Gezi Parkı’nın talanına karşı başlayan eylemler süreci, polis şiddeti sonrasında, uzun yıllardır AKP hükümetinin despotik uygulamalarının toplumda biriktirdiği tepkilerin ayağa kalkmasına yol açtı ve giderek yüzbinlerin katıldığı bir halk hareketi biçimini kazandı. Hükümetle yapılan görüşmeler, marjinal grup söylemleri, yargı kararına saygılı davranma ve referandum gibi hareketi geriletmeye dönük öneriler, bir süre kafa karışıklıklarına ve hareketin gerilemesine yol açmış olsa da, Gezi Parkı’na yapılan ve polisin işgali ile sonuçlanan müdahale sonrasında kitleler yeniden sokaklara döküldü. Gezi Parkı’na dönük 15 Haziran gecesi yapılan polis saldırısı, önceki günlerde hükümet cephesinden yapılan ve kitleler üzerinde kafa karışıklığına yol açan tüm kara propagandanın etkisini kırdı. “Yalnızca AKM’deki pankartları indireceğiz” söylemi ile başlayan müdahale, Taksim Meydanı’nın boşaltılmasına dönük bir müdahaleye dönüştü. Bu kez “Gezi Parkı’na dokunmayacağız” söylemi ile toplum yanıltılarak aşama aşama Gezi Parkı’nın boşaltılmasına evrildi. Taksim Dayanışması’nın hükümetle yapılan görüşme sonrasında “eyleme devam” kararı alması ile birlikte Gezi Parkı’na saldırı gerçekleştirildi. Hükümet “referandum”, “yargı kararı” gibi önerilerin direnişin geniş kesimlerden yalıtılması için yeterli olacağını, 12 Haziran’da Taksim’e yapılan müdahale sonrasında “marjinal gruplar” söyleminin ve yapılan görüşmelerin harekette yaratmış olduğu gerilemenin direnişin yalnızlaşması sonucunu doğuracağını hesaplamış olacak ki, 15 Haziran gecesi Gezi Parkı’na saldırıya geçti. Ne var ki bu müdahale, tam aksine, geniş emekçi kitlelerde yaratılan yanılsamanın ortadan kalkmasına ve onbinlerin bir kez daha sokakları doldurmasına yol açtı.
Gelişen halk hareketinin en önemli zaafı, hareketin sosyal taleplerle bütünleşememiş olmasıdır. Her ne kadar “Gezi Parkı” üzerinden bir halk hareketi gelişmiş olsa da, AKP’nin işçilere, emekçilere, kadınlara ve gençliğe yönelik sosyal ve siyasal saldırılarının geniş emekçi yığınlarda yarattığı tepkinin bir açığa çıkışıdır söz konusu olan. Bu sosyal ve siyasal saldırılara eşlik eden ve toplumun tüm kesimlerini aşağılayan yönetme tarzı ise bunu tetikleyen önemli faktörlerden biridir. Geniş bir gençlik kitlesinin de harekete geçtiği, işçi ve emekçilerin önemli bir parçası olduğu bu halk hareketinin, sosyal taleplerle bütünleşmesi, hareketin genişlemesi ve AKP karşıtlığının ötesine geçip bir tepki hareketinden sosyal bir harekete dönüşmesi açısından temel önemdedir. Gençliğin, işsizlerin, işçi ve emekçilerin “asgari ücretin yükseltilmesi, iş, iş güvencesi, çalışma saatlerinin düşürülmesi, parasız eğitim-parasız sağlık, örgütlenme özgürlüğü” gibi taleplerinin mücadelenin hedefleri arasına alınması, bir yandan AKP’nin manevra olanağını ve geniş kesimlerden aldığı desteği önemli oranda ortadan kaldıracağı gibi, “AKP’ye tepki ve AKP karşıtlığı” biçiminde gelişen hareketin genişleyerek düzen sınırlarını zorlayan ve süreklilik kazanan bir harekete dönüşmesinin güvencesi olacaktır.
Taksim Dayanışması başta olmak üzere tüm sosyalist, devrimci, ilerici parti ve gruplara, sendikalara ve demokratik kitle örgütlerine açık çağrımızdır: Mevcut talepler ve mücadelenin hedefleri bir an önce genişletilmeli, gelişen halk hareketi işçilerin, emekçilerin, gençliğin ve kadınların sosyal talepleri ile bütünleştirilmeli, grev ve direnişlerle desteklenmelidir.
Sosyalist Kamu Emekçileri
16 Haziran 2013