tamamıyla hapishane tarafından keyfi olarak uygulanmaya başlandı. Mezopotamya Ajansı 2021’de tahliyesi engellenen 56 tutsağın gerekçelerini ekim ayında yayınladı. Bazıları şöyle:

* Tekirdağ 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Menderes Leyla 10 yıl önce hakkında verilen disiplin cezası gerekçe gösterilerek, tahliyesi engellendi.

* Düzce T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan ve beyninde tümör olan hasta tutuklu Atilla Coşkun 6 ay önce tahliye edilmesi gerekirken, hakkındaki disiplin cezaları ve ‘iyi halli olmadığı’ gerekçesiyle infazı yakıldı.

* Kocaeli 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Enes Özalp, 14 Ağustos’ta tahliyesi olması gerekirken, İdare ve Gözlem Kurulu tarafından ‘suça meyilli’ denilerek, tahliyesi engellendi.

* Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutulan ağır hasta tutuklu Ramazan Durmaz’ın infazı hiçbir gerekçe bildirilmeden İdare ve Gözlem Kurulu tarafından yakıldı ve tahliyesi engellendi.

* Karakoçan K-1 Kapalı Cezaevi’nde tutulan HDP Dersim eski İl Eşbaşkanı Soner Öz, Erin Kurtdenur ve Ali Asker Pamukçu 14 Ekim’de tahliye olması gerekirken hakkında verilen disiplin cezaları gerekçesiyle infazı yakıldı.

* Balıkesir L Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Hamdin Demirkıran, 23 Eylül’de tahliye edilmesi gerekirken, İdare ve Gözlem Kurulu tarafından ‘iyi halli’ olduğu yönünde rapor verilmesine rağmen hakkında verilen bir disiplin cezası nedeniyle Cezaevi İnfaz Hakimliği kararıyla tahliyesi engellendi.

* Silivri Cezaevi’nde tutulan Doğan Kılıç, İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı’nın oy çokluğuyla aldığı ‘terör örgütünden ayrılması konusunda samimiyetinin tasdiki kararı’ nedeniyle denetimli serbestlikten yararlandırılmadı. Hapis cezası 13 Temmuz’da bitmesine rağmen İnfaz Hakimliği’nin ‘Denetimli serbestlikten yararlanmalı’ kararına savcılığın itirazı üzerine Ağır Ceza Mahkemesi kararı iptal etti.

* Adana Ceyhan M Tipi Cezaevi'nde tutulan Mazlum Erdem, 24 Şubat'ta cezası biten ve tahliye edilmesi gerekirken, İdare ve Gözlem Kurulu tarafından ‘suyu tasarruflu kullanmadığı’ ve ‘iyi halli’ olmadığına gerekçeleriyle tahliyeleri engellendi.”

Bazen de idare gerçek niyetini açıkça belirtiyor:

“* Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Şeyhmus Gezer, disiplin cezaları ve ‘pişman’ olmadığı esas alınarak, koşullu salıverilme hakkı engellendi.

* Denizli T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Fırat Can tahliyesine birkaç gün kala kurul tarafından ‘pişman’ olduğunu söylemesi ve siyasi koğuştan çıkıp adli koğuşa geçmesi karşılığında serbest bırakılacağı belirtildi. Kabul etmeyen Can’a kurul tarafından ‘iyi halli olmadığı’ yönünde karar verilerek, tahliyesi engelledi.

* Şakran Cezaevi’nde kalan Ceylan Bozkurt ve Didar Boza’nın arama ve sayımlarda personelin çalışmalarını kolaylaştırmaya yönelik ‘ekstra bir gayret göstermediklerini, serzenişte bulunduklarını, infaz süresince tutum ve davranışlarında herhangi bir değişim olmadığını, pişmanlık, itiraf vb. davranış ve eylem göstermediklerini’ öne sürülerek, tahliyeleri engellendi.”

Tutsaklar teslim olmayacak. Katliamların önü dışarıda yükselecek sesle kesilebilir!

Saldırıların devam etmesi ve artması, tutsakların teslim alınamadığının somut bir göstergesidir. Teslim alınamamak, kişileri aşmış devrimci-direnişçi bir geleneğe dönüşmüştür. Ki bütün veriler bu geleneğin korunacağını gösteriyor.

Bu durumda katliam olasılığı her zaman gündemdedir. Son saldırılar bu olasılığın güçlendiğinin işaretleridir. Katliamların önünü kesmek ise dışarıdan yükselecek sesle mümkün. Tek başına hapishaneler için değil, işçi ve emekçilerin kendi hakları için mücadeleyi yükseltmesi bile dolaysız olarak hapishanelerdeki olası katliamların önünü kesecektir.