7 Ekim’den beri Gazze’de soykırım yapan Siyonist İsrail rejimi, bu sürede tarihin en büyük gazeteci katliamını da imza attı. Soykırım suçunun kayıt altına alınmasını engellemek için uluslararası gazetecilerin Gazze’ye girişini engelleyen İsrail, Gazzeli gazetecileri ise özel bir şekilde hedef alarak katlediyor. Bazı gazetecilerin eşleri ve çocukları da Siyonist ordu tarafından özel bir şekilde hedef seçilerek katledildi.
ABD ve Avrupa’da ana akım medya tekelleri, öldürülen gazetecileri görmezden gelmekle kalmıyor, savaş borazanlığı yaparak İsrail’in soykırım suçuna ortak oluyorlar. İsrail saldırısı 7. ayını doldurmak üzereyken öldürülen sivillerin sayısı 35 bine, yararlı sayısının ise 80 bine ulaştığı Gazze’de, kayıpların sayısı da 10 bin olarak hesaplanıyor. Kapitalist emperyalizmin barbarlık gösterisi yaptığı Gazze’de büyük çoğunluğu Filistinli, en az 142 gazeteci öldürüldü, 70'i yaralandı ve onlarcası işgalci İsrail ordusu tarafından alıkonuldu.
İsrail soykırımını destekleyen batıdaki medya tekelleri yalan/asparagas haberler yaparak gerçeği karartmaya çalışırken, siyonist rejim de gazetecileri katlederek, gerçeğin dünyaya anlatılmasını engellemek istiyor. Ancak bu vahşet gösterileri gerçeklerin dünyaya anlatılmasını engelleyemedi. Öğrencilerin ABD üniversitelerini İsrail soykırımına karşı direnişin kalelerine çevirmesi Siyonist rejimin, emperyalist devletlerin ve batı medya tekellerinin yürüttükleri “gerçekleri öldürme savaşında” hezimete uğradığını ispatlıyor. Katledilen, yaralanan ya da siyonist işgalciler tarafından alıkonan gazetecilerin ödediği ağır bedeller, gerçeğin emperyalist/Siyonist barbarlık karşısında zafer kazanmasını sağladı.
Bu tabloyu gözeten BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 1997'den beri verdiği Guillermo Cano Dünya Basın Özgürlüğü Ödülü'nü(*), Gazze'de İsrail'in savaş suçlarını kayıt altına alarak duyuran Filistinli gazetecilere layık gördü.
Artı Gerçek’te yer alan habere göre 2-4 Mayıs tarihleri arasında Şili’nin başkenti Santiago'da düzenlenen Dünya Basın Özgürlüğü Konferansı kapsamında uluslararası medya profesyonellerinden oluşan jüri, ödülü tüm Filistinli gazetecilere verdiğini açıkladı.
Kararı açıklayan Jüri Başkanı Mauricio Weibel, “karanlık ve umutsuzluk zamanlarında Gazze'deki krizi böyle dramatik şartlarda takip eden Filistinli gazetecilerle güçlü dayanışma ve takdir mesajını paylaşmak istediklerini” belirtti.
“İnsanlık olarak gazetecilerin cesaretine ve ifade özgürlüğüne bağlılıklarına büyük borcumuz var” diyen Weibel, dünyanın Filistinli gazetecilere muazzam borcu olduğunu dile getirdi.
Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde “İsrail'i gazetecileri hedef almayı ve basın özgürlüğünü ihlal etmeyi durdurmaya” çağıran Brüksel merkezli Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) Başkanı Dominique Pradalie ise konuşmasında şu vurguları yaptı:
“Gazze'de devam eden savaşa sadece yerel değil, uluslararası gazetecilerin de tanıklık etmesi ve belgelemesi küresel kamuyu ilgilendiren bir konudur. Bölgeye giriş yasağının uzatılması, dünyanın Gazze'deki olayların gerçek resmini görmesini engellemek anlamına geliyor ve kasıtlı olarak basın özgürlüğünü ihlal ediyor.”
Ölümü göze alarak İsrail’in savaş suçlarını dünyaya duyuran Filistinli gazeteciler, çok ağır kayıplar vermelerine rağmen işlerini yapmaya devam ediyor. Bu sayede dünya Siyonistlerin de onların arkasında duran batılı emperyalistlerin de barbarlığını açık bir şekilde görmüş oldu.
(*)Özellikle tehlike altındayken basın özgürlüğünün savunulmasına katkı sağlayan gazetecilere verilen ödül, adını uyuşturucu baronlarına yönelik eleştirileriyle bilinen ve 1986'da Bogota'da suikasta kurban giden Kolombiyalı gazeteci Guillermo Cano Isaza'dan alıyor.