Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Kültür ve Sanat Festivali'ne katılmak üzere davet edildiği Diyarbakır’da 20 Eylül 1992’de katledilen Kürt Yazar Musa Anter’in katledilmesine dair açılan davanın zamanaşımına uğratılmasına 6 ay kaldı. Davanın JİTEM Ana Davası ve 1993 yılında “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından öldürülen Ayten Öztürk davasıyla birleştirilerek adeta zamanaşımının süresinin dolması beklendi ve dosya Eylül ayında rafa kaldırılacak.
AHİM kararı
Anter’in katledilmesine ilişkin 2000 yılına kadar, sorumluların tespit edilmesini sağlayacak etkin bir soruşturma yürütülmedi. Etkin soruşturmanın yürütülmemesine karşın Anter’in ailesi 22 Şubat 2000’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM, 2007 yılında “yaşam hakkının hem maddi hem de usul açısından ihlal edildiğine” karar verdi. AİHM kararında ayrıca, olayın ardından ortaya çıkan ve Anter'in öldürülmesiyle doğrudan ilgisi olan, Meclisi'nin 1998 tarihli Susurluk raporu gibi bazı önemli delillerin yetkililer tarafından kullanılmadığını tespit etti.
Zamanaşımına az kala dava açıldı
AİHM kararının ardından 2009 yılında Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı, eski JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan’ın itiraflarını ihbar kabul ederek katliamdan 17 yıl sonra soruşturmayı yeniden başlattı. Aygan bir hatıratında Anter katliamının JİTEM'in önde gelen kadrosu tarafından planlandığını itiraf etti. Bunun üzerine PKK itirafçıları Cemil Işık, Ali Ozansoy, Abdülkadir Aygan, Hamit Yıldırım ve Yeşil kod adıyla tanınan Mahmut Yıldırım hakkında tutuklama kararı verildi ve uygulamada 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasına çok kısa bir süre kala Hamit Yıldırım 29 Haziran 2012'de tutuklandı. 2013 yılında Hamit Yıldırım ile Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, Abdülkadir Aygan ve emekli Albay Savaş Gevrekçi hakkında, “kasten insan öldürmek ve halkı silahlı isyana teşvik etmek” suçlarından yargılanmak üzere dava açıldı.
İki ayrı davayla birleştirildi
Dava, açılmasından kısa bir süre sonra 2015 yılında “güvenlik” gerekçesiyle Ankara’ya nakledildi. Dava, 1990’lı yıllarda Kürt illerinde JİTEM tarafından işlenen zorla kaybetme ve hukuk dışı infazlarla ilgili yürüyen ve JİTEM Ana Davası olarak anılan dava ile birleştirildi. 1993 yılında Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından öldürülen Ayten Öztürk cinayetiyle ilgili dava 2019 yılında açıldı ve Musa Anter ile JİTEM Ana Davası’yla birleştirildi. Anter ailesini avukatı Selim Okçuoğlu, Musa Anter Davası’nın diğer davalardan tefrik edilmesi için defalarca talepte bulundu ancak her defasında Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “davanın sanıkları Abdülkadir Aygan ve Cemil Işık’ın henüz savunmalarının alınamamış olması” gerekçesiyle reddedildi.
Aygan’ın savunması alınmadı
Dava 2016 yılından bu yana Ankara’da görülüyor. Haziran 2017’deki duruşmada sanık Hamit Yıldırım, “tutukluluk süresi dolduğu” gerekçesiyle tahliye edildi. Davanın zaman aşımına uğramasına aylar kalmasına rağmen kovuşturma aşamasında eksik kalan birçok husus tüm ısrarlara rağmen giderilmedi. İsveç’te bulunan sanıklardan JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan’ın 2018 yılında yazılı savunması alınması talebiyle mahkemece müzekkere oluşturulmasına karşın Adalet Bakanlığı kayıtsız kaldı, yanıt vermedi. Davanın bir sonraki duruşması 23 Mart’a Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Zamanaşımına 6 ay kala görülecek olan duruşmada Adalet Bakanlığı’ndan herhangi bir yanıt gelip gelmediği merak konusu.
Failler öncelenmedi
Davayı yakından takip eden Faili Belli İzlem Gözlemcisi Avukat Esra Kılıç, Musa Anter davasında olduğu gibi 1990’lı yıllardaki ağır insan hakları ihlalleri hakkında açılan diğer davalarda da benzer yöntemlerin izlenerek 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasına çok az, bazen birkaç gün kala davanın açıldığını söyledi. Kılıç, “Cinayetten 20 yıl sonra açılan bu davada pek çok hukuki sorun yaşandı. Abdulkadir Aygan'ın itirafları, 2009 yılında soruşturmanın yeniden açılmasına ve Musa Anter Davası’nın JİTEM Ana Davası ile birleştirilmesine neden olduysa da yargılamanın gelinen aşamasında iki davanın birleştirilmesi yargı makamlarının kovuşturmanın esasını, ağır insan hakları ihlallerini mümkün kılan örtülü yapıyı ortaya çıkaracak ya da hesap verebilirliği sağlayacak şekilde genişletmelerini sağlayamadı. Dolayısıyla Musa Anter cinayetinin faillerinin ortaya çıkarılması, yargılama makamlarının öncelikleri arasında yer almadı” dedi.
Tefrik talebinin ret gerekçeleri
Anter ailesinin avukatı Selim Okçuoğlu’nun Musa Anter Davası’nın diğer iki davadan tefrik edilmesi için defalarca talepte bulunduğunu hatırlatan Kılıç, mahkemenin talebi, “davanın sanıkları Abdülkadir Aygan ve Cemil Işık’ın henüz savunmalarının alınmamış olması” gerekçesiyle reddettiğini söyledi. Söz konusu sanıklardan Aygan’ın İsveç’te yaşaması nedeniyle ifadesinin mahkeme tarafından İsveç’te alınması gerektiğine işaret eden Kılıç, mahkemenin bu işlem için Adalet Bakanlığı’na defalarca müzekkere yazdığını ancak cevap dahi alamadığını vurguladı. Kılıç, “Bir diğer engel olan sanık Cemil Işık’ın ölümüne dair bilgiler Almanya Devletinden yine uluslararası adli yardım hükümleri çerçevesinde Adalet Bakanlığı tarafından istenilmesi talep ediliyor ama aynı şekilde Bakanlıktan cevap alınamıyor. Böylelikle şu an gelinen aşamada 30 yıllık uzatılmış zamanaşımı süresinin Eylül ayında dolacağı düşünüldüğünde 6 aydan kısa bir süre kalmış oldu” ifadelerini kullandı.
‘Tamamen siyasi iradeyle ilişkili’
Kılıç, 1992-1994 yıllarında işlenen zorla kaybetme ve yargısız infaz suçlarında eski TCK’ya göre kasten öldürme suçundan yargılamalarının yürütülmesi nedeniyle zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu hatırlattı. 2013 yılında gelindiğinde bu davaların çoğunun zamanaşımına uğrayacağının gündemde olduğunu dile getiren Kılıç, “Fakat zaten kanuna göre tutuklama kararı ya da dava açılması bu sürenin 10 yıl daha uzamasına neden oluyordu. Anter Davası bakımından da anlaşılacağı üzere zaten 30 yıllık zamanaşımı süresi uygulanıyor” dedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013’te, faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturmalarda zaman aşımı konusunda AİHM kararlarının temel alınacağı ve failler tespit edilene kadar soruşturmanın açık kalacağı yönündeki kararına ilişkin ise, Kılıç, şunları söyledi: “Başsavcılığın söz konusu kararının, bu suçlarla ilgili AİHM’e uygunluğunun zamanaşımı bağlamından ziyade ilgili dönemde suçların soruşturulması konusunda AİHM kriterlerine uygunluk meselesi ile ilgili diye düşünüyorum. Bu dönemde soruşturmalarda tutuklama ve yakalama kararlarının çıktığı ya da iddianame hazırlanarak davaların açıldığı da görülüyor. Yasalarda zorla kaybetme ve yargısız infaz suçları düzenlenmemesine rağmen uluslararası sözleşme ve içtihatlara uygun bir şekilde yargılamalar yapılacağına dair beyanlarda bulunuluyor. Aslında bu da bize bu davaların açılması iradesinin ve bugün bulunduğu durumlarının yani beraat ya da zamanaşımından düşürme kararlarıyla kapatılmalarının tamamen siyasi irade ile ilişkili olduğunu gösteriyor.”
‘Yükümlülük yerine getirilmemiş olacak’
Musa Anter Davası’nın zamanaşımına uğratılmasıyla itirafçı Abdülkadir Aygan’ın çeşitli röportaj ve hatıratlarına konu olan JİTEM örgütüne dair beyanları hiçbir yargı mercii tarafından dinlenilmemiş ve araştırılmamış olacağına işaret eden Kılıç, “Sanıklara isnat edilen suçlar, doğaları gereği, sadece tek bir kişi tarafından işlenmesi mümkün olmayan nitelikte, örgütlü bir şekilde işlenebilecek suçlar. Abdülkadir Aygan da bu konuda çeşitli beyanlarda bulunmuştu. Ancak davanın en önemli sanığı dinlenemediği ve beyanları derinlemesine araştırılmadığı için suçların işlenmesini mümkün kılan örgüt yapısı veya emir komuta zincirine dair herhangi bir bulgu da açığa çıkarılmamış olacak. AİHM kararları ve belirtilen eksiklikler yeterince tartışılmadan karar verilmiş olacak. Cezasızlığı ortadan kaldırmak için yasal engel ve boşlukları giderme yükümlülüğü, yasal düzenlemeleri amacına uygun kullanma yükümlülüğü, etkili soruşturma yürütme yükümlülüğü, cezalandırma yükümlülüğü ve nihayetinde hakikati ortaya çıkarma yükümlülüğü yerine getirilmemiş olacak” ifadelerini kullandı.
‘Dosyada sadece bir A4 sayfası vardı’
Dava sürecinde kritik bir aşamaya gelindiğine dikkati çeken Musa Anter’in oğlu Dicle Anter, ilk gündem beri gerekli soruşturmanın yapılmadığını vurguladı. 1996’da Avukat Selim Okçuoğlu’yla birlikte dava sürecini başlatmak için Diyarbakır’a gittiklerinde dosyanın içinde sadece bir A4 sayfasının olduğunu söyleyen Anter, “Sıfırdan başladık. O günkü şartlar altında hiçbir şeye kovuşturma ve soruşturmaya yer yoktu. Davayı AİHM’e kadar getirdik ve Türkiye’nin cezalandırılmasıyla birlikte dosya raftan indirildi. Dosyanın raftan indirilmesiyle zaman kazandık ve bu süre içinde çok farklı tanıklar ortaya çıktı. Her tanık yeni bir isim verdi. Çok sayıda kişi mahkemeye geldi ama o dönemin en önemli isimleri gelmedi” dedi.
‘Jitem’in resmi olarak kabul edilmesi lazım’
Türkiye’deki hukuk sürecinin içler acısı olduğunu vurgulayan Anter, dava sürecinde MİT’ten bilgilerin kendilerine verilmediğini söyledi. Tanık olarak dinlenen Veli Küçük, Ünal Erkan gibi kişilerin “hatırlamıyorum” diyerek geçiştirdiklerini hatırlatan Anter, “Nasıl hatırlamıyorlar. OHAL bölgesinde vali olduğu dönemde Musa Anter öldürüldü. Bizi kandıramazlar. Bunlar organize edilmiş suç örgütleri ve yargılanmaları lazım. Ama yargılayacak bir güç yok. Babamın öldürüldüğü gece orada olan Abdülkadir Aygan’ın ifadesi alınmadı. Ama o da Orhan Miroğlu’da ‘JİTEM öldürdü’ diyor” diye belirtti. “JİTEM nedir” diyen soran Anter, “Bunlar açığa çıkarılsın. Mahkeme öncelikle JİTEM’in varlığını resmi olarak kabul etmesi lazım. Mahkeme, ‘JİTEM bir devlet kurumudur, o zaman Musa Anter cinayetini işleyenler devlettir’ diyecek ama bunu söyleyebilecek güçleri yok” şeklinde konuştu.
Eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür’ün tanık olarak dinlendiğini hatırlatan Anter, “Eymür, ‘ben isim veremem, ama tüm bilgiler MİT’te ve Genel Kurmayda vardır’ diyor. Bu sözlerin karşılığı, ‘Musa Anter cinayetini devlet işledi’. Ama bunlar kayde alınmadı. Mehmet Ağır da ‘bir tuğla çeksem duvar yıkılır. Bin operasyon yaptı’ diyor. Çek şu tuğlayı da ne yıkılıyor görelim. Bin operasyonu ne için kim için yaptınız” diye sordu. Dosyanın kapatılmasını isteyen bir anlayışın olduğunu dile getiren Anter, “Senelerdir Abdülkadir Aygan’ın ifadesini almıyorlar” ifadelerini kullandı.
‘Katiller ordusu geziyor’
Faili meçhul cinayetlerde zamanaşımının mümkün olmadığını söyleyen Anter, gerçeklerin açığa çıkacağını vurguladı. Anter, “Zamanaşımı demek katilleri korumaktır. Ülkemizde katil ordusu geziyor. Bunlar JİTEM içinde, özel timde çalışmışlar. Zaman içerisinde bu insanların neler yaptığını gayet iyi biliyoruz. Hala devam ediyor. Şimdi JİTEM gitti SADAT geldi. Herkes kendi ordusunu kuruyor. Çünkü adalet hukuk diye bir şey yok. Zamanaşımı, adaleti, hukuku yerine getirememek, faili meçhul cinayetlerin üstünü açamamak ve burada kendi parmağının da olduğu anlamına gelir. Türkiye’deki hukuk sistemi açık ve net ortada. Kimse güvenmiyor” diye belirtti.
‘Helalleşmek istiyorlarsa…’
Türkiye’de yürütülen siyaseti de eleştiren Anter, 6 partinin birleşerek “helalleşeceğiz” dediğini hatırlattı. Anter, “Biz o 6 partinin liderlerini çok iyi tanırız. Özellikle Kürtlere karşı tutumları belli. Ben onlarla nasıl helalleşeceğim. Eğer helalleşmek istiyorlarsa, faili meçhul cinayetleri işleyenleri ortaya çıkarsınlar. Köy boşaltmalarında sebep olanları ortaya çıkarsınlar. Özellikle Kürdistan bölgesindeki yolsuzlukları ortaya çıkarsınlar. Babamın katilin bulsunlar, güven versinler o zaman helalleşiriz. Öyle lafla olmaz, kimse kimseyi kandırmasın. Cesaretleri varsa bu konuların açsınlar halka güven versinler. Yoksa Diyarbakır’a gelse ne olur gelmezse ne olur. Benim yerime düşünme, düşünceme saygı göster. Taybet Ana 7 gün dışarıda kaldı. Her günümüz kahır içinde geçiyor. Yaşam hakkı tanımıyorlar. Şimdi zamanaşımına geldik” diye ekledi.
AHİM’e taşınacak
Zaman aşımıyla birlikte hukuksuzluğun en son aşamasına gelineceğini işaret eden Anter, “Dava Yargıtay’a gidecek sonra itirazlarımız olacak. Davayı tekrar AİHM’e taşıyacağız. Biz hukuk ve adalet istiyoruz. Türkiye’de bir sistem var. Bizim derdimiz Türkiye’de kemikleşmiş sisteme karşı. Bu sistem ortadan kalkmalı. Savaşımız buna karşı. Mahkeme sürecini devam ettireceğiz” dedi.
Kamuoyunun bu tür davalara sahip çıkmasının önemine de vurgu yapan Anter, davanın zamanaşımına uğratılması riskine rağmen kamuoyunda çok fazla yer almadığını belirtti. Musa Anter’i senede bir günle anmanın yeterli olmadığını dile getiren Anter, kamuoyunun bu tür davalara daha çok sahip çıkması gerektiğini vurguladı.
Kaynak: MA