Cumartesi Anneleri sosyal medya üzerinden gerçekleştirdikleri 784’üncü hafta eyleminde “Talat Türkoğlu'nu istiyoruz” denildi. Basın açıklamasını İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına Talat Türkoğlu’nun kardeşi Münibe Türkoğlu okudu. Koronavirüs nedeniyle ayrımsız olarak herkesin bu süreci en az zararla atlatma sorumluluğunun devlette olduğu söylenilen açıklamada şunlar ifade edildi:
“ Yürürlükte olan Anayasa’ya göre devlet, her eylem ve işleminde ‘insan haklarına’ uygun hareket etmek zorundadır. Ancak Türkiye’de anayasal gerçeklikle siyasal gerçeklik örtüşüyor. Mevcut siyasal gerçeklik, anayasal haklarımızı yok sayıyor. Gözaltında kaybedilen isanlarımıza ve adalete ulaşmamız da engelliyor.”
Cumartesi Anneleri’nin adalet arayışının 24 yıldır sürdüğü belirtilerek Talat Türkoğlu’nun akıbeti soruldu. 45 yaşında olan Talat Türkoğlu’nun daha önce dört kez gözaltına alındığı, işkence gördüğü ve hapishanede kaldıktan sonra polis tarafından taciz edildiği ifade edildi.
Edirne’den İstanbul’a gelmek için 1 Nisan 1996’da yola çıktığı ve bir daha haber alınamadığı söylenilen Türkoğlu ile ilgili şunlar ifade edildi:
“1997 yılında Talat Türkoğlu’nun eşkâl, kullandığı saat, giysi, ayakkabı, cüzdan bilgilerini ayrıntıları ile veren JİTEM mensubu Kasım Açık; Talat Türkoğlu’nun Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent’te polisler, askerler ve itirafçılardan oluşan bir ekip tarafından sorgulandığını itiraf etti. Talat Türkoğlu'nun işkence ile öldürülerek cesedinin Meriç Nehri’ne atıldığını söyledi. Olay yerinin krokisini çizdi. Olaya katılanların isimlerini verdi. Tüm bunları detaylı bir biçimde yazılı ve imzalı olarak beyan etti. Kasım Açık'ın ifadesi üzerine Türkoğlu Ailesinin ek bir soruşturma yapılması için savcılığa yaptığı başvuruda etkin bir soruşturma yürütülmeden kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi.”
AİHM’e taşınan davada ise Türkiye’nin mahkum edildiği aktarılırken, İHD avukatı Gülizar Tuncer, Edirne Savcılığı’na dilekçe ile başvurarak AİHM’in verdiği mahkûmiyet kararı gereği, soruşturmanın derinleştirilerek sürdürülmesi talebinde bulunduğu ifade edildi. Edirne Savcılığı, evrensel hukuka aykırı bir biçimde zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdiği ve yapılan itiraz başvurusu da reddedildiği söylenildi. En son olarak ise aile 18 Ağustos 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğu aktarıldı.
Galatasaray Meydanı’ndan ve adalet arayışından vazgeçilmeyeceği ifade edilerek açıklama sonlandırıldı.