Çarşı Davası ile birleştirilen daha sonra ayrılan Gezi Davası’nın 6. duruşması 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Osman Kavala’nın tutuklu bulunduğu davada 17 kişi yargılandı.
Davanın bir önceki duruşmasında savcı mütalaasında Osman Kavala ve Mücella Yapıcı için ağırlaştırılmış müebbet hapis talebinde bulunurken, 6 sanık için 20'şer yıla kadar hapis talebinde bulunmuştu.
“Gezi yargılanamaz”
Dava öncesi Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde basın açıklaması yapıldı. Taksim Dayanışması, “Akıl ve hukuk dışı bu dava derhal geri çekilmeli, Osman Kavala serbest bırakılmalıdır” çağrısı yaptı. Açıklamada, şunlar ifade edildi:
“Arkadaşlarımızla birlikte ülkedeki tüm yurttaşlar yargılanıyor. Milyonlarca insanın hak ve adalet için verdiği mücadeleyi yargılamanıza izin vermeyeceğiz. Akıl ve hukuk dışı bu dava derhal geri çekilmeli, Osman Kavala serbest bırakılmalıdır. Ülke tarihinde bir onur sayfası olan Gezi Direnişi’ni karalama çabasından derhal vazgeçin. Herkesi Gezi'nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Hep birlikte baskılara direnmenin yolu Gezi'nin gerçek tarihine sahip çıkmaktır. Gezi yargılanamaz.”
Yapıcı: Polis şiddetine isyanın adıdır Gezi!
Eylemin ardından duruşmaya geçildi. Davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala duruşmaya SEGBİS yoluyla katıldı. Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekci ve sanık avukatları mahkemede hazır bulundu. Hakkında müebbet hapis istenen Mücella Yapıcı ilk sözü aldı. Yapıcı, yaptığı konuşmada Haziran Direnişi’nin demokratik hak ve ifade özgürlüğü çerçevesinde meşru olduğunu, direnişi büyüten şeyin Taksim Dayanışması ya da bireysel çabalar değil polis şiddetine tepki olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası’nın da; İstanbul’un kent merkezinde kalan son müşterek, kamusal, yeşil ve afet sonrası toplanma alanının AVM’leştirilmesine ilişkin söz söyleme görevi vardır. Yok saydığınız, suç saydığınız bu görev; Anayasa’da yer alan yürütme ifadesinin bütünlüğü ilkesidir. Ben ve arkadaşlarımın haklarını kullanması ve Anayasal görevlerini yerine getirmesi TCK'nin 312. maddesi uyarınca “hükümete karşı suç” olarak nitelenemez! Gezi’yi büyüten ve kitleselleştiren Taksim Dayanışması veya bireysel katılımcıların sosyal medyadan yaptığı destek çağrıları değil, toplumsal gerilimi artıran polis şiddeti ve dönemin hükümetinin bu gerilimi yatıştırmaktan uzak açıklamalarıydı. Objektif olarak olaylar incelenirse, sürecin son derece spontane, anlık ve kendiliğinden evrildiği açıktır. Bunca belirsizlik ve bilinmezlik içinde, bırakın öncesinden planlamayı, toplumun anlık reaksiyonunu ne ön görmek ne de organize etmek mümkün olabilirdi. Bu nedenle, bir kez daha burada Gezi direnişini karalamak için oluşturulan zorlama senaryoya karşı yaşananları ve Taksim Dayanışması’nı tekrar anlatma zorunluluğunu hissediyoruz.”
Ardından Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater ve Ali Hakan Altınay da beyanlarında mahkeme sürecindeki hukuksuzlukları hatırlatarak Gezi Direnişi’nin meşru olduğunu savundu.
Avukat beyanlarının ardından duruşmaya 25 Nisan Pazartesi 10.00'a kadar ara verildi.