İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon ve Cumartesi Anneleri sosyal medyadan gerçekleştirdikleri 825. hafta eyleminde "Abdullah Canan için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz" dedi.
Saat 12.00'de paylaşılan videoda komisyon üyesi Sebla Arcan'ın sunumuyla ilk sözü Abdullah Canan'ın eşi Züleyha Canan ve oğlu Vahap Canan alarak, Abdullah Canan'ın kaybedilişi ve sonrası hakkında konuştu.
Ardından Sebla Arcan dosyayı AİHM’e taşıyan Tahir Elçi "bize seslenemeyecek" diyerek sözü Canan ailesinin avukatı Yaşar Altürk'e verdi. Altürk'ün dosya hakkında bilgi vermesinin ardından basın metnini Abdullah Canan'ın kızı Nurhan Canan okudu.
Adalet arayan Abdullah Canan tehdit edildi, gözaltına alındı katledildi
Türkiye’de yaşam hakkı ihlallerinin bağımsız bir biçimde incelenmesi, etkin bir biçimde soruşturulup kovuşturulması, bu konuda katillerden hesap sorulması mümkün olmadığından adalete ulaşamadıklarını belirten Canan Abdullah Canan hakkında şunları ifade etti:
"43 yaşındaki Abdullah Canan Yüksekova’da yaşayan bir iş insanıydı. Bölgede yaygın bir biçimde işlenen ve ailesini de hedef alan ağır hak ihlalleri nedeniyle savcılığa başvurdu. Yedi akrabası ile birlikte yaptıkları başvuruda Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul hakkında suç duyurusunda bulundu. Bunun üzerine Yurdakul, Canan ve şikâyetçilerden 2 kişiyi taburdaki makamına çağırdı. Onlardan kendisi hakkındaki şikâyetlerinden vazgeçmelerini istedi. Abdullah Canan şikâyetinden vazgeçmeyeceğini söyleyince, Binbaşı Yurdakul tarafından tanıklar önünde tehdit edildi.
Bu olaydan birkaç gün sonra, 17 Ocak 1996 sabahı Abdullah Canan, Hakkâri’ye gitmek üzere Yüksekova’daki evinden ayrıldı. Tanık beyanlarına göre Van karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı. Askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu'na götürüldü."
Canan ailesinin bütün başvurularına rağmen Abdullah Canan'ın gözaltına alındığını inkar edildiğini belirten Nurhan Canan babasının 7 kurşunla yakın mesafeden vurulan cansız bedeninin 21 Şubat 1996'da köylüler tarafından elleri, ayakları ve ağzı bağlı olarak bulunduğunu ifade etti.
İtirafçı Kemal Bilgiç Abdullah Canan'ın katledildiğini anlattı
Canan Ailesi'nin Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, Abdullah Canan’ın öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Binbaşı Yurdakul aleyhine suç duyurusunda bulunduğunu dile getiren Nurhan Canan şöyle devam etti:
"Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç savcıya verdiği ifadede; Abdullah Canan'ın taburda işkence ile sorgulandığını, Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un talimatı ile Bölük Komutanı Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından silahla öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Albay Kamber Oğur, Yüksekova Savcılığına başvurarak gözaltına alındığı inkâr edilen Abdullah Canan’ı Şubat 1996'da tabur karargâhındaki revirde, başı sarılı vaziyette gördüğünü söyledi.
Kahraman Bilgiç, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Yüzbaşı Nihat Yiğiter ve Üsteğmen Bülent Yetüt hakkında Diyarbakır DGM Savcılığı’nca soruşturma açıldı. Bu kişiler, Abdullah Canan’ı tasarlayarak öldürmekle suçlandı."
Katilleri aklayan Türkiye AİHM'de mahkûm edildi
Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesi delilleri yeterli ve inandırıcı bulmayarak sanıkları beraat ettiğini belirten Nurhan Canan davanın AİHM'e taşınmasını ve sonucunu şöyle ifade etti:
"Canan Ailesi 1 Aralık 1997 tarihinde davayı AİHM’e taşıdı. AİHM 3. Dairesi, 'Aralarında askeri personelin de yer aldığı tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere Abdullah Canan'ın gözaltında öldürüldüğü mahkememizce saptanmıştır. Canan öldürülmeden önce ağır işkence görmüştür' tespitinde bulundu. Türkiye'nin iç hukuktaki yaklaşımını şaşkınlık verici olarak değerlendirip oy birliği ile mahkûmiyet kararı verdi."
Abdullah Canan'ı öldürenlerin yeniden yargılanması gerektiğini dile getiren Nurhan Canan "Kaç yıl geçerse geçsin Abdullah Canan için ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz. 126 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceğiz" dedi.