Sermaye devletinin Kürt belediyelerine kayyım atamasının üzerinden 3 haftayı aşkın bir süre geçti. Gerçekleştirdiği antidemokratik uygulamaya hiçbir meşru kılıf bulamayan gerici-faşist iktidar batıdaki büyük kentler ile Kürt illerinde protesto ediliyor. Azgın polis terörünü karalama ve provokasyon çabaları tamamlıyor. Tüm havuz medyası tek ses olmuş aynı lafları tekrarlıyor. Gazeteler aynı manşetleri atıyor, tartışma programlarında meselenin doğrudan muhatabı olan HDP’ye söz hakkı tanınmıyor. Legal ve meşru bir siyasal parti olan HDP alenen terör örgütü ilan ediliyor, tüm ülke bir akıl tutulması yaşıyor. Kayyımların gerçekleştirdikleri yolsuzluklar, yağma ve talan gün gibi ortadayken tüm bunlar görülmüyor/gösterilmiyor. 164 bin 550 liralık kuruyemiş giderleri, 1 milyon 588 bin TL’lik bürokrat ağırlama bedelleri, kayyım dönemi borçları yüzünden yaşanan su kesintileri, fıstıklı baklavalar, kaymaklı künefeler, banyolu-duşlu özel makam odaları utanmazca hasıraltı ediliyor.
Sermaye devletinin provokasyon çabalarına son olarak Diyarbakır HDP il binası önündeki “eylem” eklendi. Devlet tarafından kaybedilen evlatlarının kemiklerini isteyen Cumartesi Anneleri’ne biber gazı ve TOMA’larla saldıran, yerlerde sürükleyerek gözaltına alan, turistlere kötü gözüküyor diye Galatasaray Meydanı’ndaki oturma eylemlerini yasaklayan AKP iktidarı bu “annelere” sahip çıkmadıkları gerekçesiyle ileri sanatçılara, aydınlara ateş püskürüyor. Son olarak bu durumla ilgili HDP Diyarbakır il ve ilçe örgütleri hakkında idari soruşturma başlatıldığı açıklandı.
Yapılan gösterileri engellemek isteyen devlet, çeşitli kentlerin eylem noktalarını ve HDP il binalarını, valilikleri ablukaya almış durumda. Birçok kentte de 1 ayı bulan eylem yasakları söz konusu. Özellikle batı kentlerindeki eylemler azgın polis terörüne sahne oluyor. Eylemlerde onlarca kişiyi gözaltına alan polis, gözaltı esnasında ve sonrasında yoğun bir şiddet uyguluyor.
Kayyım darbelerini ve devlet terörünü, demokrasi riyakarlığı izliyor. Her türlü demokratik hakkı gasp eden, diline doladığı “milli irade”yi yok sayan, vahşi bir polis terörünü devreye sokan AKP, bunları demokrasi için yaptığını iddia ediyor. Çıkış yıllarında demokrasiyi bir tramvaya benzeten gerici şef Tayyip Erdoğan, tramvayı tek adam rejimine doğru son sürat sürerken buna karşı koymak temel bir sorumluluk. Koşum saltanatının devamı için ülkeyi koyu bir karanlığa sürükleyenler, önüne çıkan her engeli zorbalıkla bastırmaya çalışıyorlar.
Bu karanlığa karşı umutsuzluğa kapılmadan yan yana gelmek, dur demek tüm toplumun görevi olarak önümüzde duruyor.