Diyarbakır
Diyarbakır'da, kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube üyeleri, Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde 665. hafta eylemi yapıldı.
İlk sözü alan İHD Şube Başkanı Abdullah Zeytun, Devletin 90’lı yıllarda Kürt halkına karşı giriştiği zorla kaybettirme ve işkence uygulamalarını dile getirmek için bir kez daha bir araya geldiklerinin dile getirerek, insanlık dışı uygulamaların devletin “cezasızlık” politikasından kaynaklandığını ifade etti.
Eymür’ün itiraflarının gözaltında kaybetme gerçekliğini bir kez daha ortaya çıkardığını vurgulayan Zeytun’un ardından İHD Şube Kayıp ve Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz, 20 Mart 1994 yılında Diyarbakır’ın Silvan ilçesine bağlı Geliyé Cumaté (Cumat) köyünde askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra öldürülmüş halde bulunan Halis Kılıç için adalet istedi.
Açıklama konuşmaların ardından bir dakikalık oturma eylemiyle sonlandırdı.
Batman
Batman’da da İHD Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla yaptıkları eylemlerini 502'inci haftasında sürdürdü. Son iki haftadır Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde açıklama yapan kayıp yakınlarına, AKP şefi Erdoğan'ın kente gelişinden kaynaklı bu hafta izin verilmedi.
Bu nedenle İHD Şubesi binasında yapılan eylemde konuşan İHD Şube Yöneticisi Mahfuz Akgül, 28 Ağustos 1994 tarihinde Batman’ın Kozluk ilçesinde katledilen Mehmet Emin Çelik’in faillerini sormak için toplandıklarını belirterek, Çelik’in infaz emrini verenler ve infazın tetikçilerinin hala yargı önüne çıkarılmadığını söyledi.
İzmir
İHD İzmir Şubesi, 13 Kasım 1994 Diyarbakır'da gözaltına alınarak kaybedilen Ali Tekdağ'ın akıbetini Eski Sümerbank önünde yaptığı açıklamada sordu. Eylemde konuşan İHD Yönetiminden Ali Aydın, yıllardır işkence, yargısız infaz, gözaltında kaybedilme, faili meçhullerin sistematik bir şekilde devlet tarafından yapıldığını anlattıklarını belirterek, "O zamanların MİT’inin en tepesinde bulunan Mehmet Eymür’ün açıklamalarıyla bir kez daha haklılığımızı ortaya çıkardı. Devlet aklı, yaşama kast eylemlerini, işkenceyi hep olağan gördü. Dün olduğu gibi bugün de aynı uygulamalar maalesef ki devam etmektedir. Mehmet Eymür’ün açıklamalarına dayanarak savcıları adaleti sağlamaya davet ediyoruz" dedi.
Aydın, Tekdağ’ın 13 Kasım 1994 tarihinde Dağkapı’da gözaltına alındığını belirterek Ali Tekdağ'ın kaybedilmeden önce birçok kez gözaltına alınıp yoğun işkenceden geçirildiğini ifade ederek "1982 yılında gözaltına alınıp tutuklanmış, 1985 yılında tahliye edilmişti. Kardeşi Mehmet’in faili meçhul cinayete kurban gitmesinden sonra baskılar daha da yoğunlaşmıştı" dedi.
Ali Tekdağ’ın gözaltına alınışından 45 gün sonra tutuklanarak hapse konulan Seyfettin Demir isimli bir kişi Ali Tekdağ’la Çevik Kuvvette aynı hücrede tutulduğunu, Ali Tekdağ’ın kendisine 'Aileme haber verin, bunlar kesin beni öldürecek' dediğine dair tanıklık ettiğini dile getiren Aydın o tarihten bu yana Tekdağ’dan haber alınmadığını belirtti.
Tekdağ ile ilgili yapılan tüm başvurulardan sonuç alınmadığını ifade eden Aydın, iç hukuk yollarını tüketen Tekdağ ailesinin dosyayı AİHM’e taşıdığını, burada ise Türkiye’nin mahkum edildiğini söyledi.
Ankara
Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi, hasta mahpusların durumuna dikkati çektiği eylemlerinin 374. haftasında İHD Ankara Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. İHD Ankara Şubesi Yönetiminden İhsan Seylan, Bolu F Tipi Kapalı Hapishanesi’nde tutulan ağır hasta tutsak Yıldırım Demir’in serbest bırakılmasını istedi.
Seylan, Demir’in İHD’ye yolladığı mektupla sağlık sorunlarını ilettiğini belirtti. Seylan, şunları söyledi: “Yıldırım Demir’in sağ gözü yüzde 95 görmüyor ve tedavisinin yapılmadığını mektubunda aktarmış. Sol gözünden yaklaşık 2 yıl önce katarakt ameliyatı olmuştu. Sol göz merceğinde kirlenme var ve doktor lazerle temizlenmesi gerektiğini belirtmiş. Kontrole gittiğinde ise başka bir doktor tarafından gerek yoktur denilerek geri gönderilmiş. Her kontrole gittiğinde suni gözyaşı damlası verilerek hapishaneye geri gönderiliyor. Sol gözü artık her şeyi bulanık görüyor. Midesinde reflü, gastrit ve ülser var. İki kez mide kanaması geçirmiştir. Revir doktoru diyet yazmasına rağmen diyet yemeği yenilmeyecek durumda ve besin değeri de çok düşüktür.”
Demir’in çok ileri aşamada boyun fıtığı olduğunu ve ameliyat için Bolu’dan Ankara Numune Hastanesi’ne sevk edildiğinde Numune Hastanesi’ndeki doktorun “ameliyattan sonra felç kalırsın” dediği için ameliyat olmadan hapse tekrar geri döndüğünü ifade eden Saylan, “2016 yılında Nevşehir Devlet Hastanesi yüzde 41 engelli raporu vererek İstanbul Adli Tıp Kurumu’na yolladı. Adli Tıp Kurumu tarafından ‘Cezaevinde kalabilir’ raporu verildi. Yaşamış olduğu hastalıklardan bağırsak sorunları ve ileri düzeydeki boyun fıtığı Adli Tıp Kurumuna gönderildikten sonraki süreçte meydana gelmiştir. Tedavi edilmeyen hastalıklarının gittikçe de ağırlaştığını belirtmiştir. Demir’in gittikçe ağırlaşan hastalıkları için tetkik ve tedavileri eksiksiz olarak yapılmalı, randevularına götürülmelidir. Bunların yanı sıra hapishanede yaşamını devam ettiremeyecek düzeyde hastalıkları için Adli Tıp Kurumu’na tekrar sevki yapılmalı ve daha sağlıklı koşullarda tedavilerinin yapılması için tahliyesi sağlanmalıdır” dedi.
Ağır hasta mahpusların bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini altını çizen Seylan, “Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi olarak 374’üncü haftada, cezaevlerinde bulunan hasta mahpusların salgından korunmasını, ayrıca tüm ağır hasta mahpuslar için, bir an önce kapsamlı bir çalışma yapılarak, eşitlik ilkesi gözetilerek tahliyelerinin gerçekleştirilmesini talep ediyoruz” diye konuştu.
Kaynak: Mezopatamya Ajansı