Erdoğan sermayenin Kıbrıs politikasını dillendiriyor

Erdoğan bir tür padişahlık yapmaktan çok seçim öncesi bir dezavantajını avantaja çevirmeye çalışıyor. Hepsi bu.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 29 Nisan 2015
  • 10:17

Erdoğan Haziran Direnişi öncesine kadar, biraz değeri düşmüş olsa bile sermayenin ve emperyalistlerin “gözbebeği”ydi. İlk olarak Haziran Direnişi sırasında Erdoğan ve AKP hükümeti, kapılı kapılar ardında değil, açıktan eleştirilmişti. Haziran Direnişi’nden hemen önce Ortadoğu’da halk hareketleri 30-40 yıllık diktatörlükleri devirmişti. Erdoğan da aynı akıbeti yaşayabilirdi.

Üstelik Erdoğan, Ortadoğu’da rol model ve ılımlı İslam’ın lideri olmaktan çıkmıştı. Yani artık Ortadoğu halklarını kandıramıyordu. Haziran Direnişi kendi ülkesindeki halkı da büyük bir oranda kandıramadığını ortaya serdi. Eğer Türkiye sermayesinin, başka bir düzen partisi olarak, alternatifi olsaydı. Erdoğan ve AKP’si hükümeti ve iktidarı kaybederdi. Alternatifsizlik AKP’yi güçlü kılıyordu. Buna karşın gücü doğal olarak azalıyor. Düne kadar seçimlerde rakiplerini ciddiye bile almayan AKP, bu seçimlerde CHP ve MHP’nin koalisyon hükümeti söylemlerini epeyce ciddiye alıyor.

Böyle bir atmosferde “yavru vatan” dedikleri KKTC’de cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu ve “Kuzey Kıbrıs’ın Tsipras’ı “olarak anılan Mustafa Akıncı sol bağımsız aday olarak girdiği seçimleri kazandı. Bu bile, AKP’nin Kuzey Kıbrıs’tan beklemediği ya da istemediği bir sonuçtu. Akıncı Türkiye sermayesi için sorun içermese de, AKP için en azından moral anlamda sorun içeriyordu. Doğallığında Akıncı’nın cumhurbaşkanı olmasına sevinmeyeceklerdi.

Akıncı seçildikten sonra yaptığı ilk açıklamada, Türkiye’ye “anavatan” yerine “kardeş ülke” dedi. Bu deyim düzen partilerinin tümünün alışık olmadığı bir deyim olsa da, AKP’yi hüsrana uğratan seçimlerin galibinin sözlerine kimse bir şey demedi.

Ama AKP Erdoğan’ın diliyle sessiz kalmadı. Akıncı için “Söylediklerini kulakları duyuyor mu?” diyerek tepki verdi. Akıncı’nın kardeşlik üzerine yanıtına karşı ise, Erdoğan “Tek başına müzakere yapacaklarını sanmasınlar” dedi. Erdoğan Türkiye sermayesinin politikasını dillendiriyor bu sözleriyle.

Erdoğan’ın Akıncı’yla polemiği seçim öncesi kaybettikleri morali kazanmaları için olabilir. Ama asıl olarak Türkiye sermayesine “Hala ben tek partiyim, benden vazgeçersen, Kıbrıs elinden gidebilir” mesajı veriyor.

KKTC resmi olarak Türkiye’nin garantörlüğünde olsa da, gerçekte Türkiye’nin önemli bir ili durumundadır. Kuzey Kıbrıs ordusu denen bir ordu var ancak bu ordunun omurgası ve vücudunun çoğu Türkiye’dendir. Öte yandan Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan emekçiler orduya hiç sıcak bakmıyor. Bir anlamda emekçiler “yavru” olmak istemiyor. Akıncı Kuzey Kıbrıs halkının duygularına tercüman oluyor. Ola ki müzakere Türkiye’siz gerçekleşirse, sonucun Türkiye sermayesi aleyhine gelişmesi kuvvetle muhtemel. Bu yüzden Türkiye sermayesi müzakere sürecinin dışında kalmak istemiyor. Koalisyon hükümeti, Türkiye’yi müzakerenin dışında bırakabilecek atalette olabilir.

Özetle, Erdoğan bir tür padişahlık yapmaktan çok seçim öncesi bir dezavantajını avantaja çevirmeye çalışıyor. Hepsi bu.

M. Kurşun